Umutlar bir daha yeniden filizleninceye kadar ağlarsın. Geçip giden zamanı durduramadığına da yanarsın bir zaman. Aslında kazanamadıkların elinden kayıp gidenlerdir. Senin buna gücün yetmez; bir bakarsın ki ansızın kaçıp kayıp gitmiş ellerinden. Çoğu kere tövbe edip yanlışa düşen dilin, bir zaman gelip dolanan sözcüklerle yarışır adeta. Kızarsın, söylenirsin debelenip durduğun çemberin içerisinde çıkışa zor varırsın. Ah! Senin o yanı başında dolanan yalanlar tıpkı gökyüzünü kaplayan gözyaşları gibi akar gider, göremezsin. Yine de sevdadır başındaki bu gerçeği unutamazsın sevdanın içindeki yanıbaşındakilerdir. Sonbahar gibi hüzünlenirsin, hüzün sarar her bir köşeyi, başında esen dert rüzgarlarını yastık misali koyarsın bin kez daha ağrıtırcasına hiç yaşanmamış gibi. Bizim için sebep aramak yok. Nasıl olur, nerede biter, nerede başlamıştır sorgulamak imkansızdır. Bir bakarsın ki bir çukura takılmış ayağın! bir bakarsın ki kalkıp koşarsın yaşamın içindeki deli fırtınalardır bu, koklarsın bir çiçeği yaraya merhem misali yeniden tutunur gülümsersin, açar her bir yerinde yaşamın gülümseyen çiçekleri….
Karşı dağın arkasındaki yar’ı göremesen de zirveye ulaşmak gibi deli düşünceler bırakmaz seni, birde seni çekiştiren bırakmayan geceler vardır. Bir sigara tablasında halk halka dumanlar arasında dalıp gittiğin zamanın hesabını, kitabını yaparsın. İçersin yudum yudum sancıları, gelir gözünün önüne mazi, kırıp döktüklerin kocaman bir hesap gibi sayılara sığmaz. Bu ben miyim diye sorarsın sabaha dek, bu ben miyim diye ararsın dostunu, beklersin bir teselliyi yine de arınmak için…günahlarından.
Sonunda sevgiliye kavuşmak gibi tertemiz kalmak gibi kundaktaki çocuğun kokusu misali, hayatın tam ortasında yeniden ayağa kalkarak koşarcasına deli dalgalara seni sımsıkı saracak hayallerin ortasında asla yalnız yürünmeyeceğini hatırlayacaksın. Sesin arşa ulaşacak, gözyaşlarınla gökyüzünün mavisi barışacak…