İnsan kendisini nasıl anlatır? 

Yok, öyle değil elbette yüzüne methetmezler yiğidi. 

*

Dostlarım var, dostlarımın bende bıraktığı kalın izler. 

Şu ana kadar görüp yaşadıklarım bir cenderenin içerisindeki gibi sıkıyor beni. 

*

Ya yaptıklarım eksik ya da tartana göre çok ağırım. 

Mümkün olduğunca eğmemeye bükmemeye çalışıyorum.

*

Kimliğim belli, vasfım gideceğim yön, konuştuğum insanlar da öyle, Çok şükür!



Kem söz hiç duymadım, karşı da varsa eğer ‘sırtım açık vur kardeşim’ diyecek kadar özgürüm. 

*

Öyle ya bende insanım. Dostlarım sık sık, ‘Neredesin’ diye sorarlar oysa ben onların hep yanındayım, dikkat ediniz dostlarım diyorum.

*

Zaten dost ve samimiyet hep yanı başınızda değilmidir; insansın ne kadar kaçabilirsin ki bu iki sözcükten, gelip bulacak seni, illa ki yoklayacak. 

*

Kendimi bildim bileli doğru bildiklerimden hiç taviz vermedim, etiket değil sadece gerçeği aradım, hani biraz propaganda gibi oldu ama yine de yazmak gerekir, bir mücadelenin adı olmaya çalışıyorum. 

*

Öyle ya beni seven, sevmeyen, kabul eden etmeyen de var. İşte bu ikilem içerisinde hep doğru durmakla mükellefim, sahi siz bu soruya bir yanıt verecek olursanız ne diyeceksiniz?

*

Koyunuz insanlık terazisini vicdanınızın doğrultusuna, eğri gördüklerinde sizi düzeltmeye çalışmayacaklar mı, keskin sirke misali eleştiri gelmeyecek mi? 

*

Başardığınızda alkış kopmayacak mı arkanızdan, gönülleri fethetmeyecek misiniz?

*

Yoksa yanılıyor muyum, yoksa siz bu değil misiniz?