Kusurumuza bakma Necmeddin Yılmaz Öğretmen, seninle pek ilgilenemedik.
Günlerce PKK'nın elinde rehin kaldın, bir türlü fırsat bulup da seni sosyal medyada gündem yapamadık…
Bu arada sana işkence yapılmış ve günler sonra öldürülüp bir dereye atılmışsın…
DNA testi için de zaman gerekiyordu ve senin şehâdetin bu arada 15 Temmuz sene-i devriyesine denk geldi, Allah seni inandırsın dönüp de sana bakamadık pek…
Bu CHP var ya bu CHP, ahh bu CHP var ya, aynı günlerde tutturdu bir Adalet yürüyüşü diye…
Ankara'dan İstanbul'a kadar yürüdü adam. Adalet de adalet… Baştan pek sallamadık ama yürüyüş günden güne kalabalıklaşınca mecburen vaktimizin bir bölümünü de o yürüyüşe ayırmak zorunda kaldık.
Malûm sosyal medya boş bırakılacak bir alan değil, oradan adalet yürüyüşüne salça olmamız gerekiyordu. Bir de yürüyüşün sonunda İstanbul Maltepe'de miting yaptılar, kardeşim meydanı tıka basa doldurdular iyi mi! Tabii meydanın enini, boyunu, metrekaresini hesapla, metrekareye kaç kişi düşer, oradan miting kalabalığını çıkar…
Topla, çıkar, çarp, böl derken günlerce uğraştık, en sonunda meydanda 170 bin kişinin ya var ya da yok olduğunu tespit ettik, bunu sosyal medyadan binlerce paylaşımla duyurduk.
Gerçi İstanbul Valisi bir ara şaşırıp alanda 1 buçuk milyon kişinin olduğunu açıkladı ama Allah'tan hemen o da gerçek hesapları gördü ve 170 bin kişiye bağladı mevzuyu…
İşte Necmeddin Yılmaz Öğretmenim, böyle sıkışık günlere denk geldi şehâdetin.
Pek de ilgilenemedik seninle…
Hele bir de İstanbul ve Ankara'daki 15 Temmuz etkinlikleri girince araya hepten unuttuk seni…
Milyonlarca insan aktı meydanlara. Gerçekten bak, milyonlarca insan aktı meydanlara…
Sabahlara kadar toplandık…
Hatta bir gece kulübü 15 Temmuz Partisi düzenleyecekti ama sosyal medyadaki eleştirilerden vazgeçmek zorunda kaldı…
Görmeliydin o muhteşem kalabalıkları..
Köprüdeki o ihtişâmı görmeliydin…
15 Temmuz şehitlerimizi andık, isimlerini okuduk tek tek…
Bağışla bizi Necmettin Hocam, ama seni hatırlayamadık o telâşeler ve heyecan arasında…