Ben, dağların avucunda bir şehir...
Tarihiyle övünen, kültürüyle derinleşen, geçmişten bugüne kendini arayan Gümüşhane’yim. Osmanlı’nın mirasıyım, daha öncesinin birikimi, vatan toprağının bir parçasıyım. Ama bugün, göç belimi büküyor. Gençlerim gidiyor, işsizlik her yanımı kuşatmış. Ovalarımın bereketi, vadilerimden akan suların hikayesi dillere destan ama ortaya konulan eserler yok. Bu durum beni düşündürüyor: Gerçekten hak ettiğim yerde miyim?

*

Evet, vatan millet Sakarya! Bu topraklarda başım dik dolaşıyorum. Şanlı tarihimle gurur duyuyorum. Ancak, sürekli fedakarlık beklenen, adı üzerinden tartışmalar yapılan bir şehir olarak içim kan ağlıyor. Geleceğe dair büyük hayallerim var ama önümde "yoklar" duvarı duruyor: Havalimanım yok, fabrikam yok, iş sahalarım yok. Sürekli kılıç sallıyorum ama bu savaşta elimde bir zafer yok.

*

Bugün bu köşeden size sesleniyorum:
Gümüşhane daha fazlasını hak ediyor. Bereketli topraklarım, çalışkan insanım, tarihimin köklü birikimi bana hep daha fazlasını vaat ediyor. Ama neden hep kaybeden ben oluyorum? Neden kalkınan, üreten bir şehir olamıyorum? Göç veren değil, göç alan bir şehir olmak istiyorum. Gençlerim burada kalmalı, fabrikalarım çalışmalı, sokaklarım şenlenmeli.

*

Bugün size sormak istiyorum: Kaybolan yıllarımı geri verebilecek misiniz?

Artık üretmek istiyorum. Rekabet edebilen, bölgede bir çekim merkezi olan, yükselen bir Gümüşhane olmak istiyorum. Çok şey mi istiyorum? Ben sadece hak ettiğimi istiyorum.

Şimdi bana kaybolan yıllarımı verin! Çünkü bu şehir, geçmişiyle olduğu kadar geleceğiyle de konuşulmayı hak ediyor. Çünkü Gümüşhane, dağların avucunda sıkışıp kalmayı değil, göğe uzanmayı istiyor.