Yaşanmıştır, yaşanıyordur ve de yaşanacaktır.
Zihinlerdedir.
Hepimizin bir kenarda biriktirdiğidir.
*
Bir şekilde başlar, hikâyesi bir yerden yazılır yudumlanırcasına yavaş yavaş.
Yük ağır, düşler taze, izler dermansızdır..
Amansız günlere savaş varmış gibi canhıraş bir hazırlık başlar..
Günün ilk ışıklarına daha var ama ağarmasın tan, gelmesin o gün istenir….
*
Ayrılık var, ağıldaki karamandan ayrılık var, çomara son bir kez bakış var.
Tozlu yollardan geçip ‘keşke bir daha ayağımı içerisine atsaydım’! dediğin dereye uzaktan bakmak var.
Otobüsün içi hiç bu kadar zindana dönüşmemişti.
*
Meğer köyün delikanlısı nişanlanmış, düğün var ama bugün yolculuk var,
İster istemez sırtımızdaki azık hazırlandı, gidiş var. Yarış var, koşturmaca var.
Kim bilir! Hangi düşünceler içindeydik?
*
Cepteki mangırın olmayışına mı yanaydık yoksa kırık çerçevedeki merhumun resmine bakarken çektiğimiz ah’a mı? bilemedik…
‘Hacı emmi, belki bir daha ki yaz’a seni göremem!’ diyerek eli öpmek var.
Şehir var, şehir gürültüsü, tozu, ipsizi, sapsızı,
Belki önüne ya kısmet bir şans çıkacak delikanlısı var..
*
Tosun satıldı,
Tarla satıldı,
Sapan kaldırıldı bir kenara..
Tarla arkada kaldı..
*
Hepsini niye saydık biliyor musunuz?
Gurbet Yolları’nın ilk kilometreleri yıllar önce böyle adımlanmaya başlandı da ondan..
*
Çoğumuzu değiştirdi…
Selamı bile kestik, yalan mı?
En mühim adam o oldu,
En lüksünden arabayı o aldı,
En fiyakalı ceketi o giydi,
En güzel evi de, o dayadı döşedi.
*
Şimdi bunlar konuşuluyor, bunlar tartışılıyor köy meydanında ki haberi yokmuş gibi cıgarasını bir havalı tüttürüyor..?!
*
İlk düştüğü günü hatırlıyorsun, ilk borç para verdiğini, ilk aşkını sana anlattığı günde yazdığı not cebinde duruyor.
Hani bir ara kıyısından geçerken uzatacaktın ya;
Hey gidi günler hey!
*
Söz vermişti asla şımarmayacaktı,
Asla maddiyatın kendisini değiştirmeyeceğinden söz etmişti,
Gurbete çıkarken dev binaların arasında kaybolmayacak, fiyakasını bozmayacaktı..
*
Dönüp geldiğinde köy meydanına
Yumruğunu sıktın, dişini gıcırdattın haberi yoktu.
Acı bir tebessümle hoş geldin dediğini duyar gibi oldu ama sıktığın el; o eski el değil yabancıydı, başkasıydı..
*
Peki, ne olmuştu, nasıl olmuştu?
Zaman denen kavram nasıl olurda gurbete gideni döner mi dönmez mi diyerek bu hale getirmişti,
Cevap zor, cevap verebilmekte.
*
Sonunda olup bitenin ardından bir uzun düşünce biraz da gözyaşı katık olsun diyerek hıçkırığa boğulmak var.
O gece odanın ışığını hiç yakmak istemedi canınız,
Pencereyi açıp gökyüzüne bakmak gelmedi içinizden..
Zira yıllar önce buradan kaçış bir terkediş değildi, bir ayrılık bile değil.
Çünkü dünle hesaplaşmak var, bu iş burada bitmez diyerek..
*
Gurbetin bir bıçak gibi kesip atacağını yolu böylesine kesip parçalayacağını düşünmediniz bile.
*
Ve şimdi,
Ten’e değen o ranza, o yastık, o çarşaf bir diken gibi.
Burası bildiğiniz gibi değil.
Görele Mendirek Cafe Neden Hâlâ Kapalı?
10:18 - Yaşam