7 Aralık Cumartesi günü Anadolu Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. İbrahim Öztek beraberinde Öğr. Em. Albay Hicabi Meral, Türk Kamusen kıdemli yöneticilerinden Erol Güler’le birlikte Çerkezköy Ttürk Ocağı açılış törenine katıldılar.
Törene İstanbul’dan birçok STÖ başkan ve yardımcıları ile Zonguldak, Ankara, Sakarya gibi uzak illerden, ayrıca Trakya bölgesi illerinden 40 kadar STÖ mensupları Çerkezköy Türk Ocağı açılışını onurlandırdılar.
Tören için Ankara’dan Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz ve yardımcıları da geldiler.
Ayrıca Belediye Başkanı Vahap Akay da töreni onurlandıranlardandı.
Açış konuşmaları, kurdele kesimi, şilt ve ödül takdimleri, günün anlamına uygun bir müzik, resim sergisi, kokteyl ve yemeği ile muhteşem bir açılış gerçekleştirildi.
Açılış ocak başkanı eğitimci Burak Candaş’ın ne kadar çok sevildiğini gösteriyordu. Prof. Dr. Öztek’de kendisini kutlayarak bir şilt, kitap ve bayrak taktim etti.
1789 Fransız ihtilali ile milliyetçilik akımları Avrupa’yı ve Balkanlar’ı sardı. Balkan milliyetçiliği ve Bakan savaşları belimizi büktü. Tanzimat Fermanı sonrası Osmanlı Devleti’nde de milliyetçilik akımları görülmeye başlandı. Balkanlarda 500 yıllık yöneticiliğimiz sona ermiş, Düşman İstanbul kapılarına dayanmıştı. Millet fakir, fukara, bilgisiz ve cahildi. Ülke insanının en az % 95’i kendisini padişahın kulları olarak biliyor, ümmettik ama Peygamberimizin ismini bile bilmiyorlardı. Sen Türk değil misin dendiğinde ise; estağfurullah diye cevap veriyorlardı.
Atatürk Manastır (Makedonya) Askeri idadisinde okurken bir arkadaşı kendisine Mehmet Emin Yurdakul’un bir şiirini okuyor. Aşağıda ilk kıtası bulunan şiiri öğrenci Mustafa Kemal’de okuyor.
“Ben bir Türk’üm dinim, cinsim uludur
Sinem, özüm ateş ile doludur
İnsan olan vatanının kuludur
Türk evlâdı evde durmaz, giderim”.
Atatürk, biz o zaman Osmanlıydık. Millet veya ülkü kavramı, vatan aşkı gibi milli duyguları canlandıran idealler yoktu. Şiiri birkaç kez okudum ve ben bu şiirde milli benliğimin gururunu tattıran ilk anlatımı bulmuştum. Bilmediğimiz bir Türklük kavramı ile karşılaşmıştım. Yani ben gerçekte bir Türk’tüm diyor. Atatürk o gün bu şiirle tanışmasaydı, belki bugün Anadolu’nun bazı bölgelerinde kendilerine Türk denen küçük yabani barbar topluluklar olarak kalacaktık.
Şair Mehmet Emin Yurdakul ve arkadaşları 3 Temmuz 1911 de bir araya geldiği arkadaşları ile yaptığı çalışmalar sonucu 25 Mart 1912 günü Türk Ocağını kuruyorlar. Yönetimde Ahmet Ferit, Ahmet Ağaoğlu, Askeri Tıbbiyeli Fuat Sabit Ağacık gibi isimler yer alıyor. Daha sonra Ziya Gökalp, Halide Edip Adıvar, Hamdullah Suphi, Yusuf Akçura Ömer Seyfettin Hüseyinzade Ali ve Dr. Reşit Galip gibi değerli isimler yer alıyor.
Atatürk 20 Mart 1923 günü Konya Türk Ocağını ziyaret eder. Şöyle bir konuşma yapar; “Türk Ocağı Türklüğün hakiki bir timsali olmalıdır. Bu ocaktan milletin duygusunu, ülküsünü daima ısıtacak, nurlandıracak parlak alevler yükselmelidir. Bu alevler tüm vatanı aydınlatmalıdır”.
1919 yılında 35 Türk Ocağı vardı. Bu sayı 1928 de 141’e ulaştı. Zamanla kapanma ve açılmalar yaşandı. Bugün ise Ocak sayısı 90 kadardır. Yurt dışında da yeni yeni temsilcilikler kurulmaktadır.