Sizler sılada bizler gurbet ellerde hasretliğin çilesini çekmeye devam ediyoruz. Hasret duygularımızı körleyip dünya meşgalesi için uğraşmaktan bitap düşen şu fani bedenimizin şifası olan, manevi hasletlerimizi bir gün hatırlayacak olursak, iş işten geçmeden sıla kokusunu öyle içimize çekelim ki fani bedenimizi yakan, sılaya hasretin ateşini söndürsün. Öyle ki, naçiz bedenimiz (Yüce Rabbim gecinden versin) toprak olduğunda, o mis sıla kokuları kabrimizden etrafa yayılsın. Dolayısıyla insanın yaratılış gayesindeki diğer insanlara faydalı olma hasleti her iki dünya içinde vuku bulsun.
Gurbetteki insanlarımız nasıl ki, doğup yaşayamadıkları memleketlerine ve sılada kalan yakınlarına, hemşerilerine destek olmak gibi vecibeleri olduğunu düşünenler güçlerinin yettiğince yerine getirme gayreti içinde olduklarını biliyorum. Dolayısıyla sılada bulunan insanlarımızın da gurbette yaşayanlara kucak açmak gibi vecibelerinin olduğunu düşünmekteyim.
Millet olarak büyük şehir ortamında kaybedilen ve hala kaybetmekte olduğumuz manevi değerlerimiz birey olarak bizleri ta derinlerden vurmaktadır. “Geçmişini kaybeden toplumlar, hafızasını kaybetmiş insan gibidir.” Bizde millet olarak büyük şehir yaşamı bize hem geçmişimizi hem de hafızamızı kaybettiren bir konuma geliyor hatta daha ileriye taşıyayım geldiğimizi düşünmekteyim. Gelişen teknolojiyi de iyi kullanamayınca yetişen gençlik batının, kendi içinde uyguladığı insan hakları ve adaletli yaşam biçimini değil de ne kadar kokuşmuşluğu varsa ona özenmektedir. Ne kadar insanlık dışı; büyüklere saygısızlık, küçüklere sevgisizlik, hırsızlık, yolsuzluk, kısa yoldan para kazanmak, kumar, terör, gasp, tecavüz, uyuşturucu ve daha sayamadığımız bir sürü ahlak dışı davranışlarda bulunmaktadırlar. Birde buna çarpık şehirleşme biçimi eklenince keşmekeşlik iyice artmaktadır.
Bizi bu zamana kadar taşıyan maddi manevi değerlerimizden azda olsa kalanlarına sahip çıkmak ve geliştirmek için köyümüze, ilçemize ve ilimize kısacası memleketlerimize ihtiyacımız var. Çünkü sağlam ve güçlü gelecekler, geleneklerin ve değerlerin oturduğu sağlam ve güçlü temeller üzerine inşa edilebilirler. Burada memleketimizin büyümesini isterken çarpık bir gelişmeden bahsetmiyoruz tabi ki. Yani şuursuz bir çoğunluk olmayı hiçbir zaman tasvip etmeyiz, edemeyiz. Bilinç altımıza yerleştirilmiş ve bizle hiç alakası olmadığı gibi çokta yanlış olan “nerde çokluk orda bozukluk” düşüncesi ile nereye kadar gidilebilir. Bu yanlış düşüncenin daha ne kadar esiri olabiliriz. Evet bazen sessizlik insanın dinlenebilmesine vesile olur fakat insansız bir hayat düşünülemeyeceği için bir an önce bu yanlış düşünceden sıyrılıp Atalarımızın, “Birlikten kuvvet doğar” ve “Bir olalım iri olalım, diri olalım” gibi millete güç veren, motive eden yıllarca önce dile getirilen bu sözleri şiar edinelim. Biz burada ne tarih dersi nede birlik ve beraberlik nutku çekeceğiz. Tarihimiz, birlik ve beraberlik içinde olduğumuzda neler yapabildiğimizin örnekleri ile doludur. Okuyan ve düşünen beyne, gören göze tarif gerekmez. Yani “Görünen Köy Kılavuz İstemez” ve “Arife Tarif Gerekmez” değil mi!..
Bizim burada yapmaya çalıştığımız sadece, uyuşukluğa uğramış ve veya uğratılmış olan beyinleri harekete geçirebilmek için, şuur altında kalmış ve deformasyona uğramış olan doğru sözleri tekrarlayarak belleğin uyuşukluktan kurtularak tazelenmesidir. Böylece güzel memleketimize faydalı olabilmek ve gelişen modern dünyada, geleneklerine bağlı, maddi manevi değerlerine sahip, gelişen teknolojinin kullanılmasında dünya hünerlerini kavramış bir şekilde yerini almasını istemekten başka bir düşüncemiz ve arzumuz yoktur ve olamaz.
Memleketimizin geleceği ile ilgili çalışmalarda yer almak isteyen ancak bir insan olarak nefis mücadelesinde zafiyet içine düşenler olacaktır. Bu insanlarımız kırmadan incitmeden uyarmak her aydınımızın üstüne düşen bir görevdir. Şuurlu hareket edebilirsek birlik ve beraberliği daha kısa bir zaman içinde tamamlamış olmanın mutluluğunu beraberce yaşama şansına erişmiş oluruz. Günümüze kadar memleketimize hizmet verenlerin hepsinden Allah (c.c.) razı olsun. Onlar doğruları ve yanlışları ile gelip gittiler. Bugün oturup onların yanlış ve doğrularını tartışmak ne kadar yanlış ise memleketimiz için varolan tüm gücüyle çalışmak isteyen değerlerimizin önünü kesmek ve engel olmakta o kadar yanlıştır. Bu engellemeler ve ön kesmeler hizmetin gecikmesine sebep olacağı gibi memleketin gelişmesini de önleyecektir. Kısır çekişmelerden, boş işlerle uğraşmaktan biran evvel kurtulup kendimize çeki düzen vererek el ele gönül gönül'e olup memleketimiz için çalışan insanlarımıza destek verip, modern bir yapıya kavuşmuş, çağın tüm teknolojik gelişmelerini yakalamış ve kendi gelenekleri ile bütünleştirmiş modern bir şehirde yaşamaya, güzel günlere, aydınlık yarınlara, geleceklere hep birlikte koşalım.