Değerli okurlar,
Gündoğumu haber sayfalarında sizlerle buluştuğum andan itibaren çok önemli mesajlar alıyorum.
Herkese çok teşekkür ederim.
Okurlar haklı olarak soruyorlar, ülkede olup bitenleri merak ediyorlar.
Gümüşhanenin yerel haber sayfası Gündoğumuhaber'i bende uzun dönemden beri takip ediyordum,
İyi ki buradayım.
Özgürce ve hiç bir kimseye, kuruma hakaret etmeden, saygısızlık yapmadan düşüncelerimi sizlerle paylaşıyorum.
Bu konuda haber sayfamızın çok ayrıcalıklı ve özel bir yeri olduğunu düşünüyorum.
Değerli okurlar;
Haftaya yine şehit haberleriyle uyandık,
Bölücüler yine azıttı,
Açlık grevi diye diye bölücüler hala imtiyaz peşinde koşmaya devam ediyorlar.
Bizim yöneticilerin dili damağı tutuldu;
Bebek katili Öcalan neredeyse özgürlük savaşçısı olarak gösterilmeye başlandı.
Bu bizim doğrusu ağırımıza gidiyor.
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti bu kadar aciz değildir,
Ve hiç bu kadar da aciz durumda olmamıştı.
Değerli okurlar;
Geçtiğimiz günlerde yine ulusal basından takip etiğim bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün Diyarbakır'a gelişinin yıldönümüydü.
Efendim neymiş, şehirde gerginlik olmasın diye,
Geleneksel Asker yürüyüşü ertelenmiş, kaldırılmış!!!
Bu nasıl bir mantık?
Bu nasıl bir anlayış?
Benim topraklarımda askerimin yürümesinden kimler rahatsız oluyor?
Bu ne cüretttir ki, engel olunmaya kalkışıldı,
Hadi engel demiyelim de ertelettirildi.
Diyarbakır'da gerginlik olmasın diye yürütülmeyen asker,
Elazığ'da nasıl yürüdü?
Orası farklı bir Türkiye mi?
Değerli okurlar,
İnanın bu tür haberleri okurken üzülüyorum.
Türkiye'nin bu günleri hak etmediğini düşünüyorum.
Bir ülke askerinin sokakta, caddede gerginlik olur diye yürütemiyorsa, bir yerde çatlaklık var demektir.
Sızıyor bir şeyler anlayacağınız.
Koskoca Türkiye Cumhuriyetinin düştüğü hallere bak!
Bebek katili İmralı'da şov yaparken, bizimkiler askerini yürütemiyorlar.
Şemdinli'den gelen 5 şehit haberi ciğrimizi bir kez daha dağlıyor,
İsrail aracının içindeki Filistinliye füze ile ateş ederken, Gazzeyi yakıp yıkarken, biz susuyoruz,
Hala konuşmuyoruz.
Ve benim buna aklım yatmıyor,
Ya sizin?
