Galiba hepiniz haklısınız..!
Ya da garipliğine dair kocaman bir itirazınız olabilir mi sayacaklarımıza..
Hiç dokunmadan bu uyanışa, bu haykırışa sadece güzelliğini izle yaşamın…
Biliyorsunuz işte!
‘Sebepsiz’ ve ‘imkânsız’ sözcüklerinin kimi zaman arkasını biz dolduramayız,
Bir bakıma istediğimiz gibi gitmeyebilir hep savurduklarıyla bin bir kaçış bize gelip gelenler.
*
Hayatta bunlarda mümkün hiç unutmadan sebepsiz..
Dönme dolap misali başımız döner, rüzgârına yetişemeyiz yalan yangınının; içimiz sıkılır ve bir kaynayan kazan misali yanar her bir yanda ayrılıklar…
Çığlıklar duyulur onulmaz hatıraların arasında, vazolar kırılır, hatıra defterlerinin her bir sayfası yırtılır yürekler yırtılmış gibi şiddetle..
*
Hayatta böyle bir şey değil mi zaten?
Bir savruldun mu başında onca bulut, fersah fersah keder, hüzün ve dertlerinle boğuşuyorsun,
Yine yaşama adına sevincini içinden hiç eksiltmeden mücadele gücüyle her birine birer yumruk misali düşmediğini de göstermek zorundasınız.!
*
Biliyor musunuz?
En çok sevdiğiniz renkler bazen açılmayabiliyor bu sonsuz uçsuz bucaksız mücadele de.
Bir palet içerisindeki fırça gibi kimi zaman tuvaldeki dertlerinizin hangisine dokunacağınız belli olmuyor zihninizdekiler. Kim bilir söyleyemediğiniz kavgaların renklerine bürünmüş acılarında adresleri saklı kalmıştır bir yerlerde..
*
En sevdiğiniz renk kırmızı deyip hiç hoşlanmadığınız siyaha bürünmekte var unutmayın.
Biz hiçbir zaman pes etmedik, hiçbir zaman da eyvallah demedik.
Yaz mevsiminin sona ereceğini hiç unutmadık,
Bu yaşama savaşının zorlu geçeceğine olan inancımızı kaybetmedik.
*
Yine de sevdalarımızdan hiç vazgeçmedik..
Bizi yıkan hayallerimiz değil, yanıbaşımızda duran zehirli hançer misali sözler oldu.
Şunu da unutmadan bizim için sevginin, dostluğun bir sınırı da yok, ister baharda ister kışta açsın o insanlığın güzelliği saksıya toprağa yüreklere sığmayacak kadar güzel inanınız ki…
*
Son aldığın selamı da unutma bir kenara koy!
Öylesine vefasızlaştı ki insanlığın benim diyen tanımı,
Al yanaklı çocukların bile birbirilerine küstüğü zamana girdik bir bakıma,
Yosun tutan taşlar gibi dostlukların üzerini de dertler kapladı.
*
Bir kırık pencere camından buharını silerek oysa izlerdik gelip geçenleri daima mutluyduk; inanırdık, hep akan gözyaşımızı saklardı yağmurlar…
Biz onları,
Toprak yollarda yere düştüğü zamanı durdurmak isterdik her bir zaman.
İşte itiraz ediyorum,
Kuşlar kadar özgür olmak istiyoruz bir kez daha,
İstediğin kadar ellerin arkada seni sindirmek isteyen kör kelepçe misali sözlere boyun eğme sakın..
O kuşların kanadına takılıp bir sonbahar günü kaçıp gitmekte var bu serüvenin içerisinde.
*
Sonbahar güllerini de koy bir vazoya,
Mavi bir gökyüzü çiz şimdi..
Elem, keder ne varsa kaldır at sonsuza değin.
Bugünden yarına sevgiyi düşün.
Düşün geride kalanları bozkırın ortasında boynu bükük çiçek gibi..
Diğer Yazıları
Çok Okunanlar