Ortaçağ köylerinde sıradan bir ot değil, yaşamın birçok alanında kullanılan bir mucizeydi ısırgan otu. İlkbaharın gelişiyle birlikte toplanan taze yaprakları, uzun kış mevsiminden çıkan insanlar için vitamin ve demir yönünden zengin bir besin kaynağıydı. Özellikle çorba ve çay formunda tüketilen ısırgan, direnci artırmak ve hastalıklara karşı korunmak için kullanılıyordu.

Ancak ısırgan sadece bir besin değildi. Lifli gövdesi keten benzeri bir tekstil hammaddesine dönüştürülür, halk arasında "fakir keteni" olarak anılan sağlam kumaşlara dönüştürülürdü. Aynı zamanda tıpta da önemli yer tutuyordu. Eklem ağrılarından sindirim sorunlarına kadar pek çok derde deva olarak lapa, çay ve merhem şeklinde kullanılıyordu. Hatta bazı yöntemlerde doğrudan eklemlere temas ettirilerek ağrının hafifletildiğine inanılırdı.

Tarımda da değerli olan ısırgan otu, hayvan yemi ve sıvı gübre olarak değerlendirilirdi. Doğal yöntemlerle üretimi destekleyen bu bitki, günümüzde hâlâ birçok alanda fayda sağlıyor.

Bir dahaki sefere yol kenarında bir ısırganla karşılaşırsanız, ona sadece bir yabani ot gözüyle değil, geçmişin bilgeliğini taşıyan dost bir bitki gözüyle bakın.

 

Advert