Türkiye, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın 11 Mart 2020 tarihinde açıkladığı ilk Covid-19 vakasından sonra bütün dünya ile birlikte sıkıntılı bir sürecin içerisine girdi.





*





Pandeminin getirmiş olduğu olumsuz etkiler hemen halka yansıdı ve birçok insan geçim sıkıntısı yaşamaya başladı. Bunun dışında bu süreçten etkilenen ve belki de en çok hasarı alan kesim ise öğrenciler oldu.





*





İlk açıklamadan kısa bir süre sonra Milli Eğitim Bakanı ilk ve orta öğretimlerde eğitime ara verildiğini ve ardından YÖK’ten üniversitelerdeki eğitime üç haftalık bir ara verildiğini öğrencilere duyurdu.





*





Bugün de olduğu gibi salgının Türkiye’ye geldiği ilk zamanlarda da büyük bir belirsizlik hakimdi. Yapılan açıklamalar sadece üç haftalık bir dönemi aydınlatırken kimse üç hafta sonra durumun ne olacağı hakkında bir fikre sahip değildi.





*





Herkes haklı olarak kendi geleceği hakkında tedirginliğe kapılmıştı. Nitekim eğitime verilen ara üç hafta ile sınırlı kalmayacak ve adeta bir çığ gibi büyüyen Covid-19 salgını biz öğrencileri okullarından ya da üniversitelerinden biraz daha ayıracaktı. İşte o zaman öğrencileri bekleyen sorunlar da covid-19 vakaları gibi günden güne artacaktı.





*





Bu süreçle birlikte öğrencilerin hayatına ‘’uzaktan eğitim’’ kavramı da dahil oldu. Salgının tahmin edilenden çok daha uzun süreceği anlaşılınca Millî Eğitim Bakanlığı, öğrencilere evlerinde, daha sağlıklı bir şeklide eğitim vermek için çözüm yolları aramaya başladı ve ‘’Eba Tv’’ projesi hızlı bir şekilde ülkedeki tüm televizyonlarda yayın hayatına girdi.





*





Ancak bu proje yüz yüze eğitim bir alternatifi olmaktan çok uzaktı. İlk kez bu şartlara maruz kalan öğrenciler televizyon karşısında ders dinlemek için yeterli konsantrasyonu bulamadılar.





*





Bunun dışında televizyonu olmayan evlerde verilen dersler takip edilemedi. Ders anlatım yöntemleri ve ders süreleri yetersiz kaldı. Daha sonra ‘’Eba Tv’’ projesi sanal sınıf ortamı oluşturularak, internet üzerinden öğrencinin kendi öğretmenlerinden ders alabileceği bir uygulamaya geçti.





*





Ancak bu uygulama televizyondan alınan eğitimden daha çok problem yükledi. Eba Tv, defalarca çöktü, öğrenciler uygulamaya girerken zor anlar yaşadılar. Uygulamanın çökmesinden daha önemli olan bir sorun ise çoğu öğrencinin evinde internet üzerinden eğitim alabilmek için gerekli olan teknolojiden mahrum olmasıydı.





*





Köylerde yaşayan öğrenciler ellerinde tableti ile birlikte internete erişebilmek için en yakındaki tepelere çıkmak zorunda kaldılar. Hatta sadece öğrenciler değil öğretmenler de aynı yöntemi izlediler. Bu nedenle hayatını kaybeden öğretmenlerimiz bile oldu.





*





Bunun yanında birden fazla öğrencinin bulunduğu bir evde sadece bir telefonla veya bir bilgisayarla dersler takip edilmeye çalışıldı. Neticede uzaktan eğitim konseptinde en önemli sorun öğrencilerin ellerindeki teknolojik imkanlar olmuştu.





*





Bu imkanları sağlamak için çeşitli yöntemler denendi. Belediyeler ve bazı hayırseverler ihtiyaç sahiplerine tabletler dağıttılar. Uzaktan eğitim merkezleri oluşturularak öğrencilerin burada ders dinlemesi sağlandı. Ancak yeterli olamadılar.





*





Bir şekilde bu problemler yarım yamalak bir biçimde halledildiyse de sorunlar bununla kalmadı. Öğrenciler derslerini dinlediler ama bilgilerini sınayacak olan sınavları nasıl gerçekleşecekti? İşte burada da her zaman olduğu gibi büyük bir karmaşa ve belirsizlik atmosferinde çözümler aramaya başladık.





*





İlk önce yine internet üzerinden sınavlar yapılmaya çalışıldı, daha sonra bunlar iptal oldu ve yüz yüze şeklinde sınav yapılması kararlaştırıldı. Sonra bundan da vazgeçilerek sınavlar geçici bir süre ertelendi. Sonuç olarak yine burada da yukarıda belirttiğim gibi öğrencinin içini rahatlatacak bir çözüme ulaşılamadı.





*





Bundan birkaç sene önce bilgisayarlarımızın başında, okula gitmeden, sıcak evlerimizde oturarak öğretmenlerimizden ders dinleme hayalini bir ütopya olarak görürken yıllar sonra pandemi nedeniyle tamamen bir karmaşa ve panik havası içerisinde deneyimlediğimiz bu ütopyadan böylelikle soğumuş olduk.





*





Uzaktan eğitimin başarısızlığı artık belirgin bir hale gelince bu sefer de nispeten vakaların azaldığı bir dönemde okulların kademeli olarak açılması konuşulmaya başlandı. İlk önce belirlenen sınıflar açıldı. Öğrenciler iki gruba bölünerek haftanın iki günü okula gittiler.





*





Velilere, çocuklarını okula gönderip göndermeyeceğine dair bir form doldurulması istendi ve öğrencilerin sorumluluğu velilere yüklendi. Okula gitmeyen öğrenciler, yine televizyondan Eba Tv’yi izleyerek ve haftanın bir günü internet üzerinden kendi öğretmenlerinden ders alacaklardı.





*





Okula giden öğrenciler de yine okula gitmeyen arkadaşları gibi onlarla birlikte haftanın bir günü uzaktan ders alacaklardı. Tabii bu kademeli eğitim planı da vakaların hızla artması ile birlikte suya düştü. Okullar yeniden tatil oldu ve kademeli eğitim sadece öğretmen ve öğrencilerin Covid-19 yakalanmasına neden oldu.





*





Burada belirtmemiz gereken bir husus da özel eğitim kurslarının ve temel liselerin öğrencilere yaşatmış olduğu mağduriyettir. Lise ve üniversite giriş sınavlarına hazırlanan öğrenciler, bu tarz kurumlara büyük bir rağbet göstermekle birlikte pandemi nedeniyle alacakları bu ek eğitimden mahrum kalmaktaydılar.





*





Buna rağmen çoğu özel kurum herhangi bir şekilde salgını umursamadan vermedikleri eğitimin ücretini velilerden temin ettiler. Pandemi nedeniyle ekonomik olarak zor günler geçiren Türk ailesine bir de buradan darbe vurulmuş oldu.





*





Covid-19 kabusundan, ilkokul ve lise öğrencilerinin yanında üniversite öğrencileri de nasibini aldı. Üniversite öğrencilerinin birçoğu uzaktan eğitimi hiç ama hiç sevmediler. Lise ve ilkokul öğrencilerinin yaşamış olduğu sıkıntıların neredeyse hepsini onlar da yaşamaktaydı.





*





Üstelik çoğu üniversitede uzaktan eğitim için gerekli olan altyapı sağlanamadı. Bunun yanında vize ve final sınavlarında öğrencilerin evlerine kopya çekilmemesi için kameralar, aynalar gönderildi. Bu uygulama hangi gerekçe ile olursa olsun kabul edilebilir bir şey değildir.





*





En başında bu uygulama öğrencilerin özel yaşamını ihlal etmektedir. Ayrıca üniversiteler, öğrencilerinin kopya çekebileceğini düşünerek büyük bir güvensizlik besliyorsa, ilk önce kendi eğitimlerini sorgulamalılardır.





*





Bütün bu sıkıntıların yanında, farklı memleketlerden gelen öğrencilerin apar topar yurtlarından çıkarılması ve buraların covid-19 hastalığına yakalanan insanlar için karantina alanı olarak ayrılması da büyük bir problem haline gelmiştir. Ayrıca üniversite eğitimini devam ettirebilmek amacıyla çeşitli işlerde çalışan öğrenciler de pandemi nedeniyle işsiz kalmışlar ve geçim sıkıntısı yaşamışlardır.





*





Sonuçta Türkiye için 11 Mart 2020 tarihinde başlayan Covid-19 macerası hâlâ bütün zorluklarıyla devam etmekte ve ne zaman biteceği de bilinmemektedir.





*





Ülkenin her kesimi bir şekilde bu salgından hasar görmekte ve en büyük zararlardan birini de öğrenciler almaktadır. Bugün çoğu öğrenci yüz yüze eğitimi talep etmektedir.





*





Özellikle de üniversite öğrencileri bunun için neredeyse her gün sosyal medya da bir etiket çalışması yapmaktadırlar. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki sağlık birçok şeyden önce gelmektedir ve yüz yüze eğitime geçilmesi için biraz daha beklemek gerekmektedir.





*





Üniversitelerin açılması, sadece öğrencileri değil birçok kesimi etkileyeceği için olası riskleri arttırma ihtimaline sahiptir. Bu durumda yetkililerin yapması gereken en önemli görev ise öğrencilerin de talepleri doğrultusunda var olan imkanların daha sağlıklı ve kaliteli bir hale getirmek, bir an önce öğrencilerin en doğal hakkı olan yüz yüze eğitimi onlara sağlayabilmektir.





*





Bütün öğrencilerin tek dileği bir an önce bu salgın sürecinin sona ermesi ve sağlıklı bir şekilde okullara ve üniversitelere geri dönmektir.