“Küçük insanlar kişileri, normal insanlar olayları, büyük insanlar fikirleri tartışır” der Hyman George Rickover (1900- 1986). Bu söz çok anlamlı ve üzerinde çok düşünülmesi gerekir.
Çoğu zaman insanlarla uğraşıyoruz. Oysa kişilerin ve olayların konuşulması üretkenliği sağlamıyor. Ancak fikirleri konuştuğumuz zaman bakış açımız genişliyor. Bu süreçte üreticiliğimiz ve verimliliğimiz artıyor.
Geniş ufuklu ve vizyon sahibi kişiler “kişi” odaklı değil, “konu ve kavram” odaklı düşünürler. Ancak kavramlarla, nesnelerin veya düşüncelerin zihnimizdeki soyut ve genel tasarımını yapabiliriz,
Kişilerin skça konuşulduğu ve tartışıldığı ortamlarda, insanların bir kısmına mutlak bağlılık, bir kısmına tepki ve öfke oluşur. Böyle ortamlarda üreticilik ve yaratıcılık kolay kolay gelişemez. Orijinal bilgi üretilmez. İnsanlar “sizden” veya “bizden” diye kategorize edilir. Her şeye duygusal yaklaşılır, akıllıca yaklaşılmaz. Bilgi üretilmez. Çünkü duyguların bilgiye ihtiyacı yoktur.
“Kim” diye düşündüğümüz zaman bir insanı beğenir, öbürünü eleştirirsiniz. “Konu” veya “fikir” odaklı düşündüğünüz zaman, “nasıl” diye sorarsınız, kavramlarla düşünürsünüz. Kimseyi düşman olarak görmezsiniz. Zamanınızı ve enerjinizi kendinizi geliştirmeye ve üreticiliğe verirsiniz. Temel prensiplere göre hareket edersiniz.
Bilgi sahibi olunmadan, fikir sahibi olunmaz. Öncelikle konu hakkında ayrıntılı bilgi edinmeliyiz ki, tartışma yapabilelim. Bilgisizce yapılan tartışmalar kırgınlıklara kavgalara, incinmelere sebep oluyor. Anlamak sevmektir. Anladığımız insanlara düşmanlık besleyemeyiz.
“Bilgi güçtür. Bilginiz kadar güçlüsünüz.” Önce kaliteli bilgi sahibi olalım ki sözümüz değerli olsun ve gücümüz artsın.
Tartışmalarımız insanlar üzerinden değil, okumak, öğrenmek, öğretmek, bilgi üretmek üzerinden olursa kendimiz işe yarar konuma gelmiş oluruz.
“Bilim ve sanat takdir edilmediği yerden göçer.” Hep insanların konu edildiği ortamlarda, bilim ve sanat kendine yer bulabilir mi?