Türkiye Cumhuriyeti var olduğu günden bu tarafa tarihinin en sıkıntılı dönemini yaşıyor.

1980’li yılların başlarından bugüne kadar terör belası ile uğraşan ülkemiz maalesef 2016 yılının sonuna gelinen şu aylarda Ortadoğu’da bölgesinde yine ciddi sorunlarla başbaşa kaldı.

Tarihi emperyalist politikalar ve ‘ben ne dersem o olacak’! Şemasıyla çizili başta ABD olmak üzere diğer güçlerin dünyada artık son enerji kaynaklarının yer aldığı Ortadoğu’ya çöreklenme gayretleri de kukusuz Türkiyenin bugün uğradığı büyük belaların temel noktasını oluşturuyor.

Emperyalizm ve sömürge zihniyeti ne zamandan beri ‘demokrasi, özgürlük ve daha modern bir dünyadan’ söz ediyorsa durup düşünmek gerek çünkü her köşesini paramparça ettikleri bu savsata sözlerin altında mutlaka parmak izlerinin varlığı görülecektir.

Esas konumuza dönersek Türkiye güçlü bir ülke olmasına rağmen yalnız bir ülke. Bölgesinde tek laik, demokratik ve ulus devlet. Emperyalizm bunu çok iyi biliyor. Bu ayrıntı Batı’nın ve emperyalizmin BOP hayalinin son halkasını oluşturuyor.

Yani bölünmesi gereken ülke Türkiye diyorlar, tek engel olarak Türkiye’yi görüyorlar.

Bugün Türkiye, Suriye sınırına dayanmışsa tabi ki haklıdır, tabi ki dünyaya bende buradayım diyecektir buna kimsenin itirazı olamaz önemli olanın ise kararında dik durması ayrıca geçişi olacak iç siyasetin bu işe alet edilmemesidir.

Yenikapı ruhuyla iyi bir hava yakalayan 15 Temmuz sürecini büyük bir birliktelikle atlayan ülkemizin Suriye noktasında da dünyaya vereceği mesaj önemlidir. Bakmayınız siz ABD denen malum zevata; aslında bizim ne yapmak istediğimizi çok iyi biliyor ne ki güçlü Türkiye’yi Ortadoğu’da bölgesinde güçlü görmek istemiyor.

Biz ne işgalciyiz ne de Suriye de toprağında gözü olan bir ülkeyiz. ‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’! ilkesini benimsemiş ancak damarına basıldığında gözünü kırpmadan düşmanının üstüne gidebileceğini gösteren Türkiye ve kahraman ordusu Suriye’deki terör unsurlarını tehdit olmaktan çıkarmak için büyük bir çaba sarf etmekte bütün cihan bu gayreti dikkatle izlemektedir.