TBMM Genel Kurulunda HDP Grubunun İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkında verdiği Gensoru Önergesi üzerinde MHP Grubu adına konuşan Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ’ya hitaben “teröristi ve teröristbaşını övenler hala valilik yapmaması lazım” dedi.
İçişleri Bakanı hakkında HDP Grubu tarafından verilen gensoru üzerine MHP Grubu adına konuşan Erdoğan terörle mücadelede artık klasikleşmiş yöntemlerin ekili olmadığını Fetö’nün devlet kurumlarında oluşturduğu tahribatın giderilerek özellikle istihbaratın yeterli olmadığını söyledi.
““Çözüm” adlı çözülme sürecinin ülkemize bir şey kazandırmayacağını defalarca tekrar etti. Bugün geldiğimiz nokta, 2013’ün çok daha ötesindedir. Bugün PKK, PYD, IŞİD, DHKP-C ve FETÖ gibi aynı kaynaktan beslenen ve aynı nihai hedefe ulaşmaya çalışan ihanet şebekeleri içeride ve dışarıda devletimize ve milletimize karşı nöbetleşe olarak eylem yapmaktadır. Hepsinin ortak amacı Türkiye’yi de bölgedeki diğer hedef ülkeler gibi kaosa sürüklemek, millî birlik ve kardeşliğimizi bozmaktır. Bugün artık olaya çok daha farklı pencereden bakmak ve bu terör sarmalından Türk milletini, Türk devletini çıkartmak hepimiz için en önemli görevdir.” İfadelerini kullanan Erdoğan şöyle konuştu:
Teröristi ve Teröristbaşını Övenlerin Valilik Yapamaması Lazım
“Öncelikle, her gün “Terörle sonuna kadar mücadele edeceğiz.” diyen Sayın İçişleri Bakanı, size ilk tavsiyem, Bakanlığınıza bağlı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının sitesindeki çözüm zırvalarını kaldırarak bu mücadeleye başlamanızdır. Her gün yaptıklarınızı anlatmaya çalışıyorsunuz ama eylemler de tüm hızıyla devam ediyor. Yine, 16 Temmuz 2014 tarihinde yürürlüğe giren 6551 sayılı Kanun yerinde durmaktadır Sayın Bakan. Sözde, çözüm sürecinin eseri olan Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun’un yürürlükten kaldırılması ve bu kanuna göre yanlış yapanlardan hesap sorulmasını sizden beklemekteyiz. Terörle mücadele konusunda OHAL dediniz, OHAL’e bu mücadele için gerekli olduğunu düşünerek destek verdik. Terörle Mücadele Kanunu’nda bir eksiklik varsa getirin, görüşelim, oradaki eksikliği de ortadan kaldıralım, Ceza Kanunu’nda bir eksiklik varsa getirin, onu da görüşelim. Ama tabii ki yapılması gerekenler bunlarla değil Sayın Bakanım. Yıllarca FETÖ’yü görmezden geldiniz, FETÖ, devletin birçok kurumunu tahrip etti. Bugün, devletin tahrip edilmiş bu kurumlarının yeniden yapılandırılması lazım. İstihbarattaki ve terörle mücadele konusundaki devlet hafızasındaki boşlukların muhakkak doldurulması lazım. Teröristleri ve teröristbaşını övenlerin bu ülkede hâlâ sayenizde valilik yapmaması lazım Sayın Bakan. Artık, bu saatten sonra, terörle mücadeleyi millî mücadele gibi gören “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh ki bütün vatandır.” ruhuna sahip bir güvenlik bürokrasisini kurmanızı bekliyoruz sizden.
15 Temmuzdan bu yana olağanüstü hâlin sağladığı imkânlar eksik kullanılmıştır. Burada sadece FETÖ’yle irtibatı olan alt düzeydeki birtakım kamu görevlilerine çok ağır bir şekilde müdahale edilmiş, gerek FETÖ’nün üst bürokrasi kadrosu, gerekse siyaset ayağına hiç dokunulmamıştır. Yine, devletin içindeki PKK ve diğer terör örgütleriyle irtibatlı olan unsurların üzerine de adam gibi gidilmemiştir. Eğer bunların üzerine adam gibi gidilseydi Derik Kaymakamımız Şehit Muhammet Fatih Safitürk belki de bugün aramızda olacaktı. Eğer bugün gencecik beyinleri yıkamaya devam eden beyinleri yıkanmış birtakım militanlar hâlâ görevdeyse biz terörle mücadeleyi nasıl başarıya ulaştıracağız? Bu bakımdan olağanüstü hâlin sağladığı imkânların bütün terör örgütlerine karşı sonuna kadar etkin bir şekilde kullanılmasını beklemekteyiz.
Terörün Mali Kaynaklarının Üzerine Adam Gibi Gidilmiyor
Yapılması gereken bir diğer şey de: Terör örgütlerinin mali kaynaklarının kurutulmasıdır. Hâlâ Kızılay’ın göbeğinde kaçak sigara bulmak mümkün, hâlâ Ankara’nın dört bir yanında ucuz mazot satma yarışındaki petrol istasyonları gözümüzü rahatsız etmektedir. Ülkemiz eskiden uyuşturucunun geçiş noktası olarak biliniyordu ama bugün maalesef, ülkemizde uyuşturucu kullanma yaşı ortaokula kadar inmiştir, bu meselenin üzerine ciddi bir şekilde gidilmesi hem gelecek nesillerin korunması hem de teröristlerin kaynaklarının kurutulması bakımından çok önemlidir.
Yeri gelmişken, bugün FETÖ’nün mali ayağıyla ilgili birçok şirkete kayyum atanmakta veya el konulmaktadır. Bizim buna bir itirazımız yok, ancak beklentimiz, aynı duyarlılığı PKK’ya, DAEŞ’e ve diğer terör örgütlerine yardım eden işletmelere ve şirketlere karşı da göstermenizdir. Hükûmetin bu konuda da gereken adımları zaman kaybetmeden atmasını beklemekteyiz.
Özel Güvenliklerin Eğitim Sisteminin Yeniden Ele Alınmasını Önerdi
Sık sık gündeme gelen konulardan birisi de özel güvenlik yapılanmasıdır. Bugün birtakım özel güvenlik okulları, özel güvenlik sertifikası fabrikasına dönüşmüştür. 1 milyona yakın insan özel güvenlik sertifikası almış ve hâlihazırda istihdam edilen özel güvenlik personeli sayısı da polisimizin sayısını geçmiştir. Ancak, bunların eğitimi, istihdamı ve olaylara müdahale kabiliyeti bundan sonra daha da çok tartışılacaktır. Bu bakımdan, özel güvenlik teşkilatının yapılanması ve eğitimi yeniden ele alınmalıdır, özel güvenlik teşkilatı, ucuz güvenlik teşkilatı olmaktan çıkarılarak gerçekten güvenliğimizin bir parçası hâline getirilmelidir.
Söz Söyleme Zamanı Bitmiştir
20 Temmuz 2015’ten bugüne kadar, aralarında 600 askerimizin, 382 polis ve bekçimizin, 63 korucumuzun ve 35 sivil memurumuzun olduğu 1.080 evladımız şehit olmuş, 663 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. 2.105 askerimiz, 1.564 polisimiz, 74 korucumuz, 4.277 vatandaşımız yaralanmıştır. Artık söz söyleme zamanı bitmiştir. Yüce Türk milleti gazi Meclisten ve Hükûmetten irade beklemektedir. Milletimizin her zamankinden daha çok huzura, birliğe ve dirliğe ihtiyacı vardır. Mazeret üretmek yerine, varsa bizim söylediklerimizin dışında bir çözüm yolu, getirin, hep birlikte konuşalım, yeni çözümler üretelim. Bugüne kadar önerilerimizi, tekliflerimizi hep göz ardı ettiniz. Hiç olmazsa bugün önerilerimize, Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin terörle mücadele konusunda defalarca tekrar ettiği terörle mücadele konseptine, stratejisine kulak verin ve Türkiye'yi hep birlikte huzura kavuşturalım.”
MHP MYK Üyesi Muğla Milletvekili Sn. Mehmet ERDOĞAN’IN HDP’nin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Hakkında Vermiş Olduğu Gensoru Önergesi Görüşmelerinde MHP Grubu Adına Yapmış Olduğu
04.01.2017 Tarihli Genel Kurul Konuşmasının Tam Metni
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP Grubunun İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu hakkında vermiş olduğu gensoru önergesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
2017 yılının Türk devleti ve Türk milleti için, bütün insanlık âlemi için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.
Bugüne kadar devletimizin, milletimizin birliği ve bekası için şehit olmuş kahramanlarımızı rahmetle ve minnetle yâd ediyorum. Gazilerimize de şükranlarımı sunuyorum, onlara sağlıklı, huzurlu ömürler diliyorum. Şu anda zor şartlarda terörle mücadele eden askerimize, polisimize ve bütün güvenlik güçlerimize başarılar diliyorum. Allah onların yar ve yardımcıları olsun.
Maksadımız eleştirmek olmamakla birlikte, hafızalarımızı tazelemek ve bundan sonra da terörle mücadele konusunda daha sağlıklı düşünebilmek bakımından bazı hususlara dikkatinizi çekmek istiyorum.
On beş yıldır Türkiye’yi idare eden AKP iktidarının İçişleri Bakanı 10 Aralık günü bu kürsüden PKK’nın 2011, 2012, 2013, 2014 yıllarında ne kadar militanı dağa götürdüğünü söyledi. Biz de devletin resmî rakamlarını öğrenmiş olduk. Burada dikkat çeken tarihler de 2013 ve 2014 yıllarıdır. 2013 yılında 2.519, 2014 yılında ise 5.312 militanın dağa götürüldüğünü burada Sayın Bakan ifade etti.
Bu noktada, Sayın Bakanın da dikkatlerini çekmek açısından 14/12/2013 tarihli Genel Kurul konuşmamın bir paragrafını sizlere hatırlatmak istiyorum: “Yine, sözde açılım sürecinde ‘Her şey çok güzel olacak.’ dediniz ama gelişmeler pek de öyle gözükmemektedir. Eğer her şey güzel olacaksa PKK niye silah bırakmamakta, yurt dışına bir kısım militanlarını götürmekle beraber, en önemlisi, PKK şimdiye kadar, otuz yıldır, hiç bu kadarını yapamadığı şekilde binlere gencimizi dağlara çıkartmaktadır? Eğer her şey güzel olacaksa bu gençlerin dağa çıkartılmasının gerekçesi nedir? Eğer bundan sonra hiç gürültü olmayacaksa, silahlar konuşmayacaksa, bu gençler dağda çiçek mi toplayacaklar arkadaşlar? Siz, yılanla çuvala girilmeyeceğini ne zaman anlayacaksınız? Eğer her şey güllük gülistanlık bir hâle geldiyse, Kandil’deki yılan başı niye iki de bir başını kaldırıp sizi ve ülkemizi tehdit etmektedir? Türkiye’yi Kandil’den tehdit edenlere karşı sesinizi çıkarmayacaksınız ondan sonra ‘Her şey güllük gülistanlık.’ diyeceksiniz, böyle bir şey yok arkadaşlar.”
İşte bu ifadeleri o tarihlerde biz söylediğimizde maalesef kimseye sesimizi duyuramadık ve o günleri yaşatanların bugün bu tablolarda bu kürsüye çıkmasını da anlayabilmiş değiliz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine o günlerde Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli birçok konuşmasında “çözüm” adlı çözülme sürecinin ülkemize bir şey kazandırmayacağını defalarca tekrar etti. Bugün geldiğimiz nokta, 2013’ün çok daha ötesindedir. Bugün PKK, PYD, IŞİD, DHKP-C ve FETÖ gibi aynı kaynaktan beslenen ve aynı nihai hedefe ulaşmaya çalışan ihanet şebekeleri içeride ve dışarıda devletimize ve milletimize karşı nöbetleşe olarak eylem yapmaktadır. Hepsinin ortak amacı Türkiye’yi de bölgedeki diğer hedef ülkeler gibi kaosa sürüklemek, millî birlik ve kardeşliğimizi bozmaktır. Bugün artık olaya çok daha farklı pencereden bakmak ve bu terör sarmalından Türk milletini, Türk devletini çıkartmak hepimiz için en önemli görevdir.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu manada bugüne kadar “Önce ülkem ve milletim, sonra partim.” düsturuyla hareket ettik ve ülkemizin bekasıyla ilgili konularda hiçbir zaman günübirlik siyasi çıkarların peşine düşmedik, bundan sonra da böyle bir niyetimiz yoktur.
Buradan çıkışla, ilgili herkesin üzerine düşeni yapması lazım. Öncelikle, her gün “Terörle sonuna kadar mücadele edeceğiz.” diyen Sayın İçişleri Bakanı, size ilk tavsiyem, Bakanlığınıza bağlı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının sitesindeki çözüm zırvalarını kaldırarak bu mücadeleye başlamanızdır. Her gün yaptıklarınızı anlatmaya çalışıyorsunuz ama eylemler de tüm hızıyla devam ediyor. Yine, 16 Temmuz 2014 tarihinde yürürlüğe giren 6551 sayılı Kanun yerinde durmaktadır Sayın Bakan. Sözde, çözüm sürecinin eseri olan Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun’un yürürlükten kaldırılması ve bu kanuna göre yanlış yapanlardan hesap sorulmasını sizden beklemekteyiz. Terörle mücadele konusunda OHAL dediniz, OHAL’e bu mücadele için gerekli olduğunu düşünerek destek verdik. Terörle Mücadele Kanunu’nda bir eksiklik varsa getirin, görüşelim, oradaki eksikliği de ortadan kaldıralım, Ceza Kanunu’nda bir eksiklik varsa getirin, onu da görüşelim. Ama tabii ki yapılması gerekenler bunlarla değil Sayın Bakanım. Yıllarca FETÖ’yü görmezden geldiniz, FETÖ, devletin birçok kurumunu tahrip etti. Bugün, devletin tahrip edilmiş bu kurumlarının yeniden yapılandırılması lazım. İstihbarattaki ve terörle mücadele konusundaki devlet hafızasındaki boşlukların muhakkak doldurulması lazım. Teröristleri ve teröristbaşını övenlerin bu ülkede hâlâ sayenizde valilik yapmaması lazım Sayın Bakan. Artık, bu saatten sonra, terörle mücadeleyi millî mücadele gibi gören “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh ki bütün vatandır.” ruhuna sahip bir güvenlik bürokrasisini kurmanızı bekliyoruz sizden.
Terörle mücadele konusundaki en önemli unsurlardan biri de elbette istihbarattır. Bugün, ülkemizde yaşanan olaylarda, maalesef, istihbaratın yeterli olduğunu söyleyebilmek zordur. İstihbarat yapımızın şu anda karşı karşıya olduğumuz terör örgütleriyle mücadele edebilecek şekilde güçlendirilmesi ve alınan istihbaratların da anında değerlendirilerek istihbarata dayalı operasyon sayısının artırılması gerekmektedir. Terörle mücadelede genel istihbaratın çok fazla etkili olmadığı ortadadır. Bu sebeple, nokta istihbaratlarla nokta operasyonların yapılması ve toplumun tedirgin edilmemesi gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir diğer husus da sosyal medyadır. Sosyal medya üzerinden tahrik içerikli, kışkırtıcı, toplumumuzu tedirgin edecek paylaşımlar yapılmaktadır. Bu, aynı zamanda bilgi kirliliğine de sebep olmaktadır. Günümüzde sosyal medyanın bir gerçeklik olduğunu da unutturmadan yetkili kurumlar tarafından toplumun doğru ve zamanında bilgilendirilmesi önem arz etmektedir. Yine, sosyal medya üzerinden birçok terör örgütü yandaşının oluşturmaya çalıştığı kaos ve algı yönetimine karşı ciddi bir psikolojik harekât merkezinin yönetilmesi gerekmektedir Bakanlığınızca. Bu çerçevede sosyal medya üzerinden toplumu kamplaştırmaya çalışan, toplumda kin ve nifak tohumlarını yeşertmeye çalışan bölücülere ve hainlere karşı da gereken yasal işlemlerin süratle yapılması gerekmektedir.
Yine, bu kürsüden defalarca söyledim: OHAL uygulaması birtakım keyfî uygulamalar için değil, terörün bitirilmesi maksadıyla kullanılmalıdır. Bu manada, teröristlerin büyükşehirlerde eylem yapmasını kolaylaştıran büyükşehirlerdeki terör yuvalarının yerle bir edilmesi lazım. Bugüne kadar bu manada bizi ve kamuoyunu tatmin edecek hangi büyükşehirde hangi operasyonları yaptınız? Bunları biz göremedik Sayın Bakanım. Büyükşehirlerdeki terör yapılanmalarından destek alan teröristler de büyükşehirlerdeki eylemlerini yapmaya devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mülki idare teşkilatı bugüne kadar Türkiye'nin birliğinin ve huzurunun sağlanması için çok önemli hizmetler yapmıştır ancak 6360 sayılı Büyükşehir Kanunu, il sınırlarını kapsayan bir belediye uygulamasıyla vali ve kaymakamlarımızın köylerle ve beldelerle olan irtibatını azaltmıştır. Terörle mücadele kapsamında bugüne kadar terörle mücadeleye engel olan bu Büyükşehir Kanunu’nun da kaldırılarak köyler ve beldeler tekrar tüzel kişiliklerine kavuşturulmalı ve devlet millet kucaklaşmasının da güçlendirilmesi sağlanmalıdır.
Sayın Bakan, bir diğer tavsiyemiz de şudur: Lütfen, çalışan sistemlerle uğraşmayın. Özel Harekât göz bebeğimizdir, terörle mücadele konusunda kendisini ispatlamış bir birimdir. Bugüne kadar bu birime hep personel seçimi emniyet teşkilatının içerisinden olmuştur, polis memurlarının içinden gönüllü olanlar seçilmiş ve eğitimleri tekamül ettirilerek bu yapı bugüne kadar kullanılmıştır. Şimdi buraya doğrudan eleman almaya başladınız. Bu çok yanlış bir uygulamadır, vakit varken, bu sınavlar bitmeden bu uygulamanızdan vazgeçin o çocukları emniyet teşkilatına polis memuru olarak alın ve onların içerisinden gönüllü olanları Özel Harekâta gönderin.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15 Temmuzdan bu yana olağanüstü hâlin sağladığı imkânlar eksik kullanılmıştır. Burada sadece FETÖ’yle irtibatı olan alt düzeydeki birtakım kamu görevlilerine çok ağır bir şekilde müdahale edilmiş, gerek FETÖ’nün üst bürokrasi kadrosu, gerekse siyaset ayağına hiç dokunulmamıştır. Yine, devletin içindeki PKK ve diğer terör örgütleriyle irtibatlı olan unsurların üzerine de adam gibi gidilmemiştir. Eğer bunların üzerine adam gibi gidilseydi Derik Kaymakamımız Şehit Muhammet Fatih Safitürk belki de bugün aramızda olacaktı. Eğer bugün gencecik beyinleri yıkamaya devam eden beyinleri yıkanmış birtakım militanlar hâlâ görevdeyse biz terörle mücadeleyi nasıl başarıya ulaştıracağız? Bu bakımdan olağanüstü hâlin sağladığı imkânların bütün terör örgütlerine karşı sonuna kadar etkin bir şekilde kullanılmasını beklemekteyiz.
Yapılması gereken bir diğer şey de: Terör örgütlerinin mali kaynaklarının kurutulmasıdır. Hâlâ Kızılay’ın göbeğinde kaçak sigara bulmak mümkün, hâlâ Ankara’nın dört bir yanında ucuz mazot satma yarışındaki petrol istasyonları gözümüzü rahatsız etmektedir. Ülkemiz eskiden uyuşturucunun geçiş noktası olarak biliniyordu ama bugün maalesef, ülkemizde uyuşturucu kullanma yaşı ortaokula kadar inmiştir, bu meselenin üzerine ciddi bir şekilde gidilmesi hem gelecek nesillerin korunması hem de teröristlerin kaynaklarının kurutulması bakımından çok önemlidir.
Yeri gelmişken, bugün FETÖ’nün mali ayağıyla ilgili birçok şirkete kayyum atanmakta veya el konulmaktadır. Bizim buna bir itirazımız yok, ancak beklentimiz, aynı duyarlılığı PKK’ya, DAEŞ’e ve diğer terör örgütlerine yardım eden işletmelere ve şirketlere karşı da göstermenizdir. Hükûmetin bu konuda da gereken adımları zaman kaybetmeden atmasını beklemekteyiz.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin en önemli sorunlarından birisi de sınır güvenliğidir. Bu manada, ülkemizde son zamanlarda meydana gelen olaylara baktığımızda, birçok teröristin hâlâ sınırlarımızdan geçişinin engellenemediği görülmektedir. Bu bakımdan, sınır güvenliğinin sağlanmasında önceliğin TOKİ aracılığıyla birilerine kaynak aktarma uygulamasından çıkarılarak önemli noktalara kaydırılması gerekmektedir. Irak sınırı üzerinden PKK’nın Kandil bağının kesilmesi, Suriye sınırında IŞİD’in, DEAŞ’ın Suriye bağlantısının kesilmesi gerekmektedir.
Yine, bazı ülkelerin terör örgütlerine silah ve mühimmat akışı sağlamasının da önüne geçilmelidir çünkü büyük şehirlerde yaşanan son terör saldırılarında kullanılan patlayıcıların nitelikli patlayıcılar olduğu; el yapımı, basit patlayıcılar olmadığı; kullanılan patlayıcıların ancak ciddi orduların envanterinde bulunduğu bilinmektedir. Bu bakımdan, sınır güvenliği her geçen gün biraz daha önem kazanmaktadır.
Bu kapsamda Fırat Kalkanı operasyonu da Suriye’deki terör yapılanmasının yerinde yok edilmesi bakımından önemlidir. İnşallah, bundan sonra hem Suriye’deki soydaşlarımız hem de Suriyeliler kendi memleketlerinde huzura kavuşurlar, Suriye üzerinden terör örgütleri aracılığıyla birilerinin Türkiye’yi kaos ve kargaşa dayatmasının önüne geçilmiş olur. Önümüzdeki süreçte Kandil’in de yerle bir edilmesi sağlanarak Kandil üzerinden Türkiye’deki terör örgütü üyelerini sevk ve idare edilmesine son verilmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sık sık gündeme gelen konulardan birisi de özel güvenlik yapılanmasıdır. Bugün birtakım özel güvenlik okulları, özel güvenlik sertifikası fabrikasına dönüşmüştür. 1 milyona yakın insan özel güvenlik sertifikası almış ve hâlihazırda istihdam edilen özel güvenlik personeli sayısı da polisimizin sayısını geçmiştir. Ancak, bunların eğitimi, istihdamı ve olaylara müdahale kabiliyeti bundan sonra daha da çok tartışılacaktır. Bu bakımdan, özel güvenlik teşkilatının yapılanması ve eğitimi yeniden ele alınmalıdır, özel güvenlik teşkilatı, ucuz güvenlik teşkilatı olmaktan çıkarılarak gerçekten güvenliğimizin bir parçası hâline getirilmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 20 Temmuz 2015’ten bugüne kadar, aralarında 600 askerimizin, 382 polis ve bekçimizin, 63 korucumuzun ve 35 sivil memurumuzun olduğu 1.080 evladımız şehit olmuş, 663 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. 2.105 askerimiz, 1.564 polisimiz, 74 korucumuz, 4.277 vatandaşımız yaralanmıştır. Artık söz söyleme zamanı bitmiştir. Yüce Türk milleti gazi Meclisten ve Hükûmetten irade beklemektedir. Milletimizin her zamankinden daha çok huzura, birliğe ve dirliğe ihtiyacı vardır. Mazeret üretmek yerine, varsa bizim söylediklerimizin dışında bir çözüm yolu, getirin, hep birlikte konuşalım, yeni çözümler üretelim. Bugüne kadar önerilerimizi, tekliflerimizi hep göz ardı ettiniz. Hiç olmazsa bugün önerilerimize, Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin terörle mücadele konusunda defalarca tekrar ettiği terörle mücadele konseptine, stratejisine kulak verin ve Türkiye'yi hep birlikte huzura kavuşturalım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çünkü terör konuşulduğu müddetçe Türkiye'nin gerçek gündemini konuşamamaktayız. Bugün Türkiye'nin gerçek gündeminde işsizlik var, bugün Türkiye'nin gerçek gündeminde ekonomik zorluklar var, geçim sıkıntısı var. Bugün köylümüz ürettiği mahsulleri satamamakta, onlardan para kazanamamaktadır. Yaşanan hain terör olayları sebebiyle turizm sektörü büyük sıkıntıdadır. Bu sektörün ayakta duracak takati kalmamıştır. Dolayısıyla terörü Türkiye'nin gündeminden olabildiğince hızlı ve kökten bir şekilde çıkarmamız gerekmektedir.
Sözlerimin son bölümünde Sayın Genel Başkanımızın bugünkü grup toplantısındaki çağrılarını tekrar etmek istiyorum. Türk devleti, Türk vatanı ve millî kimlik şehit kanlarıyla kazanılmıştır ve hatırdan çıkarılmamalıdır ki, tarihin hiçbir döneminde Türk milletine yapılan ihanet karşılıksız ve cezasız bırakılmamıştır. Biz, doğulusunu da, batılısını da, Alevi’sini de, Sünni’sini de kucaklayacak büyük sevgilerle dolu bir davanın mensuplarıyız. Bu topraklara “vatanım” diyen, bu insanlara “milletim” diyen, “Bu bayrak benim, bu ülke benim.” diyen herkesle uzlaşır, gönlümüzü açarız. Ayrılıkta hayır yoktur. Gün birleşme günüdür. Birleşmenin adresi ise büyük Türk milletidir. Uzlaşma ve huzurun merkezi de Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Bize yol gösteren, geçmişin acı hatıraları değil, geleceğin aydınlığıdır. Çağrım tüm siyaset kurumuna ve Hükûmetedir: Beklemeksizin bir olalım, diri olalım, iri olalım. Türkiye’nin geleceğini birlikte inşa edelim. Huzur dolu, refah içindeki geleceğe birlikte ulaşalım. Terörizmi millî mutabakat içinde imha edelim. Ya onurlu ve huzurlu bağımsız bir millet olarak yaşayacağız, ya da küresel oyunlara boyun eğerek bölünme ve parçalanma tuzağına düşeceğiz. Türkiye, Türk milletinin ebedi vatanı olarak hep var olacaktır. Şerefli Türk Bayrağı, bu vatan üzerinde hain ellerin uzanamayacağı yükseklerde ilelebet dalgalanacaktır. Türkiye’nin birliği, refahı, mutluluğu ve geleceğinin yegâne teminatı, ay yıldızlı al bayrak altında birleşmekten geçmektedir. Bir milletin şerefi ve haysiyeti, ortak değerler üzerinde yükselen millî birliği ve kardeşliğidir. Milli birliğimiz yara alır, kardeşlik ruhumuz sarsılırsa bunun geriye dönüşü mümkün değildir. İnancım odur ki Türk milleti yapay ayrımlara, beyhude çabalara fırsat vermeyecek, beraberliğini sonsuza kadar sürdürecektir. Bunu başarmak tarihe, ecdadımıza, aziz milletimize ve gelecek nesillere borcumuzdur. Bu borcun ödeneceği gün gelmiştir. Türkiye’yi onurlu bir geleceğe taşıyacak çelikten bir irade teşkil edilirse, bizi hiç kimse tutamayacak, önümüze hiç kimse geçemeyecek, kriz, kaos ve darbe çığırtkanları inanıyorum ki kadavraya dönüşeceklerdir. Gelin, Türkiye’yi bölgenin ve kürenin parlayan yıldızı yapalım. Gelin, ihanetin belini müştereken kıralım. Gelin, ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ sözüne ebediyetin mührünü vuralım, hep birlikte saldırı ve düşmanlıklara karşı etten, imandan, inançtan, ülküden aşılmaz, yıkılmaz, dağılmaz bir duvar çekelim.”
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu gensoruya “hayır” oyu vereceğiz. Biz başkaları gibi terörle yapılan mücadelen rahatsızlık duymayız. Bizim eleştirilerimiz, terörle mücadelenin olması gereken şekilde yapılmadığına ilişkindir. Bu bakımdan, yapılan terörle mücadeleyi eleştiren bu gensoru önergesine “hayır” oyu vereceğimizi, reddedeceğimizi ifade etmek istiyorum. Ancak, bu gensoruya destek vermememiz de Sayın Bakanın terörle mücadeleyi çok iyi yaptığı anlamı da gelmemektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)