Gümüşhane’nin yükseklerinde, doğduğu topraklarda nasırlı elleriyle ömrünü şekillendiren Anadolu insanı, zamanın yükünü biriktirirken hatıralarıyla baş başa kalıyor. Elindeki bakır tabakta, tencerede pişen yemeğin kokusu hâlâ o eşsiz lezzeti taşıyor. Yayladan gelen çiçek kokusu, insana derin bir huzur veriyor.
Geçmişin izleriyle yaşayan bu kuşak, yeni neslin ilgisizliğine ve hızla değişen dünyaya inat, yaşadığı hanede bir ömür yazmaya devam ediyor. O hanenin içinde, hayat arkadaşının hatıraları, eski fotoğraflar, bayram sofraları, yastık altında saklanan mektuplar... Hepsi bir ömre sığdırılmış duygularla dolu.
Ömür dediğin, bir çatı altında anılarla yoğrulan, sabırla örülen, vefayla anlam kazanan bir hikâyedir. Anadolu insanı, tüm zorluklara rağmen kendi hikâyesinin başkahramanı olmaya devam ediyor.