Başkan Çimen'den 30 Ağustos mesajı
Gümüşhane Belediye Başkanı Ercan Çimen, 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla mesaj yayınladı.
Başkan Çimen, 30 Ağustos 1922 tarihinde Anadolu'nun vatanımız olarak yeniden tescili olan Büyük Zafer’in 97. yıl dönümünün olduğunu belirtti.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu sağlayan süreçteki en önemli dönüm noktasının 30 Ağustos Zaferi olduğunu ifade eden Başkan Çimen, “Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu sağlayan süreçteki en önemli dönüm noktası olan 30 Ağustos Zaferi, 30 Ağustos, "Ya İstiklal Ya İzmihlal" tercihiyle baş başa bırakılan bir milletin, neleri başarabileceğinin, bağımsızlık ve onuru için neleri göze alabileceğinin en açık ispatıdır” dedi.
Başkan Çimen mesajında şu ifadelere yer verdi:
30 Ağustos 1922'de Türk milleti, boyunduruk kabul etmeyeceğini, bağımsızlığını hiçbir şekilde terk etmeyeceğini tüm dünyaya ilan etmiştir. Bu zafer, hürriyet ve bağımsızlığına düşkün bir milletin, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde çelikleşmiş bir milli birlik ve beraberlik ruhu içerisinde, dünyanın en güçlü ordularına karşı elde edilen azim ve inancın zaferidir. Bu zafer, vatan toprağı işgal altında bulunan vatansever bir halkın, yokluklara, yoksunluklara rağmen azimle, inançla ve kararlılıkla toprağını nasıl müdafaa edebileceğini, büyük bedeller ödeyerek de olsa yedi düvele göstermiştir. 15 Temmuz kanlı darbe girişimi karşısında da milletimizin ortaya koyduğu tavır, bu topraklarda 'Büyük Taarruz' ruhunun ne kadar diri olduğunun ifadesidir. Bu duygularla Cumhuriyetimizin kurucusu, Büyük Taarruz’un Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve dava arkadaşlarını minnetle yad ediyor, tüm şehitlerimize ve gazilerimize Allah’tan rahmet diliyorum" dedi.
Rektör Prof. Dr. Halil İbrahim Zeybek Zafer Bayramını Kutladı
Rektörümüz Prof. Dr. Halil İbrahim Zeybek, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 97’nci yıldönümü nedeniyle bir kutlama mesajı yayımladı. Rektörümüz mesajında şu ifadelere yer verdi:
“Tarihimizin dönüm noktalarından birisi olan 30 Ağustos, milletimizin birlik ve beraberlik içinde verdiği onurlu ve destansı bir mücadele sonucunda kazanılmış büyük bir zaferdir. Bu zafer, toprakları işgal altında olan bir milletin azimle küllerinden yeniden doğuşunu simgeler. Bu büyük zaferde sadece düşman mağlup edilmemiş, Türkiye Cumhuriyeti’nin kayıtsız şartsız bağımsızlığını da müjdelemiştir. 26 Ağustos 1922 yılında başlayan Büyük Taarruz, 30 Ağustos’ta zaferle sonuçlanmış, bu zaferle birlikte Türk milleti vatanını sonuna kadar koruyacağını tüm dünyaya bir kez daha göstermiştir. Tarihimizde sayısız mücadeleler ve destansı zaferler mevcuttur. Bizlere düşen ecdadımızın vermiş olduğu bu şanlı mücadelelere yakışır şekilde vatanımızı bilim ve akıl ile muasır medeniyetler seviyesine getirmektir. Gelecek nesillere bırakacağımız yegâne miras bu olmalıdır. Büyük Zafer’in yıl dönümü vesilesiyle, başta Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman silah arkadaşları olmak üzere, bu uğurda canını feda eden aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle, kahraman gazilerimizi de şükranla anıyor, yüce Türk milletinin 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutluyorum.”
Bayburt Belediye Başkanı Hükmü Pekmezci 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla yayınladığı mesajında şu ifadelere yer verdi.
Belediye Başkanımızın 30 Ağustos Zafer Bayramı Mesajı
30 Ağustos Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi zaferi, tarihe gömülmek istenen bir milletin, adeta küllerinden yeniden doğuşunun, uçurumun kenarından dönerek kendisine yeni bir yol çizişinin ifadesidir. Bu büyük zafer aynı zamanda milletimizin canından daha aziz bildiği vatan topraklarında bağımsız yaşama iradesinin tüm dünyaya ilanıdır.
30 Ağustos Zafer Bayramı’nın biz Bayburtlular için diğer bir önemli yanı da şehrimizin bağrından çıkan milli mücadele kahramanlarından Şehit Yüz Başı Agâh Bey’in bu muharebede yer almış olmasıdır. Aziz vatanımız ve milletimizin güvenliği için gözünü kırpmadan şehit ve gazi olan kahramanlarımızın emanetlerine kararlılıkla sahip çıkacağız.
Bu vesile ile Milli Kurtuluş Savaşımızı tarihte eşi benzeri görülmemiş bir zaferle taçlandıran, her aşaması vatanseverlik ve kahramanlık destanlarıyla dolu 30 Ağustos Zaferi’nin 97’nci yıldönümünü kutluyor, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere ülkemiz için canlarını hiç düşünmeden feda eden tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle yad ediyor, kahraman gazilerimize sağlıklı ve hayırlı bir ömür diliyorum.
30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI TÜM ULUSUMUZA KUTLU OLSUN
Atatürk'ün Samsun'a çıkışıyla başlayan umut dolu süreç, 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Savaşı sonucunda kazanılan 30 Ağustos Zaferi ile taçlandırılmıştır.
Yurdumuz düşman işgalinden kurtarılmış, ulusumuz özgür ve bağımsız yaşama onuruna kavuşmuştur. Türk Ulusu birlik ve beraberlik anlayışı içerisinde kendisini tarih sahnesinden silmek isteyen emperyalist güçlere gereken dersi vermiş, tüm mazlum uluslara da örnek olmuştur.
Atatürk, Büyük Taarruzun ve 30 Ağustos Zaferi'nin önemini, "Her safhasıyla düşünülmüş, hazırlanmış, idare edilmiş ve zaferle sonuçlandırılmış olan bu harekât Türk ordusunun, Türk subay ve komuta hey'etinin yüksek kudret ve kahramanlığını tarihe bir kere daha geçiren muazzam bir eserdir. Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve istiklâl düşüncesinin ölümsüz bir âbidesidir. Bu eseri yaratan bir milletin evlâdı, bir ordunun Başkomutanı olduğumdan, mutluluk ve bahtiyarlığım sonsuzdur." sözüyle dile getirmiştir.
30 Ağustos Zaferi, Sevr düşü peşinde koşanların emellerini hiçbir zaman gerçekleştiremeyeceklerini gösteren bir zaferdir. Savaş alanında tarih yeniden yazılırken, Türk Ulusu'nun gelişip güçlenmesinin geçmişte olduğu gibi gelecekte de engellenemeyeceğinin en anlamlı mesajı verilmiştir.
Ancak bugün Mustafa Kemal Atatürk ve yol arkadaşlarının, emperyalistlerin oyuncağı haline gelmiş ve çağın gerisinde kalmış bir imparatorluktan; bağımsız, çağdaş bir ülke yaratmasını hala hazmedemeyenlerin olduğu açıktır.
Başkanlık sistemi adı altında karşımıza çıkarılan tek adam rejimi, Cumhuriyet’i ve kazanımlarını açık biçimde hedef almaktadır. Cumhuriyetin temel nitelikleri tartışmaya açılmakta; başta Öğretim Birliği ilkesi olmak üzere devrim yasaları çiğnenmekte; Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda oluşturulan çağdaş bilim ve eğitim hedefi terk edilmekte; Türkiye, bir karanlığa doğru sürüklenmek istenmektedir.
Emperyalizme karşı verilen çetin mücadele sonucunda kazanılan bağımsızlık bilinciyle hareket ederek içinde yaşadığımız bu koşullarda Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve ulusuyla bölünmez bütünlüğüne, bağımsızlığına Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıkılmasında hepimize önemli sorumluluklar düştüğünü asla unutmamalıyız.
Eğitim-İş, şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da Atatürk’e, O’nun devrim ve ilkelerine, Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ne, onun değerlerine ve kazanımlarına her şeye rağmen sahip çıkacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle ulusumuzun 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı en içten dileklerimizle kutluyor, başta Büyük Önderimiz Atatürk olmak üzere canlarıyla bu toprakları vatan yapan aziz şehitlerimizi bir kez daha saygı ve minnetle anıyoruz.
MERKEZ YÖNETİM KURULU
97 YIL ÖNCE MİLLETİMİZİN GÖSTERMİŞ OLDUĞU BU ŞANLI İRADE CUMHURİYETİMİZİN KURULUŞ TEMELLERİNİ ATMIŞTIR
Gümüşhane Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanımız İsmail Akçay, 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla bir mesaj yayımladı. Başkan Akçay mesajı;
‘’Kurtuluş Savaşımızın en büyük zaferi olan, 30 Ağustos 1922 günü Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün başkomutanlık ettiği büyük taarruz neticesinde işgal altındaki vatan topraklarının düşmandan bütünüyle arındırıldığı bu destansı zafer, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş temellerini atmıştır.
30 Ağustos 1922’de Türk milleti, asla boyunduruk kabul etmeyeceğini, bağımsızlığını hiçbir şekilde terk etmeyeceğini tüm dünyaya bir kez daha ilan etmiştir. Bundan 97 yıl önce Dumlupınar’da aziz şehitlerimizin destansı mücadeleleri ve mübarek kanlarıyla tescil edilen iradeye bugün de sahibiz.
15 Temmuz kanlı darbe girişimi karşısında milletimizin ortaya koyduğu tavır, bu topraklarda 'Büyük Taarruz' ruhunun ne kadar diri olduğunun, milletimizin asla diz çökmeyeceğinin ve boyun eğmeyeceğinin ifadesidir. Bütün terör örgütleri ve milletimizin istiklaline, istikbaline göz dikenler bilsin ki; bin yıldır bu coğrafyada nice düşmanları yenmiş, nice ihanet çetelerini çökertmiş olan aziz milletimiz, birlik ve beraberlik içinde tek vücut olarak 15 Temmuz’da olduğu gibi her zaman iç ve dış düşmanların üstesinden gelecektir.
Bu düşüncelerle, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 97. yılını tebrik ediyor; başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bu toprakların ebediyete kadar Türk Milleti’ne ait olacağını tüm dünyaya duyuran İstiklal Savaşımızın bütün kahramanlarını, dünden bugüne tüm şehitlerimizi, gazilerimizi rahmet ve şükranla anıyorum.”
BAŞTA MUSTAFA KEMAL ATATÜRK OLMAK ÜZERE, BİZLERE ÖZGÜR BİR VATAN BIRAKAN, KURTULUŞ VE KURULUŞUN MİMARLARINA SAYGIYLA
30 Ağustos 1922 Başkomutanlık Meydan Muharebesi, emperyalizmin tetikçisi olarak Anadolu'ya gönderilen Yunan ordusuna karşı kazanılan askeri zaferden çok öte anlamlar taşımaktadır.
Birinci Dünya Savaşı’nın çıkış nedeni, emperyalizmin “hasta adam” dediği Osmanlı İmparatorluğu'nun terekesinin sulhen paylaşılamamasıydı.
Kazanacak tarafın ödülü olacak Osmanlı İmparatorluğu'nun, 1914-1918 arası dört yıl sürecek paylaşım savaşının dışında kalması olanaksızdı.
Birinci paylaşım savaşının yenik tarafındaki Türklere yapılacak teklif; “Kırk katır mı kırk satır mı”dan farksız olacaktır.
30 Ekim 1918 Mondros Ateşkesi’nin hükümleri, İngilizlerin başını çektiği galip bloğun, Türkler için düşündüğü Sevr Barış Antlaşması’nın (!) içeriği hakkında yeterli fikri fazlasıyla vermektedir.
Sevr'i Türklere zorla kabul ettirmek için İngilizlerce Anadolu macerasına itilen Yunanistan'a uzatılan havuç, Küçük Asya'nın fatihliğidir! 15 Mayıs 1919'da İzmir Kordon'da başlayan fetih rüyası, 26 Ağustos 1922'den itibaren 30 Ağustos 1922'de Afyon Ovası’nda ve Dumlupınar'da Küçük Asya kabusuna dönüşecektir!
15 Mayıs 1919 - 9 Eylül 1922 arası, Atatürk'ün; “Askerlik şerefinden yoksun katiller sürüsü” olarak tanımladığı Yunan ordusu, sivil halka karşı her türlü tecavüz, yağma ve vahşeti uygulayacak, 30 Ağustos bozgunuyla kaçarken, yolu üzerindeki şehir, kasaba ve köyleri baştan başa ateşe verecektir!
Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bizlere özgür bir vatan bırakan, kurtuluş ve kuruluşun mimarlarına saygıyla…
Atatürk’ün söylemiyle; “Zaferleri ve mazisi insanlık tarihiyle başlayan, her zaman zaferle beraber medeniyet nurları taşıyan Kahraman Türk Ordusu"na şükranla…
Türkiye Barolar Birliği
Körfez Belediye Başkanı Şener Söğüt, 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla yayımladığı mesajda, 30 Ağustos’un bir milletin ayağa kalkıp onuruyla dimdik ayakta durmasının simgesi olduğunu vurguladı.
Başkan Söğüt’ten 30 Ağustos mesajı
Körfez Belediye Başkanı Şener Söğüt, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 97. yıl dönümü dolayısıyla bir mesaj yayımladı. “30 Ağustos’un büyük ve asalet dolu bir zaferin tarihi” olduğunu belirten Başkan Söğüt, “Yüce milletimiz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk komutasında gösterdiği eşsiz kahramanlıkla, vatanımızı ve milletimizi yok etmeye çalışanlara karşı birlik ve beraberlik ruhuyla, verdiği mücadeleyle büyük zaferi kazanmış ve bize bu güzel vatanımızı emanet etmiştir.
MİLLETİMİZİN BAĞIMSIZLIĞI İÇİN
Vatanımızın birliği ve milletimizin bağımsızlığı uğruna verilen mücadelenin kazanıldığı bu anlamlı zaferin yıl dönümünde, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, kanları ile bu toprakları vatan yapan aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyor, milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı kutluyorum” ifadelerini kullandı.
30 Ağustos Zafer Bayramımız ve Türkiye Cumhuriyeti’ni yüceltme davamız kutlu olsun
Değerli Dostlarım,
Milletlerin uzun tarihlerinde “derin izler bırakan”, “büyük değer atfedilen” ve “kader belirleyici” olarak görülen olayların sayısı bir elin parmakları kadardır. Örneğin, her savaş ağırdır ve ödenen bedeller çok büyüktür ancak 1071’de “Malazgirt’te yapılan savaş” Türk milletinin önünde uzanacak binlerce yılına yol açması bağlamında özeldir ve kritik öneme sahiptir.
Benzer bir durum Çanakkale’de geçerlidir. Osmanlı Hanedanı’nın on yıllar boyunca devam eden her alandaki gerilemesine karşı umutları azalmış, kendine güveni sarsılmış bir millet; ölüm pahasına savaş alanlarını doldurmuş ve “1919 ruhunun temellerini” 1915’ten başlayarak atmaya başlamıştır. “Bir hilal uğruna” toprağın altına giren “güneşler” sayesinde Türk milleti, Anadolu’ya tüm gücüyle tutunmak için gerekli olan “özgüvene” ulaşmıştır.
Yaklaşık 100 yıl önce emperyalizmin ve maşa olarak kullandığı devletlerin ardı arkası kesilmeyen saldırılarına karşı verilen “onur mücadelesinin” kilit noktasıysa 26 Ağustos’ta başlayan ve Türk tarihine “30 Ağustos Zaferi” olarak geçen “Büyük Taarruz” olmuştur.
Tertemiz toprakları düşman postallarıyla kirletilen, kadınları aşağılanan, ulusal onuru ayaklar altına alınan büyük Türk Milleti, kazandığı “zaferle”, tüm dünyaya “Biz de varız! Sonsuza kadar bu topraklardayız!” demeyi başarmıştır. Bu yönüyle 30 Ağustos Zaferi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu yolunda atılan en büyük adımlardan biridir.
30 Ağustos Zaferi’nin bir başka önemiyse Mustafa Kemal’in tarihe çelik harflerle yazdığı “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir! İleri!” emridir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları yani büyük Türk milleti, bu emirle beraber yürüyüşünü devam ettirmiş ve düşmanın son askeri de vatan toprağından atılana kadar durmamıştır. Ancak Mustafa Kemal’in emri sadece o günle ve o koşullarla ilgili değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu için “İlk hedefiniz Akdeniz’dir” talimatı aynı zamanda gelecek nesillere bırakılmış “stratejik bir hedeftir.” Bilindiği üzere eski Türk toplumlarında yönler, renklerle tanımlanırdı. Bu anlamda ak yani beyaz “batıdır.” Akdeniz de Batıdaki Deniz anlamına gelir. O halde Mustafa Kemal, Batı Denizini yani bir bütün olarak bugünkü “Ege Denizi ve Akdeniz’i” içine alan bölgeyi Türk milletinin “varlığı ve geleceği için ilk hedef olarak koymuş” demektir. Yani bizlere, Anadolu coğrafyasında “var olabilmenin ve var kalabilmenin” vazgeçilmez sınırlarını göstermiştir. Gerçekten Akdeniz, Anadolu’nun hem nefes borularıdır hem de dünyaya açıldığı yolların buluşma noktasıdır.
Aradan geçen yaklaşık 100 yıl içinde, 1922’de Anadolu’dan kovulan emperyalist güçlerin ve onların emrindeki devletlerin, Türk milletinin Anadolu’daki varlığından memnun olmadıkları ortadadır. Bu memnuniyetsizlik sebebiyle yine “kovuldukları yerden” yani Batı Denizinden doğru hamle yaptıkları ve Türk milletini “geri çekilmeye, Anadolu’nun ortasında hapsolmaya” zorladıkları görülmektedir.
Ege’de, başta adalar olmak üzere, kıta sahanlığı sorunu ve Akdeniz’de oluşturulan Türkiye karşıtı ittifakın yarattığı Münhasır Ekonomik Bölge ve Doğu Akdeniz sorunları bir bütün olarak “Akdeniz’e ulaşan Türk milletini” geri püskürtme adımlarıdır. Bu noktada “vatan toprağının aynı zamanda denizleri yani mavi vatanı ve her iki vatanın üzerindeki gök kubbeyi de kapsadığı” asla hatırdan çıkarılmamalıdır. O halde Türkiye’den bir karış toprak istemek neyse Mavi Vatanımızdan bir karış istemek de aynı şeydir ve her iki talebe de “aynı kararlılıkla karşı durmak tarihsel görevimizdir. Cumhuriyet çocukları, vatanın her karışının savunulması konusunda 57.Tümen Komutanı Albay Reşat Bey kadar kararlı ve sorumluluk sahibi olmak durumundadır.
Bilinmelidir ki, Türkiye Cumhuriyeti’ni, Misak-ı Millînin her karış toprağında ve suyunda sonsuza kadar “egemen kılacak” olan ruh, 1919’da yakılan ve 1922’nin 30 Ağustos’unda gök kubbeye kadar harlanan “bağımsızlık ruhudur.” Mustafa Kemal’in her yaştan askeri için temel ödev, kurtuluşun ve kuruluşun manevi mirasını sahiplenmek ve bizlere bu güzel coğrafyayı armağan eden atalarımızın koyduğu “ileri” hedefleri gerçekleştirmektir. 30 Ağustosları her yıl yeni bir “Zafer Bayramı” haline getirmenin yolu, Türkiye Cumhuriyeti’ni ilelebet payidar kılacak büyük hamleleri durmadan yapmaktan geçer. Ne mutlu bizlere ki, tüm olumsuzluklara rağmen “Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Cumhuriyet Halk Partisini” sahiplenen Cumhuriyet çocukları, hala Atatürk’ün izinde mücadeleye devam etmektedir. Bu mücadele azim ve kararı, Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Anadolu’daki varlığını “sonsuza kadar uzatacak” en büyük hazinedir. İlk hedef olarak konulan Akdeniz’den sonra hedefimiz “muasır medeniyetlerin ötesine geçmek” için tüm “milli güç unsurlarını” akıl ve bilimin rehberliğinde harekete geçirmek ve Türk Milletini Akdeniz’den Hazar’a ve Kuzey Denizi’nden Afrika’ya kadar “dokunulmaz” kılmaktır.
30 Ağustos Zafer Bayramımız ve Türkiye Cumhuriyeti’ni yüceltme davamız kutlu olsun.
Umut Oran
19 Mayıs ile başlayan, Türk Milleti' nin Milli Mücadelesi 30 Ağustos ile taçlanmıştır.
Milli Kurtuluş savaşımızı tarihte eşi benzeri görülmemiş bir zaferle taçlandıran, her aşamasında vatanseverlik ve kahramanlık destanları yazan
Başta;
Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu zaferi bize armağan eden, İstiklal mücadelemizin bütün kahramanlarını, kanlarıyla canlarıyla bu toprakları toprak yapan ve ülkemizin milletiyle bölünmez bütünlüğü için canlarını seve seve feda eden aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Ulusumuzun 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun.
Belgin Tungul Çakır
CHP Gümüşhane Kadın Kolları Başkanı
ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME DERNEĞİ GENEL MERKEZİ VE TÜM ŞUBELERİNDEN
30 AĞUSTOS, ONURUMUZDUR!
30 Ağustos 1922’de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kahraman komutanlarımızın, ordumuzun, yiğit halkımızın yediden yetmişe desteğiyle kazandığı “Büyük Zafer” sömürgeci devletlerin Anadolu'yu parçalama ve paylaşma kararlarını boşa çıkardı. Bu zafer ülkemize laik, demokratik, çağdaş bir hukuk devleti olmanın kapılarını açtı.
Büyük Komutan Mustafa Kemal Atatürk bu zafer için “Ulusal tarihimiz çok büyük, parlak zaferlerle doludur. Ama Türk ulusunun burada kazandığı zafer kadar kesin sonuçlu, yalnız bizim tarihimize değil, dünya tarihine yeni bir akım vermekte kesin etkili bir meydan savaşı hatırlamıyorum. Türk Devleti’nin, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli burada sağlamlaştırıldı, ölümsüz yaşayışı burada taçlandırıldı.” dedi.
Şimdi bize düşen; ülkemizin güvenliği, sağlığı, yönetsel, ekonomik, sosyal, siyasal, eğitsel, çevresel pek çok sorununun çözümünü; tüm yurttaşlarımızın fırsat eşitliği ve sosyal devlet ilkeleriyle barış içinde çağdaş eğitimden yararlanmasını, kısacası gerçek demokrasiyi geliştirmektir. Hukukun üstünlüğünü, laik ve bilimsel eğitimi yaşama geçirmeyi ilke edinen bir anlayışın iktidarda, muhalefette, tüm toplum kesimlerinde benimsenmesi ve bu doğrultuda birlikte çalışılması tek çaredir.
Yurttaşlar olarak, ülkemizin güvenliği tehlikeye düşmedikçe din, mezhep, etnik ve benzeri hiçbir savaş istemiyoruz. Yurtta ve dünyada barış istiyoruz.
30 Ağustos 1922’de tüm varlığını ortaya koyarak özgürlük ve bağımsızlığın bedelini ödeyenlere ve gelecek kuşaklara borcumuz var. Bunun için 30 Ağustos’ta anma törenlerinde, meydanlarda, Atatürk’ün huzurundayız.