Tahminen elliyi geçkindi,

Cam bilyelerin birbirine dokunması gibi kafasını iki yana sallaya sallaya bir beyefendi kendi kendine söyleniyordu.


Ramazan günlerinin havayı sıkıştıran atmosferinde en can alıcı saatlerindeydik.

Belli ki bayağı üzülmüştü,
Ya da üzüntülüydü.


Derdini sordum.
Tahsilini sormaya gerek yok yeteri kadar okumamıştı ama önünde duran gazetelerden neler olup bittiğini anlayabiliyordu.


Usulca sordum;
-Neden kızgınsın?
Başını yukarı kaldırarak o resme işaret etti:
Yeğen Öcalan.


Mecliste yemin etmeye hazırlanıyordu
Bu sözleri söyleyen ise Kürt kökenli vatandaşın birisiydi.
Açılımdan, iktidarın sürdürdüğü demokratik eylemlerden söz ettim,
‘- Ne lakası var!’ dedi.

Terör örgütünün liderinin yeğeni mecliste diyerek kestirip attı.

Tartışmayı uzatmadım
Kürtçülük, hak, hukuk, özerklik, içi boş cümleler bi taraf,

Kürt kökenli o vatandaşın tepkisi ders niteliğindeydi.


Morali bozulmuştu.
Düşünüyordur belki?
40 bin kişinin canına kıyan eli kanlı bir teröristin yeğenini meclise sokan iradenin adını ne koymak gerekirdi;
Demokrasi mi?
Hadi canım sende..