Dedim ki, “yüzde 10 barajı Türkiye’de çok ağır bir barajdır”

MHP Lideri Devlet Bahçeli, seçim barajı ile ilgili çıkışına açıklık getirdi. Bahçeli geçtiğimiz hafta parti grup toplantısında seçim barajı ile ilgili olarak ortaya attığı görüşlerine yeni bir açıklık getirerek bu konuda CHP'den yükselen eleştirilere de yanıt verdi

MHP Lideri, bu konuda şunları söyledi:

Geçtiğimiz hafta Salı günü, Meclis grup toplantımızın hitamında, basınımızın değerli temsilcileriyle yapmış olduğum bir sohbet esnasında, dile getirdiğim bazı değerlendirme ve düşüncelerim hafta boyunca tartışılmıştır.

Ne tuhaf ki, kuyuya taş atmasam da, kendilerini akıllı sanan bazı gafiller olmayan taşı düştükleri çukurdan çıkarmak için adeta çırpınmışlar, ekranlarda, gazetelerde, buldukları kürsülerde seçim barajı kapsamında evlere şenlik hikâyeler uydurmuşlar, MHP’yi çarpıtmak istemişlerdir.

Bilinmesini isterim ki, bunlara hakikaten de acıyorum. 

“Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az” desem de nafile, yine aynı tas aynı hamam, densizler durmayacaktır.

“Ardıcın közü olmaz, yalancının sözü olmaz” desem de, bu zevat yalanlarına, ham hayallerine tam gaz devam edecektir.

Farkındayım, “çalıda gül bitmez, cahile söz yetmez”; ama olsun, biz doğru bildiklerimizi, doğru gördüklerimizi, doğruluğundan şüphe etmediğimiz gerçekleri hilesiz, hurdasız haykırmayı sürdüreceğiz.

Dedim ki, “yüzde 10 barajı Türkiye’de çok ağır bir barajdır.”

Buna şimdiye kadar itiraz eden pek çıkmamıştır.

Dedim ki, “12 Eylül’ün sonrasında, yeniden siyasi yapılanma sürecine geçildiğinde, yüzde 20, yüzde 25 arasında il barajı, bunun üstünde de yüzde 10 ülke barajı olmuştu.” Bunu yok sayan çıkacak mıdır?
Yine dedim ki, “o baraj tabii 12 Eylül döneminde darbe teşebbüsünde bulunan zihniyetin himayelerinde faaliyetlerine başlayanlar için böyle bir baraj söz konusu edilmemişti.”

12 Eylül sonrasında inşa edilen barajla Milliyetçi Hareket Partisi’nin ve Milli Selamet Partisi’nin silinmesi hedeflenmişti. 

Seçim barajının aşağı çekilememesi sonucunda, mesela 1991’de olduğu gibi, ittifaklarla barajın aşılması mümkün olmuştu.

Yüzde 10 barajı, ittifaklarla veya başka türlü kararlılıklarla aşılabilir bir duruma gelmiş, bu geçmişteki örneklerle de somut bir hal almıştı.

Artık bu zorlamalar ve dayatmalarla, birilerini öldürerek, kendini yaşatma yerine, hep beraber nasıl yaşarız, demokrasi içinde bunu nasıl başarırız, Türkiye’yi nasıl istikrar ve normalleşme sürecine getirebiliriz noktasında bir uzlaşmaya varacak çalışma yapılmalıdır. 

Bu yüzde 5 mi olur, 6 mı olur, yüzde 7 mi olur, yoksa yüzde 10 olarak mı kalır, böyle mi devam etmesi gerekir, bunları görmek lazımdır.

Özet olarak söylediklerim bunlardır.
Bildik koroda yerini alan müfteriler, gözlerini fal taşı gibi açarak, mal bulmuş mağribi gibi saldırmaya,

MHP’yi karalamaya başlamışlardır.
Ayvaz kasap hep bir hesap, bunların ki aynen böyledir.

Alayı birden cürmü meşhut halde yakalanmışlardır.
Şunu herkes bilsin ki, Milliyetçi Hareket Partisi’nin baraj maraj sorunu asla yoktur, aziz milletimizin muazzam teveccüh ve desteği bunun en açık delilidir.

 

Köpüren millet selinin önünde hiçbir baraj duramayacak, tutunamayacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi, selin önündeki kütük değil, bizzat selin ta kendisidir.
Biz barajdan korktuğumuz için değil, Türkiye’nin 16 Nisan Halkoylamasından sonra değişen hükümet etme sistemiyle beraber ortaya çıkan siyasal zaruretten, üstelik bağımsız adaylarla veya ittifaklarla barajın delinmesinden dolayı düşüncelerimizi paylaştık.
Terör örgütü PKK’nın siyasi uzantılarının hülleyle Meclis’e geldiklerini ifade ettik.
Bununla birlikte seçim barajının oransal bazda ne olması gerektiğini değil, tartışılarak sonuca ulaşılmasını önerdik.

Milliyetçi Hareket Partisi on yıllardır, yüzde 10’luk ülke barajının aleyhine kurgulandığını, önünün kesilmesi için 12 Eylül cunta yönetimi tarafından uygulamaya konulduğunu gayet iyi bilmektedir.
Bunu söyledik diye iftira ve isnat mangası karşımızda saf saf toplandı.
Baraj altında kaldığımızdan dolayı telaşlandığımızı söylediler.

Yenilgi çığlığı attığımızı, inişe geçtiğimizi utanmadan, sıkılmadan, yüzsüzce, hayasızca ifade ettiler.
Oy oranımızın yüzde 3, yüzde 5’lerde gezdiğini şerefsizce dillendirdiler.
Merak etmeyiniz, bunların dileği tutmayacak, gökten de kemik yağmayacaktır.

Bozkurdun beğenmediğini çakallar kapışırmış, bunların alayının sıraya girmesi bu yüzdendir.
Demokratik sistemlerde siyasi yönetim yetkisinin kaynağı, meşruiyetin temeli takdir edeceğiniz üzere seçimlerdir.

Bir seçim sisteminden beklenen yalnızca yönetimde istikrar ilkesini hayata geçirmek değildir.
Aynı zamanda tüm siyasi akım ve eğilimlerin de parlamentoya yansımasıdır. Zira temsilde adalet ilkesinin gereği de budur. 

1946, 1950, 1954, 1957 Milletvekili Seçimleriyle 1961 Cumhuriyet Senatosu Seçimlerinde Liste Usulü Çoğunluk Sistemi,
1961 Milletvekili, 1964 Cumhuriyet Senatosu seçimlerinde Çevre Barajlı d’Hondt sistemi,
1965 Milletvekili ve 1966 Cumhuriyet Senatosu seçimlerinde Mili Bakiye sistemi,
1969 Milletvekili Seçiminden 1979 Cumhuriyet Senatosu seçimlerine kadar Barajsız d’Hondt sistemi,
1983 Milletvekili seçiminde Çifte barajlı d’Hondt sistemi,
1987 ve 1991 milletvekili seçimlerinde çifte barajlı d’Hondt artı Kontenjan sistemi,
1995’den itibaren de ülke barajlı d’Hondt sistemi uygulanmıştır.
Yasama meclislerinde elde edilen sandalyelerin oranı oy oranından yüksek olduğunda aşkın, düşük olduğunda ise eksik temsil söz konusudur.
Temsilde adalet ilkesine öncelik verilecekse, kaldı ki doğrusu budur, aşkın ya da eksik temsil oranları en aza çekilmelidir.

Türkiye, Avrupa ülkeleri içinde yüzde 10 oranı ile en yüksek seçim barajına sahiptir.
Dünyada yüzde 10 barajı Türkiye dışında sadece Şeyseller Cumhuriyeti’nde görülmektedir.
Avrupa ülkelerinin yüzde 36’sında baraj sıfırdır.
Birçoğunda da yüzde 5 ve altındadır.

Mesela Almanya’da yüzde 5, Belçika’da yüzde 5, İsveç’te yüzde 4, İspanya’da da yüzde 3’tür.
Seçim sistemleri düzenlenirken, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkeleri açısından öngörülen hedefler her zaman gerçekleşmemiştir.
Yüzde 10 düzeyindeki ülke barajı, seçmen oylarının büyük bölümünün TBMM’de temsil edilememesi sonucunu doğurmaktadır.
Bu yıllardır eleştirilmiş ciddi bir sorundur.

Üstelik önemli bir adaletsizliktir. Ve bizim kanaatimiz de budur.
Yüzde 10 barajına kafayı takanlar, haberiniz olsun, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle artık baraj yüzde 50+1’e çıkmıştır.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle yönetimde istikrar ilkesi sağlanacağına göre, temsilde adaletin temin edilmesine yönelik engel teşkil ettiği çok açık olan yüzde 10 ülke barajı tıkanmaya yol açmayacak şekilde yeniden yorumlanmalıdır.

Uyum yasalarını düzenlerken ele alınmasını beklediğimiz husus ve demek istediğimiz de budur. 
CHP baraj aşağı insin, hatta sıfır ile yüzde 3 arasında olsun diyor, ses edilmiyor, tepki verilmiyor.
AKP’sinden diğer partilerine kadar baraj fazla deniyor, çıt çıkmıyor.
Şu işe bakınız ki, MHP baraj tekrar düşünülsün, bir kez daha ele alınsın dediğinde kıyamet kopuyor, yer yerinden oynuyor.

Biz ülke barajı tartışılsın diyoruz sorun oluyor, CHP yüzde 3’e çekilsin diyor, itiraz eden çıkmıyor. Bu ne yaman bir çelişkidir?

Acaba CHP siyasi varlığı ve geleceğiyle ilgili korku mu yaşıyor?
Bunu soruşturan, buna kafa yoran ne hikmetse hiç kimse yoktur.
Vicdanına baraj yaptıranlar, ahlakına set çekilenler, şerefine mil çektirmişler, hele bir deyin, bize ne söylemeye çalışıyorsunuz?

MHP barajları yıka yıka, manşetleri yara yara, iftiraları yene yene bugünlere gelmiştir.
Tökezlememizi bekleyen, irademize pranga vurmaya çalışan odaklara rağmen yoluna da devam edecektir.
Gücümüz milletimizin tertemiz irade ve vicdanıdır. 
Asıl değerlendirmemizi ısmarlama anket düzenleyen kiralık şirketler değil, bizzat Türk milleti yapmaktadır.

CHP’nin müflis ve geveze sözcüleri unutmasınlar ki, horozu çok olan köyün sabahı geç olurmuş. Ala keçi her vakit püsküllü oğlak da doğurmazmış.

Önce sabaha çıksınlar, önce adam olsunlar, sonra yüzleri kalırsa bize laf yetiştirsinler.
Bunların eğer nefesleri elveriyorsa, tavsiyem gitsinler terör örgütlerine borazancı başı olsunlar, kendilerine yakışan da bu olacaktır.

Bu CHP’nin 16 Nisan’dan beri karın ağrısı geçmek bilmiyor.
Değişen hükümet etme sistemiyle, barajın aslında yüzde 50 artı 1’e çıkmasından dolayı ödü patlıyor, kâbuslar görüyor.

CHP, 16 Nisan’da sandıktan çıkan yüzde 49’luk hayır blokunu derinleştirmek ve kendine mal etmek için İP’ten HDP’ye, Türkiye Komünist Partisi’nden diğer marjinal partilere kadar herkesten medet umuyor, hepsine el uzatıyor.
Biz de diyoruz ki, alın birini vurun ötekine.

Sayın Kılıçdaroğlu, geçen hafta bir yurt dışı ziyaretinden dönerken diyor ki: “2019 seçimleri iki eksenli olacak. Tek adamdan yana olanlarla demokrasiden yana olanlar. Demokrasiden yana oy kullanacaklar, demokratik parlamenter sistem için özel çaba gösterecekler.”

Şayet önümüzdeki siyasal süreçte bloklaşma sertleşir, cepheleşme keskinleşirse, CHP yanına HDP ve diğer yedeklerini alıp 16 Nisan’ın rövanşını almak için çalışmalarına hız verirse Milliyetçi Hareket Partisi buna duyarsız ve tepkisiz kalmayacaktır.
Şimdi beni iyi dinleyin.

Bu bloklaşmaya cevaben, 15 Temmuz’dan beri süregelen tutarlı ve kararlı duruşumuz korunacak, siyasi pozisyonumuz tartışmasız muhafaza edilecektir.

Bu durum karşısında partimiz; 7 Ağustos Yenikapı ruhu ve 16 Nisan Halkoylaması şuurunun gereği olarak Adalet ve Kalkınma Partisiyle Cumhurbaşkanı Hükümet etme sistemini 2019’da tam manasıyla tesis etmek maksadıyla, sonuna kadar birlikte ve yan yana mücadelesini sürdürecektir.
Türkiye’nin demokratikleşme, normalleşme ve istikrar içinde bir yönetim yapısına kavuşabilmesi için 15 Temmuz’dan buyana üstlendiğimiz sorumluluk aynen devam ettirilecektir.
Geçim kapısı fitne olanlara karşı ülkenin geleceği için millet iradesiyle aynı hizada, aynı kümede, aynı safta duracağız.

Bu Milliyetçi Hareket Partisi sözüdür.
Bunun adına kim ne diyorsa desin, ne yorum yaparsa yapsın, hepsi kendi meseleleri, kendi bilecekleri iştir.
İhanete karşı iman,
İhtilafa karşı irade,
İlkelliğe karşı itibar,
İftiraya karşı ihtiram sağlam tercihimiz, şaşmaz teklifimizdir.

 

Advert