Sokak lezzetlerinin en köklüsü olan simit, sadece bir hamur işi değil, İstanbul’un belleğinde yer etmiş tarihî bir tanık. İlk kez 1593 tarihli Üsküdar Şer’iyye Sicili'nde geçen “Simid-i Halka”, o yıllardan bu yana hem halkın hem de sarayın sofralarına konuk oldu.

Kayıtlarda yalnızca fiyatı değil, şekli, rengi ve pişme durumu dahi belirlenmişti. Simit, dışı kızarmış ve içi tam pişmiş olmalıydı. Her biri altın gibi parlamalıydı. İstanbul sokaklarında taşınan her simit, sabahın erken saatlerinde yollara düşen simitçinin emeğiyle şekillenirdi.

II. Dünya Savaşı yıllarında, un kıtlığı nedeniyle simidin fırınlardan uzak kaldığı kısa bir dönem hariç, bu halka hiç kırılmadı.

Bugün ise üç temel türüyle sofralarda yerini alıyor:

Taban Simidi: Fırının taşına konan, altı çıtır dokulu.

Tava Simidi: Sac üzerinde pişirilen, yumuşak ve hızlı yapılan.

Kazan Simidi: Pekmezli suda haşlanıp fırınlanan, günümüzde en yaygın tür.


Her simit, İstanbul’un sokak kokusu, geçmişin sabrı ve kültürün susamla yoğrulmuş öyküsüdür.

Advert