Artık yeter!

Her gün insanlığın çileden çıkartan hallerini gösteren bu tablolara dur denilmelidir…

Derin izler bırakacak, ciddi travmalar oluşturacak bu kötü gidişatı rafa kaldıralım artık..

Sanki sürekli bu konuda bir çıkmazda imiş gibi tartışıyor ancak sebepsiz ve anlamsız sözcüklerin içerisinden çıkamıyoruz.

Oysa bozkırın ortasında sırtındaki koca yükü taşıyan, fabrikada dişliler arasında ekmek kavgası veren, kocasına, çocuğuna, evinin çatısına sahip çıkan o kadınların yeri apayrı olmalıdır..

*

Evliliğin temel sözleşmesi ile meydana gelen aile kavramı aslında incelenmesi ve irdelenmesi gereken sosyolojik bir olgudur.

İnsan belli bir olgunluğa geldikten sonra yaşamın sonraki evrelerini kendi adına yeniden oluşturmaya başlıyor.

Bir erkek ve bir kadın geleceklerini yeniden şekillendirme adına kutsal bir sözleşmeye hem şifai hemde resmi olarak ant bırakıyorlar.

*

Yeni nesillerin yeni günlerin habercisi evlilik gelecek adına bir ait oluşturuyor,

Zaten demiyorlar mı ki?

'İyi günde kötü günde'!

Sarıp sarmalayan o sıcacık samimiyetin gereği geride kalan yaşam adına çakılmış sağlam bir mıh gibi duruyor..

*

Oysa her şey güzel başlamışken birdenbire çatırdayan aile kavramından sizler bizlerden iyi biliyorsunuz ki ne olduğu bilinen bilinmeyen şiddetin tohumu ekilerek korku yayılıyor.

Parçalanmış aile sanki hepimize ders olacak şekilde düşünmeye sevk ediyor.

Haklı olarak şimdi herkes birbirine sormak zorunda değil mi?

Biz bu yola çıkarken neyi hedefledik, şimdi gelinen nokta ne?

*

Resme bakıyorsun kocasından dayak yemiş,

Resme bakıyorsun kocasının kafasını patlatmış,

Resme bakıyorsun çocuklar çığlık çığlığa

Evin duvarları, sokaklar bile o yaşadıklarını görmemek adına yüzünü kapatıyor..

*

Hiç bir insanın yaşamı boyunca karşılaşmak istemediği kadına şiddet ya da aile içi yaşanan şiddet bizim toplumun çözmesi gereken önemli konu başlıklarının önceliğini almalıdır.

*

Kadın sanki tüm günahların müsebbibi gibi gösterilerek acımasızca getirilen kötü muamelenin kurbanı olmamalıdır.

Bu ülke hukuk devleti ve anayasaya bağlı bir kanun sinsilesinin zincirlerine bağlıysa,

Şiddetin ve hepimizi yaralayan o kötü görüntülerin kökü kurutulmalıdır.

*

Aslında bu yazıyı kaleme alırken olayı nasıl dile getirebilirim diye çok ince bir çizgi çektim,

Kadın haklıdır, erkek haksızdır

Erkek haklıdır, kadın haksızdır

Gitgellerden öte yaşananların nasıl ortadan kaldırılması gerektiğini tartışılmalıdır en fazlası…

*

Sokağın ortasında saçı başı dağılmış kocası tarafından gözü patlamış halde kalan kadın değildir aile anlayışımız,

Ya da kocasının başından aşağı kaynar suyu döken kadın değildir aile…

*

Hayata değin paylaşılması gereken pek çok güzelliklerin ve tamamlayıcıların bütünüdür aile kavramı.

*

Yazarken bile yoruldum ancak bir gazete sahibi olarak topluma ne verebilirizin altını çizme adına bu satırları sizlerle paylaştım.

*

Kadına el kalkmaz, kadına şiddet uygulanmaz kadına kutsal bir emaneti saklarmış gibi bakmak aile sorumlusunun ilke edinmesi gereken bir görev olduğunu belirtmek isterim.

*

Yoksa çığlık çığlığa yükselen bilindik tanıdık tabloları gün geçtikçe daha çok yaşamaktansa soruna gerek kanunlar çerçevesinde gerekse daha güçlü iletişim kurularak ve en çok ebeveynlerin daha sık konuşarak çözüm bulunması temel ilke olmalıdır.

*

Sahi evlilik ve aile sözleşmesi, ne şiddete uğrayan kadın ya da kocanın temel hal ve hukuku korunması adına daha caydırıcı hükümlerinin konuşulması elbette bizi yönetenlerin düşünmesi gereken bir gerçek olduğunu vurgulayalım.





*

Yoksa sık sık her şeyde olduğu gibi nutuk atarak bir kaç gün ah vah çektikten sonra hiçbir şey olmamış gibi yola devam etmekte çözüm getirmiyor…