Yazımın başlığını biraz uzun tuttum,
Zira anlatmak istediğim konu biraz duygusal, biraz eleştirisel.

Mübarek Ramazan ayının neredeyse bir haftasını dolduracağız.

Türkiyemin her yeri gibi Gümüşhane’de mübarek Ramazan – ı Şerifi huzur içinde geçiriyor.

Allah daim eylesin…

Benim parmak basmak istediğim konu ise iftar sofraları..

Üst düzey yöneticilerin sofraları medyanın gözü önünde.

Elbette davet kültüründe kişiler, liderler, görüşler, düşünceler kendi insiyatifini ortaya koyar ve tercih şeklini yönlendirebilirler ancak,

Mübarek Ramazan ayından söz ediyorsak eğer,

Gösterişsiz,

Sade,

Muhtaca el uzatan,

Paylaşan,

Seven, kucaklayan, birleştiren ve nice sralayamadığımız değerlere ihtiyacımız olduğu aşikardır.

Gümüşhaneli olmak işte tam da buradan başlar.

Ve Gümüşhane, 

Gümüşhanede yetimler, öksüzler, şehit yakınları, aileleri, muhtaçların, yalnızlarında var olduğu unutulmamalı,

Sofralar onlara da açılmalıdır.

Çankaya Köşkünde bulunduğu süre içerisinde belki de yaptığı en iyi iş olan her Ramazan ayında şehit ve gazi yakınlarını iftar sofralarında ağırlayan Sayın Gül’ün tavrı da bu konuda örnek olmalı,

Ki,

‘Aynı bağın gülüyüz’ diye diye alınan oyların bir nebzede olsa karşılığı, mütevaziliği, duyarlılığı sergilenmeli.

Önümüzde kocaman 24 gün var.

Ramazanın coşkusu devam ediyor.

Gümüşhane’de büyük başların  ağırlandığı iftar sofralarında garip gurebayı, fakir fukarayı da görmek istiyoruz.

Allahın emrettiği,

Peygamberin işaret ettiği gibi;

‘Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir’

Ve bir konu daha;

Madem ki, Ramazan ayının mübarek havasından söz ediyoruz,

Her düşünceden insanlarda sofraların misafiri olmalı.

Onlarda dinlenmeli.

Birlikten, beraberlikten söz edip, herkesin ağabeyiyim ya da kardeşiyim sözünü boşuna çıkarmamak adına.

Yoksa bizim derdimiz ne bir bardak su, ne bir kaşık çorba ne de bir lokma ekmek.

Gümüşhane birşeyleri çok ama çok geç anlıyorda;

Derdimiz ondan paylaşmak istedik.

Takdirlerinize….