Dikkat ediyormusunuz!

Muazzam bir çürüme yaşıyoruz.

Dün süslü medyanın sayfasından gördüğüm o tablodan ürktüm!

Zira bonzai içmiş genç Taksim’de küçük çocukların önünde kendinden geçmiş yatıyordu.

Ben sokağı hep izlerim…

Zira toplumun göstergesidir sokaklar,

Hiç kuşkusuz insanımız mutlu değil…

Derin bir çöküş yaşıyoruz her anlamda,

Aslında sağa sola çeksek bu topraklar üstünden çıkacak o kadar çok tartışılması gereken meseleler varki;

Hangi başlıkları manşet atalım.

Esas anlayamadığım;

Topluma yön gösterecek tüm etmenlerin garip bir saplantı içinde patinaj yapıyor olmasıdır.

Nereye doğru savrulduğunu bilmeden acayip bir saplantı.

Değerler çürümesi altında yavaş yavaş kokuşan bıkkınlık veren sözcükler…

Oysa bu gerçekler ortada iken,

Günlerdir Arda Turan’ı tartışıyoruz.

Barcelonalı Arda.

Oldu

Sade Arda..

Oysa Arda bu tarafa nasıl geldi yada getirildi tartışan yok?

Savunmak için değil

Ona yakışan harekette bulunmadı.

Bir yıldız gibi kayıp gitti.

Yetmedi

Birde Rıdvan Dilmen çıktı ortaya

Sevdik doğrusu,

Tarafsız sandık,

Beyefendiydi..

Bu işlere girmez bu işlerde işi olmaz diye düşündük.

Meğer yorumculuk bir kenara Rıdvan’ın içinde ne fırtınalar kopuyormuş!

Evet videosunu 16 Nisan öncesi patlatırken

Beni bitirdiler dedi ama

Bu kez

İzmir Marşı’na taktı.

Rıdvan…

Stadta söylenmemeliymiş,

Siyasiymiş!

İzmir Marşı’nın Kuva-i Milliye marşı olduğunu unutmuş Rıdvan Dilmen, herhalde onsekiz, ceza sahası, serbest vuruş ya da penaltı ile karıştırdı.

Her yorumunda gol olur diyen Rıdvan bu kez fena ofsayta düştü.

Bugün söylenen İzmir Marşı aslında bir ulusun yeniden dirilişiydi..

Rıdvan bunu anlamadı 

Bundan sonra

Rıdvan hariç

İzmir Marşı’nı hep birlikte söylemeye devam edelim.

Stad, ev, okul, kasaba, köy, kent.

Dağlarında çiçek açmaya devam etsin İzmir’in.