Bilsen Gürer yazdı
Temmuz ayının ilk haftasında gittiğim Gümüşhane, beklediğimden daha fazla turizm olanaklarına sahip oluşuyla beni şaşırttı. Ben daha önce iki defa Kelkit’e gitmiştim. Burada bulunan Antik Satala Kenti hakkında bilgilere sahiptim ama bu kentin doğası ve diğer tarihi kalıntılarıyla bu kadar zenginlik içerdiğini bilmiyordum. Gümüşhane, florası ve giden Rum ahalinin geride bıraktıkları kadar Karaca Mağarası ve Tomara Şelalesi, yemekleri ve özellikle de Süleymaniye Mahallesi ile alanındaki gizli gücünü gözler önüne serivermişti.
Yaklaşık olarak 20/25 kişilik bir TÜRSAB (Türkiye Seyahat Acentaları Birliği) grubuyduk. 7 Temmuz 2012 Cumartesi günü, sabah uçağıyla Trabzon Hava alanına geçtik. Bizimle birlikte İstanbul’dan bu davetin ev sahibi ayağında bulunan bazı GÜSİAD’lı işadamları da bulunuyordu. Kahvaltı, Trabzon’da yol üstünde bulunan bir tesiste yapıldı. İlk durak Santa yerleşimiydi. 17.Yüzyılda burada yaşayan Rum’ların geride bıraktıklarından oluşan Santa görülmeye değerdi. Bu vadideki flora ve fauna şaşırtıcı derecede zengindi. Temmuz ayının ilk haftalarında, bu kadar renkli ve yoğun çiçek, kelebek ve kuş bulunması, vadinin asfalt girmemiş zorlu yollarının bölgeye sunduğu bir fırsattı. Bu güne kadar vadi bütün doğallığını korumuş, hiç bozulmamıştı. Şimdi Gümüşhane, birinci sırada turizmi hedeflemişti ve bu vadi bu konuda sunduğu inanılmaz olanaklarıyla kentin elini kolaylaştırıyordu.