Yıl sonunun yaklaşmasıyla birlikte Gümüşhane’nin belde, ilçe ve merkez belediyeleri, daha fazla destek ve hizmet alabilmek adına nüfus taşıma taleplerini yoğunlaştırdı. Ancak bu taleplerin arka planında uzun yıllardır çözülemeyen önemli bir gerçek yatıyor: Gümüşhane, göçün en sert yaşandığı Karadeniz kentlerinden biri olarak nüfus kaybını derinden hissediyor.
Türkiye geneline yayılan yaklaşık 1 milyon Gümüşhaneli bulunmasına rağmen, şehrin nüfusu her yıl azalıyor. Sanayileşme sürecinde kırsaldan büyük şehirlere yönelen göç dalgası, Gümüşhane’yi demografik olarak zayıflatırken, bugün özellikle genç nüfusun şehir dışında yoğunlaşması dikkat çekiyor. İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya ve Isparta gibi illere dağılan Gümüşhanelilerin bir kısmı memleketine yalnızca yaz aylarında dönebiliyor.
Oysa Gümüşhane, bereketli topraklarıyla tarım ve hayvancılık potansiyeli yüksek bir şehir. Kırsalda ekilip biçilen ürünlerin verimliliği bölge insanının temel geçim kaynaklarından biri olmayı sürdürüyor. Ancak geçmişteki plansız göç politikaları, uzun vadeli tarım yatırımlarının ve yerel kalkınma modellerinin geri planda kalmasına neden oldu.
Şimdi sorular yeniden gündemde:
Sanayileşme, tarım alanlarının gözden çıkarılması anlamına mı gelmeliydi?
Giden her bireyin geri dönüşü imkânsız hale getiren göç politikaları doğru muydu?
Bugün Gümüşhane’nin önünde hem riskler hem de güçlü fırsatlar bulunuyor. Tarım, hayvancılık, ürün çeşitliliği, doğal kaynaklar ve coğrafi avantajlar doğru planlamayla şehrin kaderini değiştirebilecek potansiyel oluşturuyor. Ancak bunun için, nüfus gerçekliğinin doğru okunması ve uzun vadeli stratejik çözümlerin hayata geçirilmesi gerekiyor.



