“Düşüncelerin neyse hayatın da odur. Hayatın gidişini değiştirmek istiyorsan düşüncelerini değiştir. “
W. Shakespeare
Konuya ilham verecek olan, W. Shakespeare bu güzel sözü ile başlarken birkaç soru ile de konuya giriş yapalım.
1_ Değişebilmek ve Gelişebilmek sizin için ne ifade ediyor?
2_ Peki değişebileceğinizi ve buna bağlı olarakta gelişebileceğinizi düşünüyormusunuz?
3_ Değişebilmek ve Gelişebilmek sizce de bir yetenek işimidir?Değişebilmeye dayalı olarak gelişebilmeye erişebilmenin yolu, iki türlü olup, biri “kötü” yönde, (hiçbir zaman tasvip edilmez ve etmem) bir diğeri ise “iyi” yöndedir. Değişebilmeyi ve ona dayalı olarak gelişmeyi olumlu yönde algılayıp, doğru ve güzel duygularla bütünleştirildiğinde birey, millet ve ülke adına daha pozitif, daha hayırlı işlerin olması ve yapılması demektir. Ki bunları başardığınız da zaten değişebilmeyi de başarmışsınız demektir.
“Değişebilmek” ve “Gelişebilmek” şu karmaşık dünya içinde, insanlığın adına yükselmek, ilerlemek demektir. Yaratandan ötürü yaratılanı sevmek veya sevebilmek demektir. Gelişen teknolojiyi insanlık adına iyi yönde kullanmak demektir. Bunları da başardığınızda değişebileceğinizin düşüncesi de hasıl olmuş demektir.
İnsan zamanı geldiğinde değişebilmeyi ve buna paralel olarak ta gelişebilmeyi de isteyebilmelidir. Ne diyorlar; “bir işin en zor yanı o işe başlayabilmektir” ve “işe başlamak ise işi bitirmenin yarısıdır.” Şeklinde ifade bulan motive edici cümlelerle insanın, değişim için bir başlangıca bir yerden başlayabilmesine ihtiyaç duymasına karşın insanoğlu her nedense değişebilmeyi aşma noktasında kendisini hep yetersizmiş gibi görür. Öyle ki, “değişim” için ilk adımları atmaya başladığı anda terslikler kendisini bulacakmış gibi hisseder. Bu yetmezmiş gibi çevresindeki insanlarda sorgulamaya başlar hatta, bundan vazgeçirmeye ve dışlamaya çalışırlar. Dolayısıyla da “değişim” yetenek değil motivasyon meselesidir diye düşünmekteyim. Çünkü her insanın içinde bir değişim arzusu (azda olsa) mutlaka vardır. Bunun yanında başarılarımızın, başarısızlıklarımızın hangi sebeplerden kaynaklandığını bilmekle beraber anlaşılmayan psikolojik bir tepkiyle kabaran ketumiyet duygularımızın esaretinde kalır ve öyle ki, kendi kendimize bile itiraf edemeyiz. Hayatımızı düzene sokacak ve bizi gelecekte içinde bulunduğumuz konumdan daha refah bir noktaya getirecek değişimi gösterebilmek psikolojik olarak ta rahatlatacağından kendimizi çok iyi hissedebiliriz. Hiç kimse geçmişinde yaşanmış olumsuz bir olay yüzünden hayatı boyunca depresyon geçirerek yaşamını idame ettiremeyeceği için zamanı gelince değişebilmeyi de başarmalıdır. Ama her nedense “değişim” denince bir korkaklık bir ürkeklik sendromu içinde buluruz kendimizi. Galiba en çok çevremizden korkarız. “Acaba konu komşu ne der? Yakın arkadaşım benimle ilişkiyi keser mi? gibi örneklere takılı kalınca da bu güzel hayatımızı sürdürmek için yaşayarak değişimin bize sunduklarını kaçırıyor olabiliriz. Birde bahaneler üretmeye ve kaçamak yapmaya çalışır hatta, “atın ölümü arpadan olsun”, “ununu elemiş, eleğini asmış”, "gelin ata binmiş ya nasip demiş" ve “bizden geçti artık” gibi sözlerin arkasına saklanmaya çalışarak kendimizi savunma durumuna geçeriz. Yani değişmenin gerekliliğini bilmekle birlikte, değişimi yaşamayı isterken ya başarısız olur, sıkıntı ve acı çekersem gibi düşüncelerin etkisinde kalıp vehme kapılarak kendimizden kaçamayız, kaçmamalıyız. Bu ise “öleceksem de kendi statükolarımla yaşayıp öleyim” der gibi bir yaklaşım içinde kalmaktır. Ne var ki, sıkıntısız ve acısız bir hayatın garantisini kimse veremez. Hayatta insana, her zaman saadet sunmaz!..
Elbette gerçek manada değişebilmeyi ve gelişebilmeyi istiyorsak bunun bazı sıkıntılarının ve acılarının olacağı da muhakkaktır. Hiçbir doğumun sancısız olamayacağı gibi. Başarıya giden yolda değişimi gerçekleştirerek gelişebilmeyi başaranlar her zaman ekonomik olarak geçinebilme standartlarının üstünde bir gelire sahip olmayabilirler. Ancak buna bağlı olarak geniş imkanlara ve manevi hazza dolayısıyla da mutlu ve güzel bir hayata kavuşmakta mümkün olabilir.
Başarısızlıklarımızın başarıya, umutsuzluklarımızın yeni umutlara dönüştürmenin yolu değişebilmek ve ona dayalı olarak gelişebilmektir. Tabi ki, “değişebilmek ve gelişebilmek” için seçilecek olguların; bizi başarıya götürecek içten gelen samimi, yerine göre takviye edilebilen, iyi seçilmiş, iyi düşünülmüş, sınanmış, üzerinde büyük emekler sarf edilerek oluşturulmuş bir metot veya düşünce sistemiyle bağlantısı olmalıdır. Yani yapılacak motivasyonda pozitif yönde olmalıdır. Aksi bir durumda elde edeceğimiz konumun olumsuz sonuçları ile daha kötü bir biçimde geriye düşüşün olacağını da burada açık olarak ifade etmek durumundayız.
Sonuç olarak değişimi, yetenek değil motivasyon meselesi olmasına paralel olarak bireyde başlayan ve başlatılacak olan motivasyonla topluma yayılacak değişime dolayısıyla da gelişime ulaşmanın mümkün olabileceği görülmektedir. Yani son cümle olarak; bu anlamda motivasyonun daha önemli olduğunu düşünüyorum. Bu dünyada dâhiler nadirdir. Birçok insan başarılı olduğunda, yetenekleri sayesinde değil, motivasyon ve gerçekleştirebileceği eyleme güvendikleri içindir. Şahsen başarılı bir insanın azmine ve düşünce yapısına güvendiğine inanıyorum. Cesaretli ve kararlıdırlar. Ne istediklerini bilirler, bu yüzden hedeflerine doğru her zaman ilerler. Bazen zor olsa da asla pes etmezler. Selam ve saygılarımla…