GÜNDOĞUMU GAZETESİ -ÖZEL HABERİDİR-
İstanbul’un Beşiktaş ilçesi Ortaköy semtinde yaşanan trajik gıda zehirlenmesi vakası, ülkede yıllardır göz ardı edilen “gıda güvenliği” sorununu bir kez daha gündemin en üst sırasına taşıdı. Sokak lezzetlerinden tüketilen midye ve tavuk döner sonrası anne ve iki çocuğun hayatını kaybetmesi, babanın ise yoğun bakımda yaşam mücadelesi vermesi, gıda terörü gerçeğini bütün çıplaklığıyla ortaya koydu.
Türkiye'nin birçok alanında olduğu gibi, gıda denetimlerinin de olay yaşandıktan sonra gündeme gelmesi toplumda büyük bir sorgulamaya neden oluyor. Yıllarca en iyi görünen işletmeler bir facia sonrası en çok eleştirilen noktaya dönüşüyor. İskele çöker, orman yangını çıkar, büyük trafik kazaları olur; sorumlunun kim olduğu ancak acı tablo ortaya çıktıktan sonra konuşulmaya başlanır.
Bugün tartışmamız gereken en büyük konu ise halk sağlığını tehdit eden “gıda terörü”dür.
2025 yılı tamamlanırken, sofralarımıza giren her ürünün ne kadar güvenli olduğu sorusu daha da önem kazandı.
Her gün çocuklarımıza içirdiğimiz süt, kahvaltımızdaki peynir, salam, sucuk, bal; soframıza koyduğumuz ekmek… Raf ömrü doğru mu? Üretim koşulları sağlıklı mı? Denetimler yeterli mi?
Asıl sorun, bu soruların karşılığını çoğumuzun bilmemesidir.
Gümüşhane özelinde ise pestil–köme başta olmak üzere birçok yerel ürün geniş kitlelere ulaşıyor. Üniversite şehri olan Gümüşhane’de yüzlerce kafe, restoran ve yiyecek üretim noktası bulunuyor. Bu durum, denetim mekanizmasının çok daha güçlü çalışması gerektiği gerçeğini bir kez daha ortaya koyuyor. Öğrencilerden anaokulu çocuklarına, sokakta yaşayan vatandaşlardan köylere kadar herkesin sağlığı, üretici ve satıcıların sorumluluğu kadar, denetim yapan kurumların hassasiyetine bağlı.
Ortaköy’deki acı olay yaşanmasaydı bu konu yeniden gündeme gelir miydi? Büyük ihtimalle hayır…
Ancak bu elim olay, hepimize bir kez daha “denetim, denetim ve bir daha denetim” mesajını verdi.
Gümüşhane’de bugüne kadar ciddi gıda zehirlenmesi vakalarına rastlanmadı fakat bu, sorumluluğun hafifletilmesi anlamına gelmiyor. Aksine, bu tür acı olayların yaşanmaması için belediyeden il sağlık müdürlüğüne kadar tüm ilgili birimlerin daha sıkı ve daha etkin denetimler yapması şarttır.
Gıda terörüyle mücadelede hem üreticiler hem tüketiciler hem de yetkililer sorumluluklarını yerine getirmelidir.



