Önce sessizce yaklaştı,

Karanlığın arasından.
Çünkü karanlığa tutacak ışığı yoktu.
Karanlığın içinde aydınlık dünyayı izlemeye tahammülü yoktu,

Tahammül mü?

Araki bulasın.

Fırsat bu fırsat karanlığın içinden saldırmaya başladı,

Bir pençe, iki pençe.

Tırnağı yarıldı, kırıldı.

Yüzü kanadı,

Geri çekilmek ne kelime;

Aynı hırsla karanlığın içinden aydınlığa doğru atladı.

Işık, aydınlık suratına çarpınca akıllandı.

Kazın ayağının öyle olmadığını anladı,

Büyük lokma ye, büyük söz etme sözünü hatırladı bir an;

Sessizce eğildi,

Duraksadı….

Huylu huyundan vazgeçer mi?

Karanlığı takip etmeye devam ediyor,

Yine bir fırsat bekliyor,

Aydınlığa karşı…

Aydınlığın karşısında galip geleceğini sanıyor.

Şan, şeref, para, güç, onur, karanlığın içinden görünmüyor.

Tırmanıyor, çırpınıyor…

Çıkınında karanlığın ağırlığı kadar silahı var,

Fakat aydınlığın karşısında çekemiyor tetiği.

Hırs bu, şeytanlık işte, körolası gurur, bir türlü bırakmıyor yakasını, karanlığa bağırdıkça bağırıyor.

Sinirinden çatlıyor.

Ne zaman aydınlığa baksa, eriyip gidiyor.

Göremiyor gerçekleri karanlığın içinden.

Ben neymişim diye düşüneceğine,

Karanlıkta ıslık çalıyor.

Belli ki ya korkuyor yada medet umuyor,

Bilmiyor ki aydınlık tepesinde bulut gibi dolaşıyor durmaksızın…