Türk Dil Kurumu’nun internet sayfasına girerek bu sözcüğü (kozmik) yazdığınızda karşınıza iki tanım çıkıyor..

Birincisi, evrenle ve onun genel düzeniyle ilgili.





İkincisi, sıfat haber alma ile ilgili, evrensel.

*

Evren konusu biraz karışık, zira bu konuda çok detaylı bir tanım yapamayacağız gibi ahkâm kesmeye de gerek yok.

Haberle ilgili kısmına ben evrenselliğin hep geçerli olduğuna inanarak ve buradan yola çıkarak bir acayip takılıp kalırım kimi zaman.

*

Biraz düşünelim bakalım..

Bir muhabbet ortamında, kalabalık mahalde, ya da bir cemiyet sathında dikkatlice tartı yaptığınızda aslında karşındakinin ya da karşınızdakilerin bir kozmik düşünceye haiz olduğunu düşünmüyormusunuz?

*

Elbette iyi tarafından bakmak, onu iyi tarafıyla yoğurmakta en tabi hakkınız olarak bir kenarda tutabilirsiniz de istediklerinizi.

*

Ben insanoğlunu kozmik düşüncelerin birer abidesi sayarım,

Eğrisiyle, doğrusuyla bir taraftan tekdüze bakmak yerine iyice yoğurmak onun en deha yönüyle bir bilgi yuvası, bilgi edinme üssü olarak görüldüğüne şahitlik ettiğimizi söylersek eminiz ki, bize hak vereceksiniz.

*

İlla ki aklının bir kenarında sana söylemek istediği belki de hafızanızın çoktan unuttuğu şeyleri alıp geri getirecekti size.

Bir şimşek çaktıracaktır kafanızda..

*

Bir hamle için size yeşil ışık yaktıracak, bir ayçiçek tarlası gibi güneşe çevirecek yüzünüzü..

*

Yarından tezi yok o sahip olduğu bilgisiyle sizin yaşama dair merak ettiklerinizi, sır dolu gönlünüzdeki biriktirdiklerinizi yeniden açıp uygulamaya geçmesine imkân tanıyacaktır.

*

Onun içindir ki sadece bir karmaşık sözcük mantığı ile yakınlaşmamak gerek bu durumda zihni tırmalayan düşüncelere.

*

İnsan paylaşmadığı zaman ne olur? Yada içinizde tuttuklarınız nereye kadar taşınabilir ki,

*

Bir sırdaş aramaz mısınız?

Bir dost istemezmisiniz yanıbaşınızda!

Bir güçlü elin tutup kollarınızdan sizi yukarıya doğru tam uçurumun kenarındayken çekip almasını istemezmisiniz?

*

Düşüncelerdir işte peşi sıra hep birbirine benzeyen engelleyen, acabalarla doludur gelgitler..

*

Saatin akrebi ve yelkovanı gibi yaşamın akıp gittiğine şahit oluyoruz

Geride bıraktıklarımızın bize mirası olan iyilikleri mümkün olduğunca biriktirmeye çalışın.

*

O sahte içi boş bi şey kalmamış çürük tahta misali kırılıp dökülecek sözlerden de uzak durun biraz.

Bir de Allah saklasın! Sakladığını evrensellikle ilgisi olmayan bilgi dağarcığı eksik, arkasında bir hançer gibi tutan düşünceleri hiç aklımızdan çıkarmamak gerekir.

*

Emin olduğunuzda,

İnanınız o kapıyı bir türlü kıramaz, o şifreleri bir türlü çözemez bu taraftan istediklerinizi hiçbir zaman elde edemezsiniz.

*

Öylesine güçlü zehir gibi bir şeyleri akıtmak ister ki dışarıya, baş etmez mümkün olmaz.

Etrafınıza dikkatlice baktığınızda zaten sizden bizden hepimizden daha iyi tanıyorsunuz o düşünceleri..

*

Ya da rol çalanlar onların girip çıktığı kapının kilidi asla tutmaz

İşte neresinden tutarsanız tutun, hangi koca kilit elinizde olsun arkasına sır dediğiniz dayançaları ekleyin,

Kırıp girdiğini, o tertemiz kalması gereken zihinlere nasıl cıva gibi akıp delip geçtiğini kendiliğinden tatbik edeceksiniz..

*

Gerçekten işte tam da bu cümlenin yanına vallahi bunun tanımı yok diyerek gördüğü ihtişamın yüzüne yüzüne… diyerek cümleyi kapatıyorum.