Usulca düştü damlalar..!
Bir yol üzerine belki bir nehrin kucağında ummana gidiyor,
Bir toprak parçası karşılayacak yılların özlemiyle sımsıkı…





*





Kokusunu kıskanırcasına bir çiçek açtı kenarından.
Köstebeğin hayali başkaydı, küreyen tırnakların sesi bile kayboldu toprağın isyanı karşısında..
Karınca sırtındaki yükün hafifliğine ilk o anda şahit oldu, delicesine bir daha diyerek sırtladı ağzındaki yemişi…
*
Sonra sebepsiz ayrılıkları dinledi tek tek yağmur,
Bir apansız düş gibi aynalara yansıdı dışarıdaki kuşun kanat çırptığı anlar,
Kundaktaki bebenin yüzündeki gülümseme gibiydi yağmur,
Toprak ve üzerinde basan ayak bu kez titremedi……
*
İnsanlık tarihi de toprak gibidir,
Tertemiz doğmuyor muyuz toprağın üzerine?
Sonra içimize giren korkular
Alıp götürüyor insanlığımızı
Toprak titrerken aynaları parçalıyor…
**
İçimizi sıkıyor vefasızlığın pençesi yüzümüzü yırtarcasına..
Aslında yalnızlık değildir korktuklarımız..!
Biz sadece bizden gidenleri alıp koyarız hep bir kenara..
Bir kenardadır oysa koparıp aldıklarımızın karşılığı, aysberg misali görünmeyenler içindedir…
*
Bir çemenin nazikçe kenarına dokunmadan parmakların üstünden yürümek ne kolay?
Devirdiğin çamlar kadar boşluktaki hislerindir aslında yüzüne çarpan acı gerçek.
Bak! Dinle, toprağın içinden gelen sesi.
Sana ne anlattığını bir daha dinle sessizce sıkılmadan.
*
Bir gün döneceğin yer unutma ki topraktır,
Yaşadıkların, yaşamadıkların birer birer gelecektir karşına..
Başbaşa kalacaksın toprakla, toprakta..
Sana ayna misali gösterecek gelip geçmişi.
Kırmadan, dökmeden yaşadıkların seninle olacak.
Senin olacak arkandan gelen güzel bir dua, bir güzel hayır..