Uçsuz bucaksız buğday başaklarının içerisinde ciğerlerimize çekmek istiyoruz mutluluk sözcüğünü,
*
Hiç nedensiz çekmek istiyoruz! o kadar daralmış ki yüreğimiz,
Masmavi gökyüzü bile bize yetmiyor artık…
*
Çığlık çığlığa yükselen martıların arasından koşmak istiyorum,
Eski güzel günlere inanıyorum, eski güzel günlerin arasında..
Düşlüyorum, güneşin rengi daha sarı, daha sıcak, daha tebessüm ediyor dünyaya tarlada kazma sallayan yüreklerin içerisine.
*
Özlemlerin dili hiç değişmedi diyorum,
Özlemlerimle seviyorum insanlığı, dostları,
Dostlardan gelen selamları biriktiriyorum. Alamayacağı kadar geniş bir kap gibi yüreğim, yüreğimin içerisinden dostlarıma mektuplar yazıyorum,
Tek tek açıp okusunlar diye..
*
Kuşkusuz kötülüklerde var bu gidişatın içerisinde,
Bir taşa takılan ayağın acısı var, kolundan tutmayan dostun yüreğine bıraktığı hançer var; derin derin çizikler var; yüzün altında feleğin değil dostun bıraktığı çizikler, ezilenlerin yarası değil, müptezelliğin etiketi var..
*
Yine de kaybetmeyeceğim içimdeki sevgi tohumunu, ekeceğim tek tek umut tarlasına..
Umut tarlasından insanlığa yeni gülüşler biçeceğim,
Bir bebek gülecek kundakta değil dünyanın ortasında..
Sarıp sarmalayacağımız yer, hepimizin yüreği olacak..!
*
Bundan sonra artık ayrılıkların destesini kıracağız, bize yüz çevirseler de küsmek yok diyerek yanına sokulacağız usulca,
Bizim kitabımızda kaçıp gitmek yok,
İlla ki, dostluk var elini uzatmayacağını bildiğimiz halde,
Ellerini öpeceğiz, ayağa kaldıracağız insanlığını..
*
Hiç olmadığı kadar sevinecek ve alkışlayacak bizleri arkamıza yasladığımız bugüne değin yanımızda olmayanlar…
*
Onlarda kıracak çemberlerini onlarda anlayacak yanlış yerde durduklarını,
Çamurlu yollardan gül bahçelerine basacağız, gül’ü incitmeden dikenini kırmadan koklayacağız kokusunu.