Racon şudur,
Evirirsin, çevirirsin,
Sağına soluna dolanırsın,
Altını oymaya çalışırsın,
Çamur atarsın,
Kötülersin,
Her türlü muhalefeti yaparsın,
Alay edersin,
Küçümsersin,
Görmezden gelirsin,
Gördüğünle dalga geçersin,
Uzanamadığın dünya için ‘Tilki’ misali koruk dersin,
Kahpece vurursun,
Ezmeye çalışırsın,
Bir hücum edersin,
İki hücum edersin,
Taşlarsın,
Sonra bakarsın ki, ‘Paaaat’ diye altta kalmışsın.
Velhasıl bükemediğin el’dir o,
Yenemediğin güç,
Giremediğin dünya,
Göremediğin gerçek,
Bir türlü kabul edemediğin ayrıntıdır,
Bir kâbus gibi çöker üstüne,
Bir gözün kirişte, bir gözün de korku beklersin,
Daha nasıl anlatalım,
Cıvıklaştırmadan bir şeyleri,
Gelip yüze söylemek varken, arkadan dolanmak,
Hele Gümüşhaneliye yakışıyor mu?
Ne dediğimizi anlamadan,
Sadece madalyonun bir tarafına bakarak sazan misali atlamak,
Sanki kendini bir ilah yerine koymuş,
Daha doğrusu yok.
Neler yazamıyoruz Gümüşhane’nin menfaatleri için,
Neler söyleyemiyoruz Gümüşhane için,
Eğer bir bıçak saplarsanız Gümüşhane’nin böğrüne,
Göreceksiniz!
Tüm yaralar, cerahatler nasıl dökülecek,
Bakmayın sağlam gibi durduğuna,
Gümüşhaneli.
Onun içindir ki, insanoğlu konuşurken bi şeyleri ima ederken biraz delikanlı olacak,
Eleştirsin de,
Böyle bilmeden atıp tutmak değil hani,
Birazda bükemediğin el’i öpmektir aslolan,
Var mı bizde o yürek?
Diğer Yazıları
Çok Okunanlar