Sırtındaki koca ot yığınıyla tepeye çıkan
Kimi otuz, kimi elli yaşlarında
Önünde püskülü başında aheste aheste yürüyen sarı kız…
Ve kırmızı yanaklı çocuğuyla evine neşe götüren KADIN…
Leğende evladını yıkarken bakır tasla ılık su döken KADIN,
Bakır tastaki ayranın tadı,
Tahta yayıktaki tereyağın kokusu gibi KADIN..
Karnında taşıdığı yavrusuna hayat veren, bir ömür mezara kadar ‘ağlarsa anam ağlar; gerisi yalan ağlar’ dedirten KADIN.
‘Oğlum yüzme bilmezdi’ diyerek evladının acısının yüreğine düşen korunu söndürmeye çalışan maden faciasının ciğerine işlediği ERMENEKLİ KADIN,
Evladını askerden bekleyen KADIN,
Kocasına sağlam bir eş,
Hanesine güneş,
Etrafına umut saçan KADIN..
VE KADINLARIMIZ..
Şair Orhan Veli’nin şiirinde koca şehri anlatırken ‘Bir kadının suya değiyor ayakları ‘dediği KADIN…
Bir doktor, bir mühendis, bir yönetici, bir ebe, hemşire,
Bir anne, sırtımızı yaslayacağımız koca bir çınar KADIN..
Hayatın hiçbir evresini onların gerçeğinden uzak geçiremeyeceğimiz KADIN.
8 Mart’a,
KADIN’ı bir güne sığdırmak, o sözcüğü geçiştirmek ne kolay değil mi?
Düşünün Gümüşhane’yi
Düşünün Bayburt’u
Erzincan’ı, Trabzon’u
Hakkâri’yi düşünün..
KADIN olmak ne kadar zor, KADIN olmak ne kadar özveri gerektiriyor.
Analarımız, bacılarımız ve KADINLARIMIZ..
Cafcaflı sözlerle toplumdaki yeri anlatılacak, önemi dile getirilecek, kadın olmazsa yaşamın varlığının olmadığı gerçeği ballandıra ballandıra savunulacak;
8 Martta…!
Herkes KADIN hakları savunucusu kesilirken,
9 Martta KADIN’ı nelerin beklediğini kimse bilmeyecek,
Kocasından dayak yiyen KADIN,
Töre cinayetine kurban gider KADIN,
Evladının mezarını bile yıllardır bilmeyen KADIN.
Dahası mı?.
Gerçek hakkını yıllarca bu toplum içerisinde alamamış KADIN..
En önemlisi et tırnak gibi hiçbir ayrım ve ayrıştırıcı sözcük kullanmadan bir türlü kadın gerçeğini kabul edemediğimiz
KADIN;
Unutulup gidecek..
8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun.