Önemli bir sağlık sorunu

Arşiv Haberler - 02-02-2020 00:00

Prof. Dr. İ.Hamit Hancı. Adli Tıp Uzmanı. Adli Bilimciler Derneği Başkanı - Yard. Doç. Dr.Sertaç Ak. Hacettepe Üniversitesi Psikiyatri A.D Öğretim Üyesi- Adli Psikiyatrist

Prof. Dr. İ.Hamit Hancı. Adli Tıp Uzmanı. Adli Bilimciler Derneği Başkanı - Yard. Doç. Dr.Sertaç Ak. Hacettepe Üniversitesi Psikiyatri A.D Öğretim Üyesi- Adli Psikiyatrist.

Son zamanlarda yaşam koçu, kişisel gelişim uzmanı isimleri altında mesleki alanları belli olmayan birçok danışmana rastlıyoruz.

Bu kişiler danışmanlıktan psikoterapiye kadar pek çok alanda hizmet veriyorlar.

Günümüzde yöntemleri açısından pek çok türü olan “psikoterapi “çok ama çok üst düzey uzmanlık gerektiren bir uygulamadır.

Tıp ve psikoloji alanlarında bilgi sahibi ve yetkin olunmasını gerektirir.

 Dışarıdan görünümü ile “konuşma tedavisi” olarak nitelendirilen “psikoterapi “ yönteminde, bilinenin oldukça ötesinde teknik yönelimler mevcuttur.

Terapist olarak nitelenen kişiden sözel olduğu kadar sözel olmayan iletişimde de başarılı olması; duygu okuyabilmesi ve süreci takip edebilmesi beklenmektedir.

Kendisine danışanların duygu ve düşüncelerine pek çok farklı yöntemle (beden dili, sözlü iletişim,  dinleme, jest, mimik, nöropsikolojik testler) ulaşmayı bilmelidir.

Terapi sürecinde, yardımcı olunan şahsa yönelik, terapistin kendisinde gelişen olumlu ya da olumsuz duygu ve düşüncelerini fark edebilmelidir.

Aynı zamanda, Terapi sürecinde, yardımcı olduğu şahsın, terapsit olarak kendisine yönelik olumlu ya da olumsuz duygu ve düşüncelerini de fark edebilmelidir.

Bunlar gibi Pek çok beceriyi bir arada barındırması gereken “terapist” kimliğindeki kişinin yerine,

eğitimi ve becerisi buna uygun olmayanların “terapi” adı altında yapmaya çalıştıkları eylemlerin olumsuz sonuçları tüm dünyada yaygın bir sorundur.

Kendisine başvuran kişinin duygu ve düşüncelerine vakıf olamayan, kendisini kontrol edemeyen ve gözlemleyemeyen; mevcut riskli durumların farkında olamayan,

gerekli eğitim ve becerilerle donanmamış ama “terapist” olduğunu düşünen kişilerin terapi uygulamalarını beklemek, bir makina mühendisinin beyin ameliyatı yapmasını beklemek kadar gerçek dışıdır.

Başvuran kişideki belirtiler yalnızca ruhsal/psikolojik olabileceği gibi tıbbi nedenlere de dayanabilir.

 

El titremesi ve aşırı terleme şikâyeti olan bir kişide Depresyonun yanısıra tiroid rahatsızlığından şüphelenmeyen bir psikiyatrist, şizofreni rahatsızlığı olan bir hastanın paranoid düşüncelerini günlük zorlanmalar olarak yorumlayan bir psikolog,

okulda ve ailede sorunlar yaşayan garip arkadaşlıklar kuran bir öğrencide madde kullanımını saptayamayan bir psikolojik danışman düşünülemeyeceği aşikardır.

O zaman hiç bir tıbbi donanımı olmayan kişilerin, kimler tarafından verildiği belirsiz olan kurslara katılım sonrası “terapi” adı altında bir takım uygulamalara girişmeleri hukuka aykırı olup, mesleki sınır ihlalinin ötesinde Türk Ceza Kanunumuzda belirtilen açık bir ruhsal yaralama suçu oluşturmaktadır.

Medeni ve çağdaş toplumlarda ruh sağlığı ile uğraşan disiplinlerin arasındaki sınır ihlallerinin giderilmesine yönelik yoğun uğraşlar geçtiğimiz 50 yılda belirgin bir başarıya ulaşmıştır.

Hangi grup hastaya yalnızca psikiyatristlerin müdahale edeceği, hangi grupla psikologların ilgileneceği , kimlerin psikolojik danışmanlar tarafından takip edileceği artık bilimsel olarak ortaya konmuş gerçekler iken;

konuyla ilgili ehliyeti olmayan kişilerin verdikleri “ehliyetler” ile yürütülen tedavilerde korkunç sonuçlarla karşılaşılması kaçınılmazdır.

Hastalar bazen intihar gibi kendilerine zarar verme davranışlarında bulunurken, bazen de koçlarına karşı ölümle bile sonuçlanabilecek saldırgan davranışlar gösterebilmektedirler.

Hastadan/danışandan gelen doğrudan ya da dolaylı tehdit mesajlarının farkında olamayan, danışanının patolojisini kavrayamayan, bu gibi durumlarla ilgili mesleki pratiği bulunmayan sözde terapistlerin de zarar görmesi kaçınılmaz bir hal almaktadır. 

Mezkûr olayın içeriğini bilmememize rağmen bu ve benzeri durumlar ruh sağlığı hizmetlerini profesyonel olarak yapılandıramamış ülkelerde sık yaşanmaktadır.

İlk olarak ruhsal belirti zannedilip tedavisi geciktiği için ilerleyen beyin tümörleri,

Basit depresyon-uyum bozukluğu tanıları ile takip edilen şizofreni hastaları,

hiperaktif çocuk tanısı ile takip edilen madde bağımlıları bunlara örnek olarak verilebilir.

Uygun eğitimi almış ve donanımlı profesyonel sağlık çalışanları/terapistler, mesleklerini icra ederlerken bu gibi riskli durumları nasıl yönetebileceklerinin de eğitimini alırlar.

Basında görüleceği üzere, profesyonel eğitim almış kişiler dahi pek çok olumsuz sonuçlara maruz kalırken,

uygun eğitim almamış,  profesyonel olmayan kişiler hem kendilerini hem de onlardan yardım isteyen kişileri çok daha büyük riske atmış olmaktadırlar.

Bu tip üzücü olayların önüne geçilmesi için, psikiyatristlerin bile zorlandığı seansları yeterli eğitimi olmayan kişilerin yapmasının önüne geçilmelidir.

Bu konuya sağlık bakanlığı acilen sınırlama getirmeli, yasal olarak hekim e bazı durumlarda klinik psikoloğa ait olan “terapi/tedavi” yetkisi konusunda açık tavır almalıdır.

Günün Diğer Haberleri