Geçen gün Sözcü gazetesinin internet sayfasında,
Kocaman bir Orhan Pamuk resmi ve altında Orhan Pamuk’un devam eden terörle ilgili açıklamalarını görünce telefona sarıldım…
Okur hattındaki oldukça seviyeli bir hanımefendiyle görüşme fırsatı buldum.
Orhan Pamuk’un yazdığı kitap, düşünceleri ve de Sözcü gazetesinin internet sayfasında fırıl fırıl dönen resimleri doğrusu beni ilgilendirmiyordu,
Bir gazeteciden çok vatandaş olarak düzeyli bir şekilde tepkimi dile getirecektim o kadar….
Orhan Pamuk kim?
Bugüne kadar kitabını hiç okumadım,
Kendisi hakkında hiçbir bilgiyi de merak etmem,
Bilindiği kadarıyla birkaç kitap karalayıp biti kanlanınca, ‘bu ülkede şu kadar Kürt şu kadar ermeni öldürüldü’ diyebilecek kadar aydın bir isim!!!!’
Vay be! Nerede dedi bunu?
Eğer yanılıyorsam affediniz, Fransa olacak.
Sözcü gazetesine bu konudaki hassasiyetimi anlatınca okur hattındaki hanımefendi anlayışla karşılayarak not aldığını ilgililere ileteceğini söyledi.
Oysa her gün ilgiyle merak ve takip ettiğim Sözcü gazetesinin öylesine saygın ve seçkin yazarları var ki, Orhan Pamuk’la ilişkilendirerek nerede duracağımızı da ekledim.
Tepkim dinmemişti,
Okur hattındaki hanımefendiye;
Demet Akalın’ın kızının namaz kılan görüntüleriyle, Gülben Ergen’in oğlunun abdest alan fotolarının yer aldığı haberlerinin de her gün büyük üzüntüyle karşıladığımız şehit haberlerinin üstünde olmaması gerektiğini ifade ettim.
Bilmiyorum tabi ki Sözcü gazetesi o ifade ettiğim unsurları ne kadar dikkate aldı.
Diyeceğim odur ki,
Şu günlerde evlere bir bir ateşler düşerken en azından bir elin parmakları kadar da olsa doğru dürüst gazetecilik yapan gazetelerin yayın politikalarına biraz daha dikkat etmeleri konusunda küçük bir serzenişte bulundum,
Sözcü, umarım ders çıkarmıştır.