Yaşlanıyoruz galiba,
Yaşlanırken de maziyi tarıyoruz,
Çocukluğu, gençliği özlüyor insan..
Bir elma bahçesinden geçer gibi ömrüm,
Bir böğürtlen kokusu gibi gençlik,
Bir dut bahçesi kadar tane tane yaşam..


Gümüşhane’den kopup geldik birer, birer
Ziganayı aştık,
Her birimiz şimdi gurbetteyiz,
Savrulduk mısır tanesi gibi,
İstanbul, Bursa, İzmir, Ankara, Samsun.

Ellerimizde Çemen dağlarının yüceliği kadar ekmek kavgasının yükü duruyor.
Sadece tek başına çarpışmak ne kadar doğru,
Maziye baktığında yere düşerken bile bir tutunacak  dal arıyor ellerin,
O zaman gerçek dostu arıyorsun,
Tıpkı kuşburnunun ağızlarda bıraktığı tat gibi,
Dizlerin acısa da,
Yüzüne süreceğin tebessümü arıyorum..


Bütün ihanetlere rağmen insan Gümüşhaneyi düşünüyor,
Kelimeler içine düğümleniyor birer birer,
Söyleyecek o kadar çok söz geliyor ki aklıma,
Başlamak istediğim yer kırılıp dökülen hayallerim.
Hayalleri de umutları da saklamak istemiyorum artık..