Erdoğan ,'15 Temmuz Darbe Girişimi ve Din İstismarına Karşı Birlik, Dayanışma ve Gelecek Perspektifi'konulu Din Şûrası'na Cemaat ve Fetullahçı Terör Örgütü hakkındaki görüşlerini açıkladı

Erdoğan cemaatle ilgili görüşlerini şöyle açıkladı.


“Açık konuşayım rahmetli Özal, Ecevit hatta biz de yardımcı olduk. Şahsen ben de katılmadığım yönleri olsa da asgari müşterekte buluştuğumuz zanlıyla bunlara yardımcı oldum.Her şeye rağmen bu hain örgütün gerçek yüzünü çok daha önceden ortaya dökememiş olmanın üzüntüsü içindeyim. Bundan dolayı hem rabbimize hem de milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum. Milletimiz de bizi affetsin.Yurt için ve yurt dışındaki eğitim ve yardım faaliyetleri çerçevesinde ve hatta hatta Allah dedikleri için müsamaha gösterdik.Dedik ki bir ortak yanımız vardı. Aynı menzile giden farklı yollardan biri olarak gördüğümüz bu yapının bambaşka niyetlerin sinsi planların örtüsü olduğunu uzun süre görmedik göremedik.”

 


Erdoğan’ın konuşmasından satır başları:
Bilindiği gibi ülkemiz son 3 yıldır çok önemli gelişmelere sahne oluyor. 15 Temmuz gecesi yaşadığımız silahlı darbe girişimi bu sürecin en kanlı, en cüretli boyutunu teşkil etmiştir. Devlet ve millet olarak bekaamızı yakından ilgilendiren bu olayın odağında yer alan FETÖ, kendisini bir dini yapı, bir cemaat, bir eğtim­öğretim hizmetinde bulunan bir yapı olarak göstermesiydi. Bu hain yapının 40 yıldır toplumumuz içinde toplumumuz içinde virüs gibi yaşayabilmesi işte bu dini değerleri öne çıkaran kimliğiyle olmuştur.

 

ŞİMDİ ‘HAKLIYMIŞSIN’ DEMEYE BAŞLADILAR
‘Bunlar silahlı bir örgüt değil’ diye duyardık. Biz ‘Yanlış tespit içindesiniz. Bunlar silahı vakti geldiğinde en iyi kullabilecek örgüttü’ diyorduk. Silahlı kuvvetler içinde örgütlenmiş, oradaki silahları millete doğrultabilecek bir örgüttür. İnanmıyordu. Bunu kalkıp meydanlarda söyleyebilecek noktada değildik. Özel toplantılarda yaptığımız görüşmelerdi. Şimdi o dostlar ‘Haklıymışsın’ demeye başladılar.
Milletimiz meşrebi ne olursa olsun, Allah diyen, peygamber diyen, hayır için çalışan herkesi, her grubu bu
yapıya hüsniyye ile yaklaşmıştır. Tek parti döneminden itibaren irtica paranoyasıyla dini cemaatlerin üzerine gidildiği dönemde, bu yapı da milletimizin kolları, kanatları altında varlığını sürdürmüştür.

 

ALLAH DEDİKLERİ İÇİN MÜSAMAHA GÖSTERDİK
Özel, Demirel, Ecevit ve bizler, farklı görüşten siyasetçiler olmamıza rağmen bu yapıya destek olduk. Ben de katılmadığım pek çok yönleri olmamıza rağmen herkesim gibi yardımcı oldum. Bu kesimin de istifade etmesini sağladık. Yapının başındaki kişi üzerindeki tereddütlerimize rağmen, eğitim, yardım, dayanışma faaliyetleri için müsamaha gösterdik. Allah dedikleri için müsamaha gösterdik. Bir ortak yanımız var dedik.
Aslında bu yapının bambaşka niyetleri, aracı, örtüsü olduğunu uzun süre görmedik, göremedik.

 

KENDİ ARKADAŞLARIMIZA DAHİ ANLATMAKTA GÜÇLÜK ÇEKİYORDUK
Asılına bakılırsa 2010 yılından itibaren bu tespiti paylaştığım üst kademe yöneticisi arkadaşlarım oldu.
Tavrımız değişti. 2012 yılından sonra rezervlerimizi çok açık koymuştuk. Bu dönemde hızlanan TSK’ya
yönelik operasyonlar ve davalarla ilgili ciddi şüphelerim oluştu. Uzun yıllar birlikte çalıştığım komutanlara
yönelik suçlamalar beni ikna etmiyordu. Meseleyi kendi arkadaşlarımıza dahi anlatmakta güçlük çekiyorduk.
17­25 Aralık darbe girişimi bu örgütün yüzünü ortaya koyan hamle oldu.
15 Temmuz milletçe maruz kaldığımız yakın tarihimizin en büyük sıkıntılarından biriydi. 79 milyon hep birlikte cesaretle, metanetle, dirayetle yürüttüğümüz mücadele ile bu sıkıntıyı defettik. 15 Temmuz gecesi ne kadar kara başladıysa, sabahı da o derece aydınlık sonuçlanmıştır. Artık bir yandan ülkemize ve milletimize yönelen bunların müsebbiblerinde hesap sorma zamanıdır.

 


ONLAR İNANMADI AMA BEN MİLLETİME İNANMIŞTIM
Şimdi sözde profesör diyor ya ‘Sokağa çıkmazlar’ diye. Onlar bu milleti tanımamış. Ama ben milletime
inanmıştım. Milletime inandığım için de meydanlara, havalimanlarına davet etmiştim. Rodos adasına giderek değil, sizin içinizde olarak demiştim. İstanbul Atatürk Havalimanı’na indiğimizde, aprona onbinlerce insanın nasıl yığıldığını görmüştük. Bu millet büyük millet, imanı hakikaten güçlü bir millet. Örneğini gördük. Darbeler tarihi bu milleti farklı anlatacak. Silahlar, F­16’lar, F­4’ler yürüyecek, buna karşı elinde bayrağıyla duran bir millet. Bazıları bölücü PKK ile özdeş hale getiriyor. Ne alakası var? PKK’nın elinde doğru dürüst silah bile yok. Ama FETÖ, milletin vergileriyle alınmış olan F­16’larla, F­4’lerle, helikopterlerle milletine kurşun, bomba yağdırıyor. Yeri gelince zaten beraberler. Onların seçim karargahlarında nasıl beraber olduklarını giyimleriyle, kuşamlarıyla biliyoruz. Onların seçim karargahlarında beraber olduğunu görüyorduk, biliyorduk, tanıyoruz. Nerede, kimle, nasıl hareket edecekleri belliydi.

PENSİLVANYA’DAKİ ŞARLATANIN HEZEYANLARINA KULAK VERECEK HERKES…
Bu salondan ilan ediyorum şu saatten sonra Pensilvanya’daki şarlatanın hezeyanlarına kulak verecek herkes başına gelecekleri peşinen kabul etmiştir. Tabi bu yapının en önemli özelliği tedbir ve takiye adı altında ikiyüzlülüğü, yalanı, riyayı, ruhsuzluğu karakter haline dönüştürmesidir. Yüzlerine tükürseni yağmur yağdı diyen, kendi aile mahremiyetlerine dahi saygısı olmayan sapkınların davası haline dönmüştür. Din tektir. Bir ihanet şebekesinin dini motifleri kullanması onu masum göstermeye yeterli olabilir mi? FETÖ mensuplarının bu yapıya bağlılıklarında samimi olmaları onların haklılığı değil, itikadi olarak yanlış yolda olduklarını gösterir.
Kuran­ı Kerim’de aklımızı kullanmamızı emrediliyor. Aklını Allah’a değil, ABD’de yaşayan bir faniye ipotek
ediyorsa, artık onun için yapacak bir şey kalmamıştır. Herkes kendi yolunda gitmekte serbesttir. Biz ikazımızı yerine getirdik. Bundan sonra artık tabanı ibadette bile çekinmeye başlıyoruz. O görevi yerine getirmekte bile endişe edenler var. Aklını, vicdanını, her şeyini böyle bir şarlatana ipotek eden birisine ben şüpheyle bakıyorum. Bundan sonra her anlamda mücadele, hesap sorma günüdür.

 

CANLI BOMBAYI DÖNMESİNDEN ÇEKİNMEZLER…
Pişman olduklarını söyleyenler konusunda ciddi tereddütlerimiz var. Gerçekten pişman mı oldular? Yoksa
ihanet şebekesinin, riyakarlığı içindeler mi, anlamakta zorlanıyoruz. Hiç kusura bakmasınlar gardımızı
indirmeyeceğiz. Çünkü mümin bir sokulduğu delikten bir daha sokulmaz.
Hırsızlık kötüdür, ama en büyük hırsızlık insanların dinini, inancını, ümidini çalmaktır. FETÖ tarihin en büyük hırsızlık şebekesi olarak onbinlerce insanın geleceğini çalmıştır. İsmailiye mezhebinden çıkan Haşhaşiler
bunun en çarpıcı örneğidir. FETÖ gibi iyi eğitimli, kariyer sahibi, kendisini gizlemeyi bilen kişilerden
oluşuyordu. Bu durum aynı kişilerin zamanı geldiğinde liderlerinden emir aldıklarında canlı bombaya,
suikastçıya dönmesinden çekinmezlerdir.

 

238 ŞEHİT BASİT BİR OLAY DEĞİL
Bunların faili meçhul infazları var. Hepsi çıkıyor. Vatandaşında F­16’larla bomba yağdıranların bir insanın
ölümünden tüm insanlığın ölümü murat edildiğine göre başka bir şey beklenebilir mi? İşte TBMM
bombalandı, Külliye bombalandı, bir hanım kardeşimizin başı vücudundan ayrıldı ve kongre merkezimizin
çatısından aldık. Bunun dinimizde yeri var mı? Kime karşı yapıyor bunu? Rastgele oradaki toplum üzerine
bomba yağdırıyorsun. Fakat buna rağmen aileleriyle görüştüğünüz zaman hiçbirisi ne oldu demiyor. Hala
canımız bu yola feda olsun. Bu bir dava için, bir inanç için yapılır. Bu çok basit bir olay değil. 238 şehit basit bir olay değil.

 

SANKİ EVLADININ BİR KOLU GİTMEMİŞ BANA TAVSİYELERDE BULUNUYOR, PSİKOLOJİK TEDAVİ UYGULUYOR
Gümüşhaneli bir kardeşimiz neşeli neşeli konuşuyor, ‘sen nasılsın’ diyor, ‘sesini duydum ya bana yeter’ diyor. ’88 yaşında bir annem var diyor, görmesem bile sesini duyuyum’ diyor. Kendisiyle görüşüyoruz, sanki evladının bir kolu gitmemiş bana tavsiyelerde bulunuyor, psikolojik tedavi uyguluyor. Bir albayımız delik deşik olmuş o da arıyor, ‘bizi düşünmeyin. Ama bunlar bitmedi ha, ordunun içinde çok var, bu sizi yanıltmasın, siz de kendinizi iyi koruyun’ diyor. Elhamdürillah. Böyle bir millet olduktan sonra biz tankların önüne yatan böyle bir millete sahip olduktan sonra Allah’ın izniyle bu badireleri atlatırız, ülkemizi de medeniyet yarışında çok daha iyi noktaya ulaştırırız.
Bu yapının kan kona, kin kokan, vahşey kokan yüzünü görmezden gelip hala eğitim, öğretim, hizmet, yardım diyenin ya gözü görmüyordu, ya kalbi kapalıydı. O yüzden okullarına el koyduk. Hepsini de onlara referans olan üniversitelere devrettik.
TSK’da da askeri liseleri kapattık. Bundan sonra tüm liselerden artık harp okullarına girme şansı doğmuştur.
Harp okullarının çatısında Milli Savunma Üniversitesini kurduk, artık harp akademilerini de kaldırıp onun
yerine lisans eğitimi veren lisansüstü bir üniversite haline gelmek suretiyle sistemi bu şekilde reforme edip adım atmış oluyoruz.
Jandarmayı İçişleri Bakanlığı’na bağladık. Jandarmanın sistematiğini de polisinki gibi dönüştürdük. Dün
akşam son altyapı ile ilgili adımları attık 48 saat içinde yeni görevlendirmelerle jandarma camiasındaki
arkadaşlarımız çalışmalarına başlayacak. Silahlı kuvvetlerimizdeki çalışma süreci başlayacak.

 

ASIL BUNCA İNSANIN ZİHNİNİ, KALBİNİ KARARTMAK GAYRETULLAHA DOKUNUR
17­25 Aralık’tan beri birilerinin dilinde, ‘Aman Başbakan’ım’, şimdi de ‘Aman Cumhurbaşkanım’. 15
Temmuz’da 238 masumu katleden bu katillere hala masumiyet atfetmek gayrettullaha dokunur. Asıl bunca insanın zihnini ve kalbini karartmak, mankurtlaştırmak gayrettulaha dokunur.
Her alanda olduğu gibi dini hayat, dini müesseseler konusunda kendine çeki düzen vermeye ihtiyaç vardır.
Ben Diyanet İşleri Başkanımızın konuşması sebebiyle kendilerine çok çok teşekkür ediyorum. Özellikle de yüzbin gibi bir kadroya sahip olan diyanet camiamız bu işi üstü örtülü götürmemelidir. Hedefte sadece FETÖ yoktur, bölücü terör örgütü de hedefimizdedir.

 

 

SÖZCÜ

Advert