Günümüzde tarım ve hayvancılık alanında yaşanan dönüşüm, tüketicilerin sofralarına gelen gıdaların doğallığını tartışılır hâle getiriyor. Çiftliklerin şirketleşmesiyle birlikte üretim süreçlerinde kullanılan yoğun kimyasal ve yapay uygulamalar, gıdaların besin değerlerinde önemli değişikliklere yol açıyor.

Tarım uzmanlarının değerlendirmelerine göre ilk aşamada; suni gübrelerle güçlendirilmiş topraklara, hızlı büyümesi ve raf ömrünün uzun olması için özel olarak seçilmiş tohumlar ekiliyor. Bu özelliklerin sağlanması ise vitamin, mineral ve antioksidanların azalması anlamına geliyor. Bazı tohumlar, fare ve kuşlara karşı kimyasal maddelerle kaplanarak daha dayanıklı hâle getiriliyor.

Fidelerin büyümesi sırasında yabani otları yok etmek amacıyla herbisit, böceklere karşı insektisit ve mantari hastalıklara karşı fungusit kullanılıyor. Bu kimyasalların önemli bir kısmı yağışlarla toprağa ve su kaynaklarına karışıyor. Uzmanlar, bu kirleticilerin balık popülasyonunu etkilediğini, dolaylı olarak da insan tüketimine yansıdığını belirtiyor.

Hasat edilen ürünler, paketli gıda tesislerinde işlenirken tatlandırıcı, koruyucu ve kıvam artırıcı maddelerle buluşturuluyor. Aynı şekilde tavuk, inek ve koyun gibi hayvanların yemlerinin büyük kısmını hazır yemlerin oluşturması da gıda zincirindeki doğallığı zayıflatıyor.

Tüm bu süreçler değerlendirildiğinde tüketicilerin “doğal gıda” olarak bildiği birçok ürünün aslında endüstriyel bir zincirin parçası hâline geldiği vurgulanıyor.

 

Advert