Sebepsiz bir dünya arıyorum. Sadece güzellikleri düşünmeye davet ediyorum herkesi. Kimse umutsuzluk gölgesine hapsolmasan, zaten kendi kendine acılar törpülenmiyor mu?

*

Herkesin bir kenarından tutup çekiştirdiği duyguların zaten bir tutarlılığı yok. Bazın kah ağlıyorsunuzdur bazen gülüyor. Size batırılan iğnenin acısı ile değil, sizi buraya getiren nedeniyle acıyor canınız. Nitekim aramakla geçiyor ömrünüz sıfırsız sorunu, bir bakıyorsunuz içinden geçen hayatın böyle bir şeye imkân vermesi mümkün değil.

*

Bazen kurgu duvarlarını aşmak gerekir. Sahte gülüşlerin yerini ciddiyetin kalın yumruğu örtmelidir. Kimi zaman şımarıklığında haddini aşan geçmişine ellerinizin değil gülen yüzünüzün çarpması daha hayırlıdır. Hayır! bu bir imtiyaz değildir, bir müsaade değil onu kendi karanlığında boğmak ve haddini aşan çizgiye geri göndermektir hepsi bu.

*

Bizim için aslolan şey karakteristik özelliklerin daima kendisini başgöstermesidir. İçi boş, anlık, mayhoş, pespaye, müptezel sözcüklerini biriktirdiğimiz bir düşün havuzumuz da yok. Sevgi tarlamızda ekilen insanlığın en yüce meyvelerini serpiştirdiğimiz merhamet tohumlarının yeşermesinde buluyoruz mutlululuğu hasat olarak.

*

Kimi zaman karşılaşılan nankörlüklere inat mücadeleden kaçmak mümkün değildir. Bu yüzdendir ki, içerisinde çuvaldız dolu çuvala el atmanın kolay olmadığını zaten biliyoruz. Ya canınız acıyacak, ya bir yeriniz kanayacak ya da tutup bir tutam almayı başaracaksınız. O almaya başardıklarınız ise süregelen mücadelenizin meyvesi olacak. Siz bir tanesini kendinize batırmaya görün, kıskananların çevrenizde pervane olacağını zaten anlayacaksınız.

*



Ve

Rüzgârgülü misali karakterlerin çuvaldız çuvalına bir el atması gerektiğini düşünürüz biz. Bu olup biten, kafaları allak bulan eden, savrulan ve dağılan umutların ancak ve ancak bu anlayışla ayağa kalkacağı kendini göstermektedir. Bir kere tutturmaya gör, gerisi çorap söküğü gibi gelecektir.