Emniyet eski Müdürü Hanefi Avcı, NTV canlı yayınına çıkarak darbe girişimine ilişkin değerlendirmelerde bulundu

Yazdığı kitabında Gülen cemaatinin emniyette örgütlendiğini ve yasadışı faaliyetlerde bulunduğunu yazan Hanefi Avcı, 15 Temmuz’da gerçekleştirilen darbe girişimi hakkında açıklamalarda bulundu.
İşte Avcı’nın söylediklerinden öne çıkan başlıklar;
“Türkiye’deki en ciddi sorun yaşadıklarımız bilinmesine rağmen, cemaatin ve devlet içindeki varlığının iyi anlaşılamaması. Bugün de iyi okunamıyor. Cemaate bağlı askerler ihtilal yaptı deniliyor. Bu tamamen cemaat tarafından planlandı. Cemaat baştan bu yana devlete hakim olmayı ve toplumu yönlendirmeyi düşünüyor.
Biz polis, asker ve yargıdaki yapılanmayı gördük ama diğer kurumlardakini görmedik. Devletin kurallarını uygulayacak kendine muhalif olabilecek memurlar bertaraf edildi. Bunu o kadar ustaca yaptılar ki. Biz bunu daha açık yaşayanlardanız. Askerler bunu daha ağır yaşadı.
Cemaat sayısal çoğunluktan çok elemanlarını kilit noktaya yerleştirdi. Aslında toplumda büyük bir karşılığı yok. Orduda da köşe noktaları elde ediyor. Böylesine köşe noktalar elde edildiği için sayılarının 10 katı kadar etkileri oluyor.
Emniyetteki bir daire başkanı üste bağlı sanıyorsunuz ama mesela bir öğretmene bağlı olabiliyor. Devlet kurumlarındaki gibi hiyerarşik bir yapılanma yok. Azımsanmayacak bir asker var. Buna yakın emniyet mensubu var. Ama bu zamana kadar ciddi bir istihbarat yok. Bu kadar bilgiye rağmen dışarı bilgi sızmıyor.

 

“ÜSTÜN KİŞİLİKLİ İNSAN”

Cemaatin kendi içinde bir kapalılığı var. Üyelerin dış dünya ile irtibatı kesiliyor. kendilerini farklı bir sınıf olarak gören bir anlayış var. Hocayı da ilahi güç tarafından seçilmiş üstün kişilikli bir insan olarak tanıyorlar. Cemaatin kadro kaynağı bilinmezse olaylar anlaşılamaz.
Cemaat içerisinde her konuda bilgi akışı vardır. Önce cemaate sonra kamuya akar bilgiler. Bir istihbarat zaafiyeti var ama istihbarata gerek olmayacak kadar bilgi de var. Sadece ben 2 kitap yazdım. Asker arkadaşlar birçok kitap yazdı. İstihbarat alamıyoruz ama aldığımız bilgileri iyi değerlendiremiyoruz.
Orduyu tamamen ele geçirdiler diyen birçok asker arkadaş var. Türkiye’de ciddi bir güvenlik zaafiyeti var. Belki bu olaylar bize bunu gösterir. Aslında bugün fotoğraf ortada ama biz bunu iyi analiz edemedik. Biz 2 yıl önce bu askerlerin bir kısmını ekarte etseydik, yargı mensuplarının bir kısmını uzaklaştırsaydık bu kadar ağır yaşamazdık.
Cemaat emniyette, MİT’te yer aldıkları için istihbartın kullandığı yöntemleri iyi biliyorlar. Cemaat neden güçlüydü? Kadroları ele geçirdikleri için devlete karşı kullanıyorlardı. 17 Aralık’tan sonra bunlar uzaklaştırıldı. Bu nedenle bu olayı hafif atlattık. 17-25 Aralık’ı tamamen bu insanlar yaptı. Bugün de bu ihtilali bu adamlar yaptı.

 

“17-25 ARALIK…”

Cemaat önce adım adım mesafe aldı. mevcut iktidara alternatif hale geldi. Cemaat üstünlüğü kendi almak istedi. Türkiye’ye tamamen hakim olmak istiyorum deyip 17-25 Aralık’ı uyguladı. 17-25 Aralık’tan sonra bu ikinci darbe. Panikleyerek operasyonu öne aldılar. İlk operasyonla birlikte devlet tedbir aldı ve tehlikeyi püskürttü.
Darbe girişimi de öne alındı. Hiç acemice bir hareket değil. Ummadıkları şeyler hesaplarını bozdu. Burada yine panikliyorlar. Darbe başarılı olsaydı Yargıtay ve Danıştay’a tamamen hakim olacaklardı.
Gece 03.00’te planlanan darbenin erkene alınması planı bozuyor. Gece 03.00’te başlasaydı. Cumhurbaşkanı ve Başbakan gece gözaltına alınsaydı. Bu darbe başarılı olabilirdi. Başarısız olmaları onların hataları değildi. Plan bozulduğu için sendelediler. Meşru güçlerin harekete geçmesiyle bu oyun bozuluyor.”

 

HANEFİ AVCI KİMDİR?
Ağustos 2010’da çıkan kitabında Gülen cemaatinin emniyette örgütlendiğini ve yasadışı faaliyetlerde bulunduğunu yazan Avcı, 28 Eylül 2010’da Devrimci Karargah örgütüne yardım etmek suçlamasıyla tutuklanmıştı. 15 yıl 4 ay hapis cezası alan Avcı, AYM’nin hak ihlali kararının ardından 20 Haziran 2014’te tahliye olmuştu.
Hanefi Avcı daha sonra İçişleri Bakanlığı’na girdi ve bu dönemde sırasıyla Mersin merkez ve Gülnar ilçelerinde görev yaptı. Daha sonra Diyarbakır, İstanbul illerinde şube müdürlüklerinde çalıştı. 1996 yılında Emniyet İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı oldu.
Bu görevi sürdürürken 4 Şubat 1997’de Susurluk skandalını araştıran TBMM komisyonuna ifade verdi. İfadesinde terörle mücadele adı altında devlet içinde çete kurulduğunu ileri sürdü ve Mehmet Ağar, Korkut Eken, Veli Küçük gibi isimler hakkında suçlamalarda bulundu.
28 Şubat sürecinde, bu görevdeyken köstebek olayı olarak da bilinen Deniz Kuvvetlerindeki Batı Çalışma Grubu belgelerinin Emniyet İstihbarat Dairesi’ne sızdırılması olayı meydana geldi. Avcı, olay patlak verdikten sonra darbe hazırlığı varsa, bunu izlemenin polisin görevi olduğunu savundu.
Bu olay nedeniyle tutuklanan daire başkanı Bülent Orakoğlu açığa alındı, Avcı ise istihbarat dairesindeki görevinden alındı ve Ana Komuta Kontrol Merkezi kadrosuna atandı.
Daha sonra açılan “köstebek davası”nda bütün sanıklar beraat etti. Katıldığı bir televizyon programında Millî İstihbarat Teşkilatı hakkında yaptığı açıklamalar nedeniyle “devletin gizli kalması gereken sırlarını ifşa etmek” ile suçlandı ve 10 Şubat 1998’de açığa alındı.
Daha sonra Ankara 1 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin nöbetçi hakimi Tanju Güvendiren’in kararıyla 20 Şubat 1998’de tutuklanarak Beypazarı Cezaevine kondu. 2 Mart 1998’de tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilen Avcı, hakkında açılan davadan da beraat etti. Beraat ettikten sonra idare mahkemesi kararıyla görevine geri döndü.
2003’e kadar geri hizmetlerde çalıştı. 2003 yılında Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’na getirildi.
Avcı; 2005 yılında geçici olarak, 2006 yılında ise asaleten Edirne İl Emniyet Müdürü oldu. 2006 yılında TASAM’ın Stratejik Vizyon Sahibi Bürokrat Ödülü’nü kazandı.
Hanefi Avcı Edirne İl Emniyet Müdürlüğü yaptığı sırada, 18 Haziran 2009 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan ortak kararname ile Eskişehir İl Emniyet Müdürlüğü’ne atandı.

 

 

 

SÖZCÜ

Advert