Öyle yücedir ki bu kavram, öyle sihirlidir ki bu kelime… "Dost." Herkesin aradığı, ama kimine uzak, kimine yakın duran bir varlık. Hayatın karmaşasında, güvenle sırtımızı dönebileceğimiz bir dostumuz varsa, aslında gerçek zenginliğe sahibiz demektir.
Dost, sıradan bir kelime değildir; yüreğin derinliklerinden gelen bir duygudur. Dost, yalnızca neşeyi paylaşmak için değil, hüznü bölüşmek için de vardır. Mutlulukta yanınızda olan çoktur, ama gerçek dost, zorluklarda yanınızdadır. Onun varlığı, insanın sırtını dayadığı bir dağ gibidir. Sizi korur, sizi saklar ve her an, her koşulda "ben buradayım" der.
Ama ne yazık ki dostluk, modern çağda anlamını yitiren kavramlardan biri olma yolunda. Çıkar ilişkilerinin, hızlı tüketimin, anlık bağlantıların arasında dostluk, gittikçe daha nadir rastlanan bir değer haline geldi. Oysa bir dost bulmak, elmas bulmak gibidir; kıymetli, nadir ve vazgeçilmez.
Herkesin bir dostu olmalı. Bir dost, sizi siz olduğunuz için sevmeli; hatalarınızla, doğrularınızla kabul etmeli. Çünkü dostluk, bir kusur bulma değil, kusurları sevme sanatıdır.
Hayat, dostlarla güzelleşir. Onlar, yaşam yolculuğunda yanımızda yürüyen sessiz kahramanlardır. Onlara değer vermeli, kıymetlerini bilmeli ve bu kıymetli bağları korumalıyız. Çünkü hayatın sonunda, başarılarımız ya da maddi zenginliklerimiz değil, gerçek dostlarımızla paylaştığımız anılar bizimle kalacaktır.
Ve dostluğun sihrini özetleyen şu cümleyi hatırlayalım: "Dost, her zaman değil; ama her koşulda yanınızda olandır." Ne mutlu dostluk bağını koruyabilenlere!