
İYİ PARTİ KADIN POLİTİKALARI BAŞKANI AYŞE SİBEL YANIKÖMEROĞLU’NUN 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ
BASIN AÇIKLAMASI
Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Bu özel gün vesilesiyle iş ve aile hayatında emekleriyle gelecek nesillere örnek olan tüm kadınlarımızın bu anlamlı gününü kutlarım. Aile hayatında, çocuklarını yetiştirmede, profesyonel hayatında işini en titiz şekilde yapan ve erkeklerle her konuda eşit kapasiteye sahip olan kadınlarımıza armağan olan bugünü bizler, kadın bir Genel Başkanın önderliğinde çalışma şansına sahip olan yegâne siyasi partinin mensubu İYİ Partililer olarak, çok daha derin bir anlamla kutluyoruz.
1921 yılından bu yana dünya çapında kutlanan bugünü, kadınların bir gün değil yılın 365 günü karşılaştıkları sıkıntıları, sorunları, şiddeti, engellemeleri ve ayrımcılığı yüksek bir sesle dile getirmek için vesile olmasından dolayı önemli görüyoruz.
Türk kadınının sosyal ve siyasal haklarını kazanmasını sağlayan Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ebedi hatırasına bir kez daha şükranlarımızı sunuyor ve Allah’tan gani gani rahmet diliyoruz. Kurucu Önderimiz sayesinde büyük mücadelelere gerek kalmadan haklarını alan ama bu sürece kadar yüzyıllar boyunca dünyanın her yerindeki kadınlar gibi ezilen Türk kadını, temel insan haklarını kazanma konusunda birçok ülkede yaşayan kadınlardan daha ileri bir konumdaydı.
Türk kadınları hapsedildikleri sosyal zindanlardan Cumhuriyetle birlikte kurtulduktan sonra kısa sürede dünya çapında hemcinsleriyle rekabet edebilmiş ve hatta onlara öncü olma noktasına ulaşmışlardır. 18 Nisan 1935’te Türkiye’de toplanan 12. Uluslararası Kadınlar Kongresinde Türk delegasyonu adeta parlamıştır. Kongrenin Baş Katiplerinden Katherine Bompas “Devlet şefiniz gibi insanlığın en yüksek mertebesine erişmiş büyük bir dâhinin, bir memleket için terakkinin ancak o memleket kadınlarının umumi seviyeye yükselmeleriyle kabil olacağını anlamış olması, beynelmilel kadın davasını çok kolaylaştırmıştır” cümleleriyle Türk kadınının o günlerde kazandığı haklarını ve bunu kime borçlu olduğunu çok açık bir şekilde açıklamıştır.
Biz kadınlar bilmeliyiz ki çıkardığımız her ses yankı bulacaktır. Haykırışlarımızla dünyayı daha yaşanabilir, daha müreffeh bir yer yapabiliriz. Biz kadınlar en derin denizde yüzebilir, en yüksek zirveye tırmanabiliriz. Biz her türlü zorluğun üstesinden gelebiliriz. Bizlerin en büyük arzusu kadınlara eşit fırsatlar tanınması, saygıya layık olduğumuzun bilinmesi ve gösterilmesidir. Bu şekilde muameleyi hak eden bizler hem aile içinde, hem toplumda hem de iş hayatımızda hak ettiğimiz şartlarda yaşamak istiyoruz.
En önemli hak olan “yaşam hakkı” için dahi maalesef çok büyük mücadeleler veriyoruz. “Kendilerinde kadını öldürmeyi hak gören bir zihniyet” ile hala bu yüzyılda dahi mücadele ediyoruz. Keşke artık bu yüzyılda bu ağır ve zor mücadeleyi vermek zorunda kalmasak, keşke kadınlarımızı yaşatabilsek.
Biz kadınlar yaşam hakkı için verdiğimiz mücadelenin yanı sıra ayrıca hayatımızın her alanında ve anında var olma savaşı da veriyoruz. En büyük arzumuz ve çabamız aile, iş, sosyal ve siyasal yaşantımızda eşit hakların bizlere lütuf olarak sunulması değil hak olarak sağlanmasıdır. Ekonomik özgürlüğümüz olmadan var olamayız. Güçlü Türkiye için güçlü kadın şarttır. O nedenle çıkış noktası dünya emekçi kadınlar günü olan 8 MART DÜNYA KADINLAR günümüz hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm kadınlara kutlu olsun. Kurucu genel başkanı bir kadın olan ve cinsiyet kotasına önem vererek daha kuruluş aşamasında kadınların siyasi hayatta varlığı için mücadele eden İyi Partinin Kadın Politikaları Başkanı olmaktan gurur duyuyorum. Bizler, İyi Parti olarak kadınların kanunlarla tanınmış haklarının metinlerde kalmayıp gerçek hayatta uygulanabilmesi için var gücümüzle çalışıyoruz ve çalışmaya devam edeceğiz.

Körfez Belediye Başkanı Şener Söğüt, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla bir mesaj yayımladı
Başkan Söğüt’ten 8 Mart mesajı
Körfez Belediye Başkanı Şener Söğüt, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla bir mesaj yayımladı. “Kadınlar, toplumun ve huzurun temel taşıdır” diyen Başkan Şener Söğüt, “Sevgiyi, fedakârlığı, üretkenliği, şefkati temsil eden kadınlarımız, huzurlu ve sağlıklı bir toplumun mimarıdır.
DAHA GÜVENLE BAKACAĞIZ
Kadınlarımız, milletimizi geleceğe taşıyan evlatlarımızı yetiştirdikleri gibi, siyaset, ekonomi, iş hayatı ve pek çok alanda çok önemli görevler üstlenmektedirler. Kadınlarımıza yönelik ayrımcı, dışlayıcı ve şiddet içeren uygulamalar sona erdirilebildiğinde ve tüm kız çocuklarımız eğitimin her seviyesinden yararlanabildiğinde, geleceğe daha güvenle bakabileceğimiz muhakkaktır.
KARŞILIKSIZ SEVGİ VE ŞEFKAT
Bu duygu ve düşüncelerle yaşamımızın her anında varlıklarıyla onurlandığımız, ihtiyacımız olduğunda bizden desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen, öğreten, eğiten, yetiştiren, yüreklerindeki sevgi ve şefkati karşılıksız sunabilen, ailenin ve toplumun mimarı annelerimizin, şehit ve gazilerimizin eş ve annelerinin, dünyayı sevgi ile dolduran tüm kadınlarımızın '8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyorum” ifadelerine yer verdi.

İYİ Parti Samsun Milletvekili Bedri Yaşar
"KADIN; VATANDIR, TOPRAKTIR"
İYİ Parti Samsun Milletvekili Bedri Yaşar, 'Bize can veren, bu topraklarda yeşerten kadınlarımız, analarımız vatandır, topraktır. Ne emekleri yok sayılabilir ne de kattıkları değer küçümsenebilir' dedi.
Yaşar, 8 Mart Dünya Kadınlar günü sebebiyle yayımladığı yazılı açıklamada günün anlam ve önemine değindi.
Kadınların yeryüzündeki değerine bir kez de yaptığı yazılı açıklamayla vurgu yapan Yaşar, "Yıl içinde kutlanan bütün özel günler gibi bugün de anlamlıdır elbet. Ancak hayatımızın her aşamasına varlıklarıyla değer katan kadınlarımızı her gün dile getirmesek de anıyoruz. Bir kadın Liderin partisine mensup olmaktan gurur duyan bir Vekil olarak, kadına yapılan her türlü şiddetin erkekliğin değil korkaklığın bir göstergesi olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu anlamda da her sorun ve sıkıntılarına sahip çıkmanın, destek olmanın gayreti içindeyiz" dedi.
"Yaradan’ın anne olmak gibi büyük bir lütuf sunduğu, ayrıcalık tanıdığı kadınlarımız; geleceğin liderlerini, doktorunu, öğretmenini, esnafını ve daha birçok alanda ülkenin refahına, birlik ve beraberliğine katkı sağlayacak nesillerini yetiştiriyor" diyen Yaşar, açıklamasına şu ifadelerle devam etti;
"Her geçen gün artan kadın cinayetleri ve şiddet oranları, maalesef eğitim kalitesinin ve toplum refahının düşüşünün bir göstergesidir. Kadına şiddet çağdaşlığa, insanlığa ve Müslümanlığa yakışmayan aşağılık bir tutumdur. Ülke yönetiminden tutunda hayatın her aşamasında var olan kadınlarımızın mutlu olmadığı hiçbir toplum refah içinde olamaz, gelişemez, büyüyemez."
Kadını her zaman ve zeminde, baş tacı eden bir medeniyetin mensupları olarak, kadına şiddetin insanlık dışı bir durum olduğunu belirten Yaşar, "Bu özel günde uğradığı şiddet nedeniyle hayatını kaybeden kadınlarımızı rahmetle anıyor, Liderimiz Sayın Meral Akşener ve tüm dünya kadınlarının bu anlamlı gününü kutluyorum." dedi.

Zorlu Holding Yönetim Kurulu Üyesi Selen Zorlu Melik:
“Kapsayıcı ve çeşitlilikten beslenen daha iyi bir gelecek hayaline; ancak hayatın her alanında eşitliği yakalamış bir toplum olarak kavuşabiliriz. Endüstri 4.0 çağında nüfusun yarısını oluşturan kadınların değişim gücünü ve yaratıcılığını tüm süreçlere dahil etmeden toplumsal gelişme, kalkınma ve ilerleme sağlayamayız. Bu sebeple 8 Mart’ın özel bir gün olarak kutlanmasına gerek kalmadığı, kadınların her alanda eşit bir hayata ulaştığı bir dünya hayali için birlikte çalışmalıyız. Biz önümüzdeki dönemde Zorlu Grubu’nda, ‘Herkes için Eşit Bi'Hayat’ diyerek hazırladığımız Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Manifestosu’nda yer alan; toplumsal cinsiyet eşitliğinin bir kurum kültürüne dönüşmesinden, bu konudaki farkındalığın söylemlerimize, iletişimimize, müşterilerimiz dahil tüm paydaşlarımıza yansıtılmasına, iş gücüne eşit katılımdan, kadın lider ve yönetici sayısının artırılmasına kadar uzanan birçok taahhüdümüz doğrultusunda çalışmaya devam edeceğiz. Birleşmiş Milletler’in yaptığı bir araştırmada; kadınların istihdam seviyesi, iyi bir örnek olan İsveç seviyesine çıkarıldığında; OECD ülkelerinin gayrisafi hasılasının 6 trilyon dolar daha artırılabileceği ifade ediliyor. Eğer gerekli adımları atarsak 2030’a kadar 6,3 trilyon dolar yatırıma ihtiyaç duyduğumuz BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na ulaşma yolundaki en büyük gücümüz, yaratacakları trilyonlarca dolarlık ekonomi ile kadınlar olacak” dedi.
Zorlu Holding, Akıllı Hayat 2030 sürdürülebilirlik vizyonunun önemli parçalarından biri olarak gördüğü çeşitlilik ve kapsayıcılık stratejisi çerçevesinde başlattığı toplumsal cinsiyet eşitliği odaklı çalışmalarını her geçen gün daha da güçlendiriyor.
Zorlu Holding Yönetim Kurulu Üyesi Selen Zorlu Melik önderliğinde, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komitesi ve gönüllü Zorlu çalışanlarının katılımıyla oluşturulan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çalışma Grubu, geçtiğimiz yıldan bu yana bu konuda yaptığı çalışmalarla 30 bin civarında çalışanı bulunan Zorlu Grubu içindeki farkındalığı artırmaya devam ediyor.
Zorlu Holding Yönetim Kurulu Üyesi Selen Zorlu Melik: “Eğer gerekli adımları atarsak, sürdürülebilir kalkınma amaçlarına ulaşma yolundaki en büyük gücümüz, yaratacakları trilyonlarca dolarlık ekonomi ile kadınlar olacaktır”dedi.
Eşitsizliğin küreselleşmenin en temel sorunlarından biri olduğunu ve bundan en fazla etkilenenlerin de kadınlar olduğunu vurgulayan Zorlu Holding Yönetim Kurulu Üyesi Selen Zorlu Melik; “Bugün küresel ekonomik sistem, kadınlar ve erkekler arasında derin eşitsizlikler yaratmış durumda. Toplumun yarısını oluşturan kadınları üretim sürecinin dışında bırakarak, sınırlar ve bariyerler koyarak daha iyi bir geleceğe ulaşamayız. Birleşmiş Milletler’in yaptığı bir araştırmada; kadınların istihdam seviyesi, iyi bir örnek olan İsveç seviyesine çıkarıldığında; OECD ülkelerinin gayrisafi hasılasının 6 trilyon dolar daha artırılabileceği ifade ediliyor. OECD’in yaptığı açıklamalara göre ise küresel sürdürülebilir kalkınma amaçlarına ulaşmak için 2030'a kadar 6,3 trilyon dolar yatırım gerektiğini düşündüğümüzde; bu rakam çok daha anlamlı ve çarpıcı hale geliyor. Eğer gerekli adımları atarsak, bu yoldaki en büyük gücümüz, yaratacakları trilyonlarca dolarlık ekonomi ile kadınlar olacak. Hele ki kadınlar teknoloji ve katma değer odaklı işlere yönlendilirir ve bu alanlarda desteklenirse hepimizin hayali olan herkes için eşit ve daha iyi bir geleceğe çok daha hızlı ulaşabiliriz” dedi.
Zorlu Grubu’nda “Herkes için Eşit Bi'Hayat” diyerek hazırladıkları stratejik yol haritasıyla toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik birçok çalışmaya imza attıklarını dile getiren Selen Zorlu Melik; “Kapsayıcı ve çeşitlilikten beslenen daha iyi bir gelecek hayaline; hayatın her alanında eşitliği sağlayacak bir toplum olarak ulaşabiliriz. 8 Mart’ın özel bir gün gibi kutlanmasına gerek kalmayan, kadınların her alanda eşit bir hayata ulaştığı bir dünya hayali için öel sektör, kamu ve sivil toplum olarak hep birlikte çalışmalıyız” dedi.
Zorlu Grubu’ndan Eşit Bi’Hayat’Manifestosu
Zorlu Grubu’nda bu anlayışla yılın her günü 8 Mart gibi çalıştıklarını ve bugünün artık kendileri için diğer günlerden özel bir farkı olmadığını söyleyen Selen Zorlu Melik sözlerini şöyle sürdürdü: “Özellikle son 1 yılda, eşitlik ve çeşitlilik gibi temel kavramlar ve benimsediğimiz değerler üzerine kurulan çatı stratejimizin bir yansıması olarak; Akıllı Hayat 2030 vizyonumuza paralel Eşit Bi’Hayat markamızı oluşturarak toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik çalışmalarımızı güçlendirdik. Grup şirketlerimize de yaygınlaştırmaya başladığımız çalışmalarla; mentorluk programlarından eğitimlere, atölyelere kadar birçok uygulamayla bilinç ve farkındalığımızı artırmayı sürdürdük. Bununla birlikte kısa bir süre önce Eşit Bi’Hayat Manifestosu’nu da yayınladık. Söylem, eylem, paydaşlarla işbirliği dahil her alanda fırsat eşitliğini gözeterek hareket etmeyi hedefleyen bir iş kültürünü adım adım inşa ediyoruz. Şirketlerimizden Zorlu Enerji ve Vestel’in bu konuda Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) ile gerçekleştirdiği işbirliği süreci de bizim toplumsal cinsiyet eşitliği alanındaki çalışmalarımızın ne kadar zamanında ve doğru yolda olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte koyduğumuz hedefleri de geliştirmeye, her gün çıtayı yükseltmeye devam ediyoruz. Bu çerçevede 2022’de kadın çalışan oranımızı yüzde 40’a, üst yönetimdeki kadın oranını ise yüzde 25’e çıkarmayı hedefliyoruz. Önümüzdeki dönemde de manifestomuzda yer alan; toplumsal cinsiyet eşitliğinin bir kurum kültürüne dönüşmesinden, bu konudaki farkındalığın söylemlerimize, iletişimimize, müşterilerimiz dahil tüm paydaşlarımıza yansıtılmasına, iş gücüne eşit katılımdan, kadın lider ve yönetici sayısının artırılmasına kadar uzanan birçok taahhüdümüz doğrultusunda çalışmaya devam edeceğiz.”

CUMHURİYET DEVRİMLERİ VE KADININ İNSAN HAKLARI KAZANIMLARINDAN VAZGEÇMEYECEĞİZ
8 Mart 1957 yılında Amerika’da kadın işçilerin düşük ücretleri, uzun çalışma saatleri ve insanlık dışı çalışma koşulları nedeniyle başlattıkları grevde 129 kadın işçinin yakılarak öldürülmesiyle başlayan süreç kadınların; eşitlik, özgürlük mücadelesinin simgesidir.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü; tüm dünyadaki emekçi kadınların; kendilerini ailede, toplumda, siyasal, sosyal ve ekonomik alanlarda eşit bir birey olarak görmeyen zihniyetlere karşı dayanışma ruhuyla hareket ederek; toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, kadının insan haklarının ihlal edilmesinin ortadan kaldırılması için gerekli eğitim, kültür, ekonomik ve yasal alanda çalışmalar yapılması taleplerini dile getirdikleri MÜCADELE VE DAYANIŞMA GÜNÜDÜR.
Bugün yürütmekte olduğumuz mücadelede çok daha fazla dayanışmaya ihtiyacımız vardır. Kadınlar olarak bizler başka bir dünyanın mümkün olabileceği çığlığını omuz omuza atmak durumundayız.
Maalesef dünyada eşitsizlik, yoksulluk, şiddet ve savaşlar giderek artmaktadır. Bizler savaşı, yoksulluğu, eşitsizliği, şiddeti arttıran sistemi sorgulamadan ve değiştirmeden kadının insan haklarının ihlalinin ortadan kaldırılamayacağının bilinciyle, insanları yoksulluğa iten, eşitsizliğe, şiddete ve savaşa yol açan bu sömürü düzeninin değişmesi gerektiğinin bilincindeyiz.
Ülkemizde toplumumuzun yarısını oluşturan kadınlar ne yazık ki eşit bir şekilde eğitim ve istihdam olanaklarına ulaşamamakta, kültürel ve siyasal alanda yeterince temsil edilememektedirler. Kadınların büyük çoğunluğu mülksüz, yoksul ve emekçidir.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yaygın olması toplumsal ilerlemenin önündeki en önemli engeldir. Aile içinden başlayarak kamusal alana yayılan cinsiyet ayrımcılığı ve cinsiyet eşitsizliğine neden olan politikalar, kadının insan haklarının ihlalinde başrol oynamaktadır.
Kadının özgür bir birey olması kültürel, tarihsel ve dinsel gerekçelerle engellenemez. Bu gerekçelere dayanılarak kadınlarımız eğitim hakkından, iş hayatından, toplumsal yaşamdan uzaklaştırılamaz.
Kadınların ev içinde harcadıkları ücretsiz emeğin yok sayılması engellenmelidir. Kadın emeğinin görünür olması sağlanarak, ekonomik olarak değerlendirmeye alınması gerekmektedir. Aile bireylerinin bakımını ve ev işlerinin yapılmasını kadının görevi olarak kabul eden, devlet politikasından vazgeçilmeli, ücretsiz bakım ve ev işleri kamu hizmeti olarak devlet tarafından sağlanmalı ve bunun içinde alt yapı oluşturularak sosyal koruma politikaları oluşturulmalıdır.
Eğitimde fırsat eşitliği sağlanarak, kadınların eğitime erişimleri sağlanmalıdır. Kız çocukların eğitimlerini bırakmalarına yol açan 4+4+4 sistemi terk edilmelidir. Yine istihdam alanında kadınların önündeki engeller kaldırılmalı ve kadının ekonomik bağımsızlığına yol açacak istihdam politikaları oluşturulmalıdır.
Kadınların siyasi, ekonomik ve sosyal hayatın karar alma süreçlerine etkin ve eşit biçimde katılmaları için eşit fırsatlar tanınmalıdır.
Kadına karşı gerek politikada, gerek medyada gerekse dini alanda kullanılan dilin erilleşmesi önlenmelidir. Laiklik ilkesinden uzaklaşılmasının en olumsuz etkileri kadınların üzerinde hissedilmektedir. Bu nedenle Cumhuriyetimizin temel niteliklerinden uzaklaşılmamalı, demokratik, laik bir sosyal devlette kadının eşit ve özgür bir birey olduğu devletin tüm kurum ve kuruluşları tarafından içselleştirilmeli ve kadın haklarına aykırı hiçbir söylem ve eyleme izin verilmemelidir.
Ülkemizde son yıllarda kadına karşı şiddet ve kadın cinayetlerinin sayısı hızla artmaktadır. Kadına yönelik şiddetin toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile doğrusal ilişkisi olup, toplumsal cinsiyet eşitsizliği önlenmeden şiddetin de ortadan kalkmayacağı açıktır.
Kadına karşı şiddetin önlenmesinin ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının güvencesi olan 6284 sayılı yasaya, İstanbul Sözleşmesi’ne ve nafaka hakkına karşı son yıllarda yürütülen haksız propagandayı endişeyle izliyoruz. Hak savunucusu olarak bizler; yasalarımızın uygulamadan kaynaklı sorunlarının çözümünü talep ederken, kadını özgür bir birey olarak kabul etmeyen zihniyetin planlı ve sistematik olarak siyasi zeminin uygun olduğunu düşünerek nafakanın kaldırılması ve İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6284 sayılı yasanın kaldırılması yönünde yarattıkları politik baskılarını görmekteyiz. Siyasilerden talebimiz siyasi baskıya direnerek, kadının insan haklarının ihlal edilmesine yol açacak kadın kazanımlarını geriye götürecek hiçbir yasal değişikliğe imza vermemeleridir.
Kadına yönelik şiddetin varlığında ve Aile Mahkemeleri’nin görevli olduğu alanlarda ve davalarda arabuluculuk ve uzlaştırma alternatif çözüm yöntemleri kabul edilmemelidir.
Kadınları toplumsal hayatın dışına iten ayrımcı ve cinsiyetçi politikalardan vazgeçilerek, kadını sadece ailenin bir parçası olarak gören, özgür birey olduğunu kabul etmeyen politik ve kültürel anlayış değiştirilmeli, kadınlara siyasal, sosyal ve ekonomik alanda yer açacak toplumsal cinsiyet eşitliği politikaları samimiyetle uygulanmaya geçilmelidir. Kamu Kurum ve Kuruluşları cinsiyet temelinde ayrımcılık yapmama ve eşitliği uygulamak için mekanizmalar oluşturmalı ve düzenlemeler yapmalıdır. Kadınlara karşı her türlü ayrımcılık sonlandırmalı, toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanarak, kadının toplumsal konumu güçlendirilmelidir.
Uzun mücadeleler sonucunda elde edilmiş kadın hakları kazanımlarından vazgeçmemiz veya bu yöndeki hiçbir girişime karşı sessiz kalmamız beklenmemelidir. Hak savunucu olarak bizler kadının İnsan Hakları mücadelemizi dünden daha büyük bir inançla ve dayanışmayla sürdürmeye kararlıyız.
Bizler, Türkiye Kadın Hukuku Komisyonu (TÜBAKKOM) üyeleri olarak; Cumhuriyet Devrimleri sonucunda ve mücadelelerimizle elde edilen kadın hak ve kazanımlarından geriye götürmeye yönelik her türlü zihniyetin, söylemin, girişimin karşısında olacağımızı, kadına karşı ayrımcılığın ortadan kalktığı, kadının eşit ve özgür bir birey olarak var olduğu, kadının insan haklarının ihlal edilmediği, barışın ve özgürlüğün var olduğu bir Türkiye ve Dünya için; kadın haklarının teminatı olan Atatürk Devrimlerine ve Laik Cumhuriyetimize bağlılıkla, mücadelemizi ve dayanışmamızı sürdüreceğimizi kamuoyuyla saygılarımızla paylaşıyoruz.
TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ KADIN HUKUK KOMİSYONU (TÜBAKKOM)

Siyasi İktidar “Kadının Güçlendirilmesini” İstemiyor
1857 tarihinde tekstil fabrikasında sadece daha iyi koşullarda çalışmak isteyen kadın işçilerin başlattığı grev şüpheli bir yangınla son bulmuş, 129 kadın işçi yangında hayatını kaybetmiştir. “Eşit işe eşit ücret” ve daha iyi koşullarda çalışmak isteyen kadınların anısına 8 Mart tüm dünyada “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak anılmaktadır.
Aradan 163 yılda kadın hakları alanındaki ilerlemelere karşın, toplumsal cinsiyet eşitsizliği giderilememiştir. Dünyanın her yerinde kadınlar ayrımcılığa uğramakta, şiddete maruz kalmakta, çalışma hayatının dışında bırakılmakta, erkeklere göre daha az ücretle çalıştırılmaktadır.
Ebedi Önderimiz Atatürk'ün öncülüğünde gerçekleştirilen Cumhuriyet devrimleri, Türk kadınının çalışma hayatında, toplumsal yaşamda ve siyasette erkeklerle eşit haklara sahip olmasını sağlamıştır. Bugün örnek gösterilen batı ülkelerinden çok daha önce toplumda erkek ile eşit yer bulan Türk kadını; ekonomik, toplumsal, kültürel ve siyasal yaşamda hak ettiği yere ulaşamamıştır. Kadınlarımız evde, işte, sokakta ayrımcılığa, baskı ve şiddete maruz kalmaktadır.
Kadın hak ve özgürlükleri konusunda son yıllarda yaşanan üzücü gelişmeler; siyasi iktidarın kullandığı politik dilden bağımsız düşünülemez. Siyasi iktidar, “toplumda kadının güçlenmesi ve kadın erkek fırsat eşitliğinin sağlanmasına” yönelik adımlar atıldığını ifade etse de; iktidarın bu söyleminin kalkınma ve eylem planlarında karşılığı bulunmamaktadır.
Siyasi iktidarın “toplumda kadının güçlenmesi” söylemindeki samimiyetsizliği, iktidarın hazırladığı üç belge ve üç örnek üzerinden ortaya koyabiliriz. (On Birinci Kalkınma Planı (2019-2023), 2020 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı, Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planı (2018-2023) )
• On Birinci Kalkınma Planı’nda (2019 – 2023) 2023 İçin Türkiye’nin Kadın İşgücüne Katılım Oranı Hedefi %38,5. Avrupa Birliği’nin 2020 Yılı Kadın İstihdam Hedefi %75.
Türkiye Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından hazırlanan On Birinci Kalkınma Planı’nda (2019 – 2023) 2023 için Türkiye’nin kadın işgücüne katılım oranı hedefi %38,5 iken, üyesi olmayı hedeflediğimiz Avrupa Birliği’nin 2020 yılı kadın istihdam hedefi %75’tir. 2018 yılında kadınlar için en yüksek istihdam oranları İsveç'te % 80.4 ve İzlanda'da % 83.2 bulunurken, en düşük kadın istihdam oranları Yunanistan'da % 49.1 ve İtalya'da % 53.1 kaydedildi.

Üstelik 2023 yılı için hedef gösterilen 38,5 katılım oranı resmin genelini göstermemekte, istihdamın kalitesi hakkında bilgi vermemektedir. Kadınlar erkeklerden daha az kazanmakta ve ev işi gibi korunmasız işlerde çalışmaktadır. Kadınların daha iyi işlerde ve daha iyi ücretlerde istihdamı konusunda bir yol alınamamıştır. Kadınların işgücüne katılımı, büyüme ve kalkınmanın önemli bir itici gücüdür. Kadın emeği kalkınmanın, ulusumuzun aydınlık geleceğinin anahtarıdır.
• 2020 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda Kadın Üniversiteleri Ayrımcılığı
Bir diğer belge olan 2020 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda Japonya örneği incelenerek sadece kadın öğrencilerin kabul edildiği kadın üniversitelerinin kurulacağı ifade edilmektedir.

Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’nde, Türkiye 153 ülke arasında 130. sırada yer almaktadır. Dünyanın en güçlü 3. ekonomisine sahip Japonya ekonomik gelişmişliğinin tersine Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’nde 121. sıradadır. Dolayısıyla toplumsal cinsiyet eşitliği açısından Türkiye gibi son sıralarda yer alan Japonya’daki kadın üniversiteleri uygulamasını gelişmişliğin göstergesi olarak sunmak kabul edilemez. Yalnızca kadınların gidebildiği üniversiteler, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini azaltmak bir yana, var olan toplumdaki eşitliksiz yapıyı pekiştirecektir. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için gereksinim duyduğumuz öncelik kadınlara özel üniversiteler kurmak değil, önce zihniyet sonra davranış değişikliğini yaratmaktır.
• Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nın (2018-2023) Diyanet’te Karşılığı Yok
Zihniyet değişikliği yaratmanın öncelikli yolu ise eğitimden geçmektedir. Ancak bu konuda da siyasi iktidar büyük bir samimiyetsizlik içindedir.

Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planı (2018-2023) baktığımızda kurulan büyük cümlelerin karşılığının olmadığı görülmektedir. Planda “Strateji 2” olarak “Kız çocuklarının ve kadınların eğitime kayıt, devam ve tamamlama oranlarının arttırılması.” ifade edilmiştir. Stratejinin “Faaliyetler” başlığı altında “Hutbe ve vaazlarda kız çocukları ve kadınların eğitimi konusuna yer verilerek bilinç ve farkındalık artırılacaktır.” denilmiştir. Faaliyetin performans göstergesi olarak “Kız çocukları ve kadınların eğitimi konusunda verilen vaaz ve hutbe sayısı" gösterilmiştir. Faaliyetin sorumlu kurumu olarak belirtilen Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2019 yılı hutbeleri incelendiğinde böyle bir başlık ya da içeriğe rastlanmamıştır.
Bu üç belge - üç örnek, siyasi iktidarın cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesine yönelik politikalar üretemediğinin kanıtıdır. Kadınların siyasal, toplumsal ve ekonomik hayattaki tüm karar alma süreçlerinde yer alması, kadına yönelik bedensel ve ruhsal şiddetin sona ermesi, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesi siyasi iktidarın sorumluluğudur. Ancak kadınların kendi sorunlarına sahip çıkmaları gerekmektedir.
Toplumdaki cinsiyet eşitsizliğinin tüm etkileri ile mücadele eden sağlık hizmeti sunumunda çalışan kadınların, çalışma hayatında karşılaştığı sorunlar da katlanarak büyümektedir. Hizmetin 7/24 devamlılık gerektirdiği sağlık kuruluşlarında yoğun iş yükü, uzun çalışma saatleri ve nöbet uygulaması, aynı zamanda anne olan kadın sağlık çalışanını, yoğun stres ile karşı karşıya bırakmaktadır. Sağlık çalışanları “öğle tatili” veya “dinlenme molası” dahi kullanamamaktadırlar. Anayasal bir hak olan “dinlenme hakkından” bile mahrum bırakılan sağlık çalışanı kadınların en büyük sorunlarının başında kreş sorunu gelmektedir. Şehir merkezlerindeki hastanelerin tek tek kapatılarak Şehir Hastanelerinin açılmasıyla beraber sağlık çalışanları kreş sorunu ile karşı karşıya bırakılmıştır. Şehir hastanelerini dayatan iktidar, çalışanın en temel sorununa bile çözüm üretmekten yoksundur. Siyasi iktidar, görevlendirdiği memuru için çocuk bakım hizmetleri vermekle yükümlüdür.
HEP BİRLİKTE #DEĞİŞTİREBİLİRİZ
Eşit hak ve özgürlüklere sahip çıkmanın yolu laik Cumhuriyete sahip çıkmaktan geçtiği inancı ile başta Sendikamız Genel Sağlık-İş ve Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş’e bağlı sendikalarımızın üyesi emekçi kadınlar olmak üzere tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyoruz.
Zekiye Bacaksız
Genel Sağlık-İş Genel Başkanı

Ümit Boyner: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Bir Seçenek Değil Haktır
8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Boyner Grup çalışanları ve basına yaptığı yazılı açıklamada cinsiyet eşitliğinin sadece kadınlar için değil erkekler için de önemli olması gerektiğini vurgulayan Boyner Grup Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner konunun bir kadın-erkek meselesi değil, demokrasi ve haklar meselesi olduğunu belirtti.
Boyner Grup Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle yazılı bir açıklama yaptı. Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunun ekonomik, politik, sosyal ve kültürel olarak halen toplumun kanayan bir yarası olduğunu söyleyen Ümit Boyner, “Ülkemizde ve dünyada her yıl binlerce kadın eşleri, babaları, abi veya sevgilileri tarafından öldürülüyor. Şiddet dışında kadın bedenine ve günlük hayata erkek müdahaleleleri sıradan vakalar olmaya devam ediyor. Kadına karşı şiddetle mücadeleyi aşarak hayatın farklı alanlarında eşitliği nasıl kuracağımız meselesine artık geçmemiz gerekiyor. Çünkü kadınların erkeklerle eşit hakları kullanabilmesinin ve toplumsal yaşama katılımlarının türlü yollarla kısıtlandığı veya düzenlendiği toplumların gelişmiş ve medeni olduklarından bahsetmek mümkün değil” dedi.
Ümit Boyner açıklamasına şöyle devam etti: “Politik, sosyal, ekonomik ve çevresel; kısacası “insani” ve “hayati” pek çok problemle boğuştuğumuz günümüz dünyasında, toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı her geçen gün daha da önem kazanıyor, daha çok konuşuluyor. Çünkü hemen hemen tüm insani ve hayati sorunların kökeninde insanlığın en eski eşitsizliklerinden biri olan cinsiyet eşitsizliği bulunuyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sadece “kadın hakları” meselesi değil, kadın-erkek ayırdetmeksizin tüm toplumun huzur ve refahını etkileyen bir “demokrasi” ve “haklar” meselesi olarak görüyorum. Bu nedenle toplumsal cinsiyet eşitliğinin sadece kadınlar için değil erkekler için de önemli ve hayati bir mesele olması gerektiği kanısındayım.
Eğitimde, ekonomide, istihdamda, siyasette, sanatta, sporda toplumun diğer yarısından farklı haklar ve uygulamalara rağmen kadınların mücadele etmekten vazgeçmediklerini, her alanda başarılı kadınların sayısının arttığını görmekten ise mutluluk duyuyorum. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin tercih edilecek bir seçenek değil bir hak olduğunu söyleyemeye devam edeceğiz.
Bu vesileyle tüm kadınların ve toplumsal cinsiyet eşitliğinden yana tavır alan herkesin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum.”

Bayburt Belediye Başkanı Hükmü Pekmezci 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla yayınladığı mesajında şu ifadelere yer verdi:
“Aile ve toplum arasında bir köprü görevi gören kadının sosyal sistemin ilerleyişine katkısı büyüktür. Bu nedenle sadece çocuğun topluma hazırlanmasında değil, ailede sağlıklı bir iletişim ortamının kurulmasında da etkilidir. Şanlı tarihimizde kadın erkeğin gerisinde değil yanında yer almış ve Dünya tarihinde Türk Devletleri kök salarken kadının da önemli yeri vardır.
İstiklal mücadelemizde de çok önemli görevleri üstlenen kadınlarımız canları pahasına vatanı korkusuzca savunmuşlardır. En başta annelik gibi kutsal bir görevi yerine getiren kadınlarımıza daima saygı duymalıyız. Yüce dinimiz ve medeniyetimizde her zaman kadına özel bir önem vermiş ve kadınlarımızın hak ve hukuklarının çiğnenmemesi hususunun altını önemle çizmiştir.
Bayburt Belediyesi olarak 8 Mart 2020’de organize etmeyi planladığımız kadınlar günü özel programımızı Suriye’den gelen ve hepimizi derin üzüntüye boğan şehit haberlerinden dolayı iptal ettik.
Bu duygu ve düşüncelerle, hayatımıza emekleriyle ve değerleriyle anlam katan tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü tebrik ediyor, sağlık, huzur ve mutluluklar diliyorum.”

PALANDÖKEN, “KADIN ESNAF VE SANATKÂR SAYISI 5 YILDA 45 BİN ARTTI”
“TOPLAM ESNAF İÇİNDE KADIN ESNAF ORANI YÜZDE 16.34”
“KADINLAR EN ÇOK BAKKAL, BAYİİ VE BÜFECİLİĞE RAĞBET EDİYOR”
ANKARA- Son beş yılda 45 bin 682 kadının esnaf ve sanatkâr olarak çalışma hayatına atıldığını kaydeden TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “2016’da 252 bin 431 olan kadın esnaf ve sanatkâr sayısı, beş yılda 45 bin 682 artarak Şubat sonu itibariyle 298 bin 113 oldu. Kadınların toplam esnaf ve sanatkârlar içindeki oranı ise yüzde 16.34 olarak kayıtlara geçti. Kendi işinin patronu olan kadın esnafımızın her geçen gün artması teşkilatımız adına büyük önem arz etmektedir. Ülkemizin kalkınması ve gelişmesi için kadın emeğine, gücüne ve alın terine her sektörde ihtiyacımız var” dedi.
“KADINLARIN EN ÇOK TERCİH ETTİĞİ MESLEKLERDE ŞOFÖRLÜK DE VAR”
Kadın esnaf ve sanatkâr sayısındaki artışın sevindirici olduğunu dile getiren Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Son beş yılda 45 bin 682 kadın esnaf ve sanatkârın aramıza katılması oldukça sevindirici. Kadın esnaf ve sanatkârlarımız en çok bakkal, bayii ve büfe işletmeciliğine rağbet ediyor. 36 bin 376 kadın bakkal, bayii ve büfe işletmeciliği yaparken, 25 bin 87 kadın lokantacılık, 23 bin 339 kadın kuaförlük, 13 bin 226 kadın konfeksiyonculuk ve 10 bin 493 kadın servis aracı işletmeciliği yapıyor. Öte yandan 10 bin 18 ile taksicilik, 9 bin 784 ile kara yolu yük taşımacılığı, 9 bin 618 ile kahvehane-kıraathanecilik, 8 bin 90 ile tuhafiyecilik ve 7 bin 203 ile minibüsçülük de kadın esnafımızın en çok tercih ettiği ilk 10 meslek grubu arasında yer alıyor” diye konuştu.

DSP Genel Başkanı Önder Aksakal’ın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Mesajı
DSP Genel Başkanı Aksakal, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için bir mesaj yayınladı. Aksakal’ın mesajı şöyle:
“8 Mart 1857’de kapitalizme karşı 40 bin kadın işçinin daha iyi şartlarda çalışma talebiyle ortaya çıkan bu haklı direniş halen günümüzde dünyanın birçok yerinde kadınların çabalarıyla devam etmektedir. Temennimiz ve arzumuz; kadınlarımızın hayatın her alanında hak ettiği şartlarda, eşit koşullarda yaşam koşullarını yaratabilmektir. Kadın; yapıcı ve birleştirici misyonuyla önce ailesini daha sonra da toplumu birleştiren, bütünleştirendir. Çağlar boyu devam eden bu mücadelesi artık sona ermeli, erkek egemen bir toplumda kadınların payı göz ardı edilmeden, hak ettikleri statüde yaşamaları en büyük dileğimizdir.
Dünya emekçi kadınlar günü, öncelikle şehit anneleri olmak üzere tüm dünya emekçi kadınlarına kutlu olsun.”

Şiran Dernekler Federasyonu Kurucu Gençlik Kolları Başkanı Burhan Gül’ün
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlama mesajı:
“Türkiye’nin temel yapı taşı ailedir. Aile deyince ilk akla gelen kavram kadındır. Ülke mutluysa bunu sebebi kadındır. Ülke umutluysa bunun sebebi de kadındır. Bir kadın (anne. eş veya evlat) toplumu dönüştürebilir ve istikamet verebilir. Bu yüzden kadınlarını dışlayan ülkeler hiçbir zaman ilerleyemezler.
Düşünün daha yaşanabilir bir dünya için kadın haklarını önemsenmeli ve kadınların hayatın her alanında aktif rol almaları sağlanmalıdır. Toplum olarak en büyük hedefimiz iş dünyasında kadın istihdamının artış sağlanmasıdır. Unutulmamalıdır ki geleceğe güvenle bakabilmek adına kadınlarımızın elde ettiği başarılar hepimiz için ilham kaynağı olacaktır. Toplum için üreten, hayata değer katan tüm kadınlarımız başımızın tacıdır.
Bu vesileyle en başta kendi annem olmak üzere Türkiye’mizin ve dünya üzerindeki tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyor, saygılarımı sunuyorum.”