E, zenginsin ey halkım! unutma bunu…
Sen çamaşır makinasına razı oldun.
Üretip alın teriyle kazanmak varken,
Mercimek, makarna, Bulgur…
Allah’a şükür!
Buzdolabını kışın ortasında dağıtan valiye bile sahip olduğun için ne kadar da huzurluydun…
O zaman giriyorduk AB’ye
Çözüm süreci başlamamıştı henüz..
‘One Mınute’ çıkışı daha raftan indirilmemişti. Başkentin göbeğindeki konfetiden de haberin yoktu.
Zira doluydu kucağında koli koli partiden gelen iaşeler…
Zengin sayıyordun kendini
Daha iyisi mi gelecekti dedin içinden!
İstikrar gırla gidiyordu.
Çarşı, pazar, bakkal, manav istikrar dediğin böyle olurdu..
Tek kuruşun olmasa da bankaların yabancıların eline giderken sen;
Köprüler,
duble yola,
üçüncü havalimanı,
Allah bereket versine gittin geldin, takıldın…
Hani yazarkasalı günler vardı ya;
Bi bakmışın Borsa teee bilmem kaçlarda…!
Renkli camın arkasındaki kimi demokrasi aşıkları şakşakçılar,
Nassı posta koydu ama diyerek gayda çalıyorlardı…
E, sen şimdi zenginsin kardeşim!
Senen 2016’ın sonu.
Dolar gözünü seveyim 3 küsur,
Yakında mercimek, pirinç, nohut, çamaşır makinesi
Ya da fırın
Belli mi olur elektrikli süpürge bile verirler..
İşte gelişen çağdaşlaşan tünellerle dağı delen denizin altından metrelerce metro yapan ülke dediğin böyle olurdu nasıl olsa;
Bide sana AB'nin zaten alınmayan kapısında… tekmeyi vurmaya hazırlanıyorlar…
Haydeee!
Şanghay beşlisine..
E, zenginsin kardeşim;
Doları bırak varsa yastık altından altınını çıkar alışverişe başla..