Batı ülkelerinde soracak olursanız Doğu’luyuz..
Doğu ülkelerinde soracak olursanız Batılıyız..
Ülkemizde soracak olursanız nüfusun yarısı batılı diğer yarısı ise doğulu olduğunu ifade eder..
Dünya’da örneği az olan bu durum aslında bir adımı Asya’da, bir adımı Avrupa’da olan Avrasya coğrafyasının sosyolojik bir azizliğidir..
Ülkemizde sosyokültürel yapı incelendiğinde doğudan batıya doğru olan tüm geçiş formlarını bir arada bulmanız mümkündür..
Böyle bir toplumun homojen bir kültüre sahip olması ancak güçlü bir eğitim ve medeniyet çizgisinin yükseltilmesiyle mümkündür. Aksi halde sosyokültürel çatışma süreklilik arzeder..
Mustafa Kemal Paşa bu gerçeği görebilen akıllı bir liderdi. Kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devletinde böyle bir yaşam tarzı istemiyordu ve bunu aşmanın yolunu da çok iyi biliyordu..
Yapılan dâhiyane devrimlerle toplumun eğitim ve medeniyet alt yapısı kısa bir sürede kuruldu. Artık ülke topraklarına eğitim ve medeniyet tohumları ekilmişti.
Köy Enstitülerinin kurulmasıyla bu faaliyet ülkenin kılcal damarlarına kadar ulaştırıldı. Anadolu’da hizmete sokulan Devlet Üretme Çiftlikleri modern tarımın köylüye öğretildiği çağdaş birer eğitim ve üretim tesisleri haline geldi. Kurulan Halk Eğitim Merkezleri ise eğitim imkanı bulamamış halka mesleki ve pratik eğitimin verildiği birer halk okulu oldu..
Cumhuriyetin ilk yıllarında topluma önemli bir format atılmış ve toplumun her katmanında, yaşamın her alanına ait bir eğitim ve medeniyet seferberliği başlatılmış, kısa sürede ülkede yaşam kalitesi ve halkın dünya görüşü değişmeye başlamıştı..
Artık toplum homojen bir hale gelmeye yüz tutmuş, batılılaşma ve medeniyet yolunda önemli adımlar atılmış, bu durum toplum tarafından benimsenmiş ve sosyokültürel uçurumda mesafe yavaş yavaş kapanmaya başlamıştı..
Tüm dünyayı hayrete düşüren bu hızlı dönüşüm aralıksız bir şekilde devam etti.. ta ki büyük önderin ölümüne kadar..
Atatürk’ün zamansız ölümü tüm ülkeyi derin bir yasa boğdu, dönüşüm heyecanı mateme büründü ve uzun süre inkıtaya uğradı..
Çağdaş ve kalkınmış bir Türkiye’yi daha başından beri istemeyen emperyalizm ve işbirlikçileri yeniden cesaret kazandı ve durumu fırsata çevirerek bu rüyaya son verdiler..
Medeniyet çizgisine çekilmiş olan yay bir anda boşaldı ve her şey hızla başa dönmeye başladı.. Sosyokültürel mesafe şark zihniyeti lehine yeniden açılmaya başladı..
Bugün yaşanan ilkellik ve toplumsal çatışma, bu coğrafyanın azizliği içinde Atatürk sonrası yaşanan siyasi basiretsizliğin hazin bir neticesidir.
Gerçekleri Atatürk’ün gözüyle göremeyen ya da görmek istemeyen bir lider bu ülkeyi asla düzlüğe çıkaramaz..
Atatürkçü bakış açısı, geçmişte olduğu gibi maalesef bugünde bazı çevrelerin işine gelmemektedir. Çünkü yaşama dair beklentileri az ve kolay ikna edilebilir primitif bir toplum kitlesi ikballerinin yegane teminatıdır..
Yaygınlaştırılan Atatürk karşıtlılığının asıl nedeni budur!.
Yazımı Atatürk’ün ikaz mahiyetindeki şu sözü ile noktalamak istiyorum:
“Medeniyetin coşkun seli karşısında mukavemet boşunadır. O, gafil ve itaatsizler hakkında çok amansız davranır. Medeni olmayan milletler, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdur..”
Tüm arzum Atatürkçü bakış açısının yeniden hakim olması ve toplumu muasır medeniyetler çizgisine taşıyacak olan milli iradenin düştüğü yerden kaldırılmasıdır..
Dr. Vecdet Öz