İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında konuştu. Akşener'in açıklamalarının başlıkları şöyle:
Değerli milletvekilleri, kıymetli misafirler, sevgili gençler;
Ve bizi sosyal medya üzerinden takip eden değerli vatandaşlarım;
Sizleri, saygı ve sevgiyle selamlıyorum..
Aslında bu selamlama faslına eksik başlıyorum..
Bu sözlerin ardına bir de, “Ekran başında bizleri izlemekte olan vatandaşlarımız” sözünü eklemem gerekiyor..
Ama öyle bir medya duvarıyla karşı karşıyayız ki, birkaç kanal dışında sözlerimizi milletimize duyuran yok..
Meclis TV mecburen veriyor.. Onu da ara ki bulasın..
Bu iktidarın Türkiye gerçeği işte bu..
Gerçek bu ama, anlatılan başka..
Bakın 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’ydü.. Vesileyle, mesleğini hakkıyla yapan tüm basın çalışanlarını kutluyorum..
10 Ocak gününe dair sayın Cumhurbaşkanı ne dedi biliyor musunuz;
“Son 16 yılda, uyguladığımız reformlar, basının demokratik ve özgürlükçü bir yapıya kavuşmasına vesile olmuştur.”
Şaka gibi ama aynen böyle dedi..
Bu bahsedilen yer neresidir bilmiyorum, ama Türkiye olmadığı kesin..
Beş milyon oy almış, ve Meclis’te grup kurmuş olan partimize, ağır sansür uygulanan bir Türkiye’de, basın özgürlüğü ve demokrasiden bahsetmek,, ancak mizaha konu olur..
İyi partiyi hatırlatır diye, nerdeyse filmlerde ve hava durumunda güneşi kullanmayacaklar güneşi..
Bu kadar korkuyor, bu kadar duvar örüyorlar, ama demokrasiden, basın özgürlüğünden bahsetmekten de geri durmuyorlar..
Aziz milletim, değerli milletvekilleri,
İyi parti bugünlere bütün bu ambargoları ve karartmaları aşarak geldi..
Söyleyecek sözü olan, ne yapar eder, millete ulaştırır..
Biliyor ve inanıyoruz ki;
Hakikat er geç ortaya çıkar.. Hak daima yerini bulur..
İyi partinin hikayesi budur..
İyi parti cesaretle, emekle, inançla ve alın teriyle buralara gelmiştir..
“N’olur, ekranlarda 24 saat bizi gösterin” diyecek halimiz yok..
Biz biliyoruz ki,, milletimizin gönlüne giden yol, borazan medyanın ekranlarından değil;
Dik durmaktan, düz yürümekten,, ve doğru söylemekten geçer..
Ne yaparlarsa yapsınlar. Biz bir yolunu bulur, sözümüzü milletimize ulaştırırız..
İnanç varsa, yol da vardır..
İman varsa, imkan da vardır..
Gün gelecek, karınca olup, İbrahim’e su taşıyacağız..
Gün gelecek, koç olup, İsmailler için bıçağa, boyun uzatacağız..
Ama asla yılmayacağız.. Hak yolundan dönmeyeceğiz.. Millet yolundan dönmeyeceğiz..
Aziz milletim, değerli milletvekilleri;
İktidar hakikatin önüne ne duvar örerse örsün, milletimiz er ya da geç olan-biteni görüyor..
Bakın, lafa gelince ekonomide her şey tıkırında.. Ama milletimizin gerçek gündemi ekonomi.. Neden? Çünkü, çarşıda-pazarda, anlatılanı değil, gerçeğin ta kendisini yaşıyor..
İktidar istiyor ki, millet onların anlattıklarını konuşsun.. Ama milletimiz, gerçeği, yani ekmeğini konuşuyor..
Milletin gündemi hayat pahalılığı, geçim darlığı ve işsizlik..
Milletin gündemi aş, milletin gündemi iş, milletin gündemi ekmek..
İktidar sürekli, geçen yıllarda yaptıklarını anlata dursun, bugünkü tablo ortada..
Enflasyon 16 yıl aradan sonra yeniden %20’nin üzerinde.. İşsizlikte tüm zamanların rekorları kırılıyor..
Resmi rakamlara göre 4 milyona yakın işsiz kardeşimiz var.. İş bulmaktan ümidini kestiği için, başvuru yapmayanları da eklediğimizde, rakam 6 milyona yaklaşıyor.
Geçtiğimiz günlerde Şanlı Urfa’mızda yaşananları gördünüz..
Bin kişinin alınacağı geçici bir iş için, tam 44 bin kişi başvuru yaptı.. Tekrar edeyim, bin kişilik işe 44 bin başvuru.. Damadın, “dengelendik” dediği manzara bu..
Milleti aldatmak için sürekli eski defterleri karıştırıp, rakamlar sıralıyorlar..
O rakamlar da yanlış.. Ne buyuruyor hazreti peygamberimiz; “Bizi aldatan bizden değildir..”
İşte bu yüzden sürekli uyarıyorum;
Milletimizi aldatmayın diyorum..
Türkiye için taş üstüne taş koyandan Allah razı olsun.. Ama artık Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan ne varsa, yıkıp-döküyorsunuz..
Ballandıra ballandıra anlattığınız ekonomimizin gerçeği ortada;
Bakın, Türkiye, Dünya’daki en büyük ekonomiler arasında 17’inci sırada.. E 2002 yılında da 17’inci sıradaydık..
Büyüdük, uçtuk-kaçtık diyorlar, ama hala 17’deyiz..
İşin aslı, Dünya ekonomileri büyürken, biz de büyümüşüz.. Yani havuzun suyu yükselince, biz de yükselmişiz.. Ama sıralamadaki yerimiz hala aynı..
Ben de diyorum ki;
Gelin millete masal anlatmaktan vazgeçin.. Her şey yolunda diyorsunuz, ama her hafta yeni bir önlem paketi açıklıyorsunuz..
Sormak isterim; her şey güllük gülistanlıksa, niye her hafta, yeni bir destek paketi açıklıyorsunuz?
Durmadan yeni paketler, planlar, programlar açıklanması gösteriyor ki, işler iyiye gitmiyor.. Bu paketlerin hiçbiri de çözüm olmuyor..
Çünkü, ekonominin dümenindekiler, bu işi bilmiyor..
Bakın, geçen hafta da spor kulüpleri, KOBİ’ler ve kredi kartı borçlarıyla ilgili düzenlemeler yapıldı..
Bir kere şunu baştan söyleyeyim: ülkede tarımın hali ortadayken, çiftçilerimizin sorunları ortadayken, Ziraat Bankası’nın borazan medyayı, yandaş müteahhitleri ve spor kulüplerini desteklemek için kullanılması, ayıptır, yazıktır, günahtır..
İktidar spora kaynak aktarmak istiyorsa, başka yöntemler bulmalıdır..
Kaldı ki, spor kulüplerimize destek için mi, yoksa kendi kurduğu takımların, milyonlarca dolarlık transferlerine kaynak yaratmak için mi yapıyor, orası belli değil..
Ortaya çıkan tabloya bakın;
Spor kulüplerine 10 milyar lira kaynak ayıran iktidar, ülkemizdeki üretimin %90’ını gerçekleştiren KOBİ’lerimize, sadece 20 milyar lira ayırmış..
Daha önce önermiştik.. Bazı işletmelerin borçlarının ötelenmesi, onlara nefes aldıracaktır.. Ama krizin bununla çözülmesi mümkün değildir..
KOBİ’lerimiz de,, vatandaşlarımız da, borcun de ötesinde, yeterli gelir elde edemedikleri için sıkıntıya düştüler. Borçları ötelemek kesin çözüm değildir. Üretimi, istihdamı ve gelirleri arttırmadıkça, her hafta paket açıklamak zorunda kalırsınız.
Aslında bunun derde deva olmayacağını iktidar da biliyor..
Damat bu işlerden anlamaz ama, aralarında muhakkak bilenler vardır..
Bunlar,, seçime kadar zaman kazanmak için, milleti oyalamak için atılan adımlardır..
Nitekim, Merkez Bankası’nın Nisan ayında yapılması gereken olağan Genel Kurulu’nun ,, ocak ayında olağanüstü toplanması için alınan karar,, ekonominin olağanüstü bir halde olduğunun işaretidir.. Ekonominin üç ay daha dayanamayacak hale geldiğini göstermektedir..
Ekonomi,, “Hele şu seçimi bir atlatalım” mantığına teslim olmuştur..
İnşallah seçimden sonra,, yeni bir “94” krizi yaşamayız..
Bakın, son pakette bir de itiraf var..
Elektrik faturasını ödeyemeyen vatandaşlarımıza verilen söz gösteriyor ki;
Türkiye’de, 80 liralık elektrik faturasını ödeyemeyecek durumda olan, 2,5 milyon hane, yani yaklaşık 10 milyon nüfus var..
Bir sürü rakam sıralıyorsun, ama gerçeğimiz bu..
Çalışanların %43’ü asgari ücretli.. Atıp tutuyorsun ama, gerçeğimiz bu..
Bu, topluca yoksulluğa sürüklenme halidir..
Türkiye, 2019'a, 10 yıldır büyüttüğü ekonomik problemlerle girdi..
Ve bu problemlerin faturası, yine millete kesiliyor..
Anayasamızın 73. Maddesi aynen şöyle der;
"Herkes mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır."
Dolayısıyla, ekonomik ve sosyal adaleti sağlamak, devletimizin en önemli görevidir.
Bugün milletimiz, kullandığı su için 5 çeşit,
Elektrik ve internet için, 7 çeşit vergi ödüyor..
Pırlanta ve lüks yatların yakıtı için vergi alınmazken, kitaptan %18 vergi alınıyor.. Anayasamızdaki kesin hükme rağmen, milletimizi bu kadar adaletsiz bir vergi yüküne mahkum edenlere sessiz kalamayız..
Vergide ve gelirde adalet, Türk devletinin mutlaka gözetmesi gereken bir haktır..
Bu yönde yaptığımız çağrılardan, asgari ücret zammı gerçekleşti..
Asgari ücret, ifade ettiğimiz gibi 2020 lira oldu..
Şimdi, aynı çağrıyı, memurlar ve emeklilerimiz için de tekrarlıyoruz..
Taşeron işçilerimiz için de tekrarlıyoruz..
Bakın size bir şey hatırlayım.. Az önce kredi kartı borçlarını yeniden yapılandırmayla ilgili karardan söz ettim..
24 Haziran seçiminden önce milletimize ilan ettim, dedim ki;
-Takibe düşmüş kredi kartı ve kredi borçlarını, İYİ Parti iktidarında, devlet olarak biz satın alacağız..
Vatandaşımızı bu yükten kurtaracağız..
Aynen böyle söyledim..
Biz bunu söyleyince ne dediler; “Kaynağı nereden bulacaksınız?” dediler..
Bunun için kaynağımız hazır deyip, sıraladık.. İnanmadılar..
Ama bugün, daha küçük çaplı bir işi yapacaklarını vadediyorlar..
Demek ki neymiş, istenirse yapılabiliyormuş..
Ama bakın buradan uyarıyorum;
Bu tür işlere kaynağı doğru bulmanız lazım..
Biz üzerinde hassasiyetle çalıştık..
Kaynağı doğru bulamazsanız, kaşıkla verip, kepçeyle geri alırsınız..
Bu da milletimize yeni bir yük olur..
Kaynakları doğru kullanmak gerekir dedim..
Ama iktidarın çarçur politikaları devam ediyor..
Araç garantili köprüler, otoyollar, hasta garantili hastaneler için, 2019 yılında milletin kesesinden ödenecek para, 12 milyar lira..
Aziz milletim, geçmeyen araç için, yatmayan hasta için,, senin cebinden ödenecek bu para..
Bu parayla 3 tane Yavuz Sultan Selim köprüsü yapılabilir..
Hazineden bir kuruş harcamadık dedikleri bu..
İnşaata ödemiyorlar, garantilere ödüyorlar.. Üstüne köprüden geçerken de, size bir daha ödetiyorlar..
Bu nasıl bir hesapsızlıktır..
Türkiye’yi ve milletimizin parasını o 5 müteahhide teslim ettiler..
Dünya 5’ten büyüktür diyorsun,, el hak doğru..
Ama bil ki,, Türkiye’de bu beşliden büyüktür..
81 milyon vatandaş çalışıyor, bu beşli yiyor.. Adalet mi bu..
Gün gelir, bu haram para kursaklarından sökülür..
Çünkü inanıyoruz ki, Allah büyüktür..
Bu kadar savurgan bir anlayışın, ülkemizi getirdiği nokta ortada..
Bakın, apar topar yapılan düzenlemelerle Merkez Bankası’nın kar dağıtımı öne çekildi..
Devletin acil paraya ihtiyacı var.. İktidar bu parayı alıp, seçim ekonomisinde kullanacak, ve seçimden sonra da faturayı milletin önüne koyacak..
Yapmayın.. Milletimize bu kötülüğü yapmayın..
Bu durum devletin ne denli nakit ihtiyacı olduğunun göstergesidir..
Madem kriz yok, bunu niye yapıyorsunuz diyoruz?
“Size mi soracağız?” diyor..
Sormak zorunda değilsin elbette.. Ama diyorum ki, bari milletimize gerçekleri söyleyin..
Dış ticaret verilerimizi anlatırken de yalan söylüyorsunuz..
Sayın cumhurbaşkanı ne dedi; “İhracatın ithalatı karşılama oranı % 75” dedi... “Cari açık azaldı” dedi..
Paramız pul oldu.. Dışarıdan bir şey alamıyoruz ki.. Açık bu yüzden azaldı..
Aziz milletim, sevgili gençler, ben size doğrusunu söyleyeyim;
İhracatımız ve üretimimiz artmış olsa, bu rakam iyi..
Ama öyle değil.. Dövizdeki artış nedeniyle, ithalat yapamaz hale geldik.. İthalatımız azalınca, cari açık azaldı..
Marifet gibi anlatıyorlar ama, bu rakam, başarının değil, bu haliyle, krizin göstergesidir..
Değerli milletvekilleri, sevgili gençler;
16 yılın sonunda, yozlaşmış yönetim anlayışının değişme zamanı gelmiştir..
Güçlü bir Türkiye için ihtiyacımız olan her şeye sahibiz.
İYİ Parti, dinamik ve yetkin kadrolarıyla, Türkiye' yi bir çıkışa götürme sorumluluğunun farkındadır.
İnşallah 31 Mart, bu sorumluluğun, milletimizce de tescilleneceği bir tarih olacaktır..
31 Mart seçimlerine değinmişken, her hafta gelenek olduğu üzere, Türkiye’yi “İYİ Belediyecilikle” buluşturacak adaylarımız aramızdalar.. Sizleri onlarla tanıştırmak istiyorum..
Sayın Dr. Cihan Kolip.. Sakarya Büyükşehir Belediye Başkan adayımız..
Sayın Serdar Kaman.. Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkan adayımız..
Sayın Oğuz Şimşek.. Konya Büyükşehir Belediye Başkan Adayımız..
Sayın Levent Dikmen.. Kastamonu Belediye Başkan adayımız..
Sayın Taner Söylemez.. Ağrı Belediye Başkan Adayımız..
Sayın Yakup Özkan.. Rize Belediye Başkan Adayımız..
Allah yolunuzu açık etsin..
Hep söylüyorum; vaatlerinizin takipçisi olacağım..
Aziz vatandaşlarım;
Az önce de ifade ettim.. İYİ Parti’nin bazı önerileri uygulanınca, vatandaşımız nefes aldı..
Ama, bunları vatandaşımızın kesesi için değil de, seçim yatırımı olarak yapınca, ipin ucu kaçıyor..
Çözüm yolunu söylüyoruz. Hükümetimiz önce inkar ediyor. Sonra önerilerimizden birini yerine getiriyor. Tamam diyoruz; artık seçimi değil, milletin geçimini düşünmeye başladılar diye ümitleniyoruz..
Sonra bir bakıyoruz ki, kaşıkla verdiğini kepçeyle geri almaya başlıyor. Asgari ücretin 2020 TL olması iyi partinin teklifiydi biliyorsunuz. Hükümet de sağ olsun uyguladı. Ama peşinden bir vergi dilimi düzenlemesi yaparak, verdiğini geri almaya başladı..
Bir kez daha ilan ediyorum; İYİ Parti asgari ücretten vergi alınmasına karşıdır.. Bu adaletsizliktir.. Şimdi asgari ücret yüzde 20’lik vergi dilimine girecek, ve birkaç ay içinde azalacak..
Bu merhametsizliktir. Vergi dilimlerinin yeniden düzenlenmesiyle ilgili kanun teklifimizi hazırladık. Buradan bütün partilere çağrıda bulunuyorum;
Milletimizi ilgilendiren bu meselede, gelin birlikte hareket edelim.. Ve bu adaletsizliği giderelim..
Sonuçta bundan bütün millet faydalanacak..
Ak partiye ve milliyetçi hareket Partisine de buradan sesleniyorum: milletin hayrına olacak işlerde bile, iyi partinin teklifine evet demek size ağır geliyorsa, buyurun teklifi siz getirin, iyi parti olarak biz evet diyelim. Bizim için, millet menfaati, siyasi rekabetin önündedir..
Milletin yararına olacak her işte bunu yapmaya hazırız. Kimin teklif ettiğinin, ve kimin uyguladığının bizim için önemi yok.. Yeter ki milletimiz faydalansın..
Açık açık söylüyorum; Buyurun, asgari ücretten vergi alınmasın diye siz öneri getirin, millet için bu çatı altında bulunan İYİ Parti milletvekilleri “Evet” diyecek..
Hodri meydan;
Memurlara 3600 ek gösterge teklifini buyurun siz getirin, iyi Parti evet diyecek.
Asgari ücretten düşük emekli maaşı kalmasın diye teklif getirin, iyi Parti evet diyecek.
Emeklilikte yaşa takılanların mağduriyetini giderecek teklifi siz getirin, iyi Parti evet diyecek.
Çiftçiye satılan mazot ve gübreden vergi alınmasın deyin, iyi Parti evet diyecek..
Mülakat yerine liyakatı esas alan bir personel alım sistemi getirin, iyi Parti evet diyecek.
Sanayi üretimiyle ilgili teklifiniz varsa getirin, iyi Parti evet diyecek.
Askerlik sisteminin yeniden düzenlenmesiyle ilgili teklifi siz getirin, iyi Parti evet diyecek. Yeter ki çözüm üretin. İyi parti destek olur. Yeter ki derde derman işler yapın. İyi parti destek olur.
Bunları biz getiriyoruz, “Hayır” diyorsunuz.. Siz getirin,, biz “Evet” diyelim..
Bizim derdimiz bağcıyı dövmek değil. Bizim derdimiz üzüm yemek de değil. Bizim derdimiz,, üzümü millete yedirmek. Bu yüzden de doğru iş yaparsanız yanınızda oluruz, destek veririz.. Yanlış iş yaparsanız, karşınızda dururuz, engel oluruz.. Eğriye eğri doğruya doğru. İyi parti bu. Biliyoruz ki milletimizin istediği, özlediği siyaset anlayışı da bu. Engellere, ambargolara, yalanlara ve iftiralara rağmen,, iyi partinin MİLLETİMİZDEN teveccüh görmesinin nedeni de işte bu..
Aziz milletim,
Memleket için taş üstüne taş koyandan Allah razı olsun. Yol da yaptılar, köprü de yaptılar. Ama yaparken, bir dünya alengirli iş döndü. Bir liralık iş 3 liraya, 5 liraya mal oldu.
Yapılanı inkar edecek değiliz. Ama, madem çalışıyorlar, biraz da çalsınlar diyemeyiz. Sayıştay raporlarıyla tespit edilen yolsuzlukların hiçbiriyle ilgili soruşturma açılmadığını,, milletimize tekrar hatırlatmak isterim. anlaşılan bu arkadaşlar bütün yükü, iyi partinin sırtına bırakıyorlar.. Gelsin, iyi parti temizlesin diyorlar..
O halde rahat olsunlar.. Geleceğiz ve temizleyeceğiz..
Aziz milletim,
Türkiye’nin bunları yapacak kaynakları var.. Sadece kodaman müteahhitlere verilen ballı ihalelerin tutarı,, 205 milyar lira.. Eski parayla 205 katrilyon lira..
Bu kaynağı, har vurup harman savuracaklarına, millet için kullansalar, ferahlarız..
Bakın ben size bir örnek vereyim;
Hani emeklilerimize bayramlarda Bin lira ikramiye veriliyor ya.. O ikramiye 2 bin lira olur.. 3 bin lira olur..
Onlar yaptı, yaptı.. Yapmazlarsa biz yapacağız..
Ya, söyleye söyleye bu iktidara yaptıracağız..
Ya da, iş başına geldiğimizde, biz yapacağız..
Sevgili gençler size sesleniyorum;
Bu seçimlerde ilk defa oy kullanacak 1 milyon genç kardeşimi, öncelikle tebrik ederim..
Şunu bilin ki, Meral Akşener, size en yakın siyasetçidir.. Kapım da, sosyal medyam da, size her daim açık.. Gelin, geleceği beraber kuralım..
Göreceksiniz.. Bu dediklerimizin hepsi yapılacak.. Sizin deyiminizle, “Atın fava bekleyin..”
Aziz milletim, değerli milletvekilleri;
Milletin liyakat sahibi evlatları, bu ekonomik şartlarda ayakta kalmaya çalışırken, devletin, gelinler, görümceler, damatlar, enişteler için, nasıl bir arpalık haline getirildiğini hep birlikte görüyoruz..
Birkaç sülalenin bütün fertlerinin, devletin en üst kademelerinde yerleştirilmesinin savunulacak yanı yoktur.. Kızı danışman. Ablası danışman. Kuzeni politika kurulu Üyesi. Teyzesi milletvekili . Annesi büyükelçi.. Bu ne doymazlık kardeşim! Ayıptır ayıp!
Ak Partili kardeşlerime sesleniyorum; hanginiz kendinizi bu makamlarda hayal edebiliyorsunuz..
Bu imkanları nimet görüyorlar.. Peki, kaçınız bu nimetlerden faydalanabiliyorsunuz?
Devleti bu kadar ayağa düşürmeyin. Milletle devletin arasını,, bu kadar açmayın..
Aziz milletim,
Suriye’nin kuzeyindeki terör yuvalarına karşı bir kara harekatı yapılması gerektiğini aylar önce dile getirmiştik..
Sayın cumhurbaşkanı da, 12 Aralık’ta “birkaç gün içinde operasyona başlıyoruz“ diye bir açıklama yaptı. Bir aydan fazla zaman geçmesine rağmen, o operasyon henüz başlamadı..
Bölgedeki bir takım gelişmeler üzerine yeni değerlendirmeler yapılmış olabilir.. Bu konuda ordumuzun, devletimizin değerlendirmeleri, bizim için de elbette önceliklidir..
Ancak,, pkk ve uzantılarına dokunulmaması gibi bir ihtimal asla gündeme getirilmemelidir. Amerika’nın ve Rusya’nın oyalama taktiklerine itibar edilmemelidir..
Nitekim, Sayın Cumhurbaşkanı’nın, “Dostum” dediği Amerika Başkanı Trump’ın,, Türkiye’nin operasyon ihtimaline karşı, sosyal medyadan yaptığı açıklama büyük talihsizliktir..
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı diyor ki; Kürtlere saldırırlarsa, Türkleri ekonomik olarak mahvedeceğiz..
Sayın Trump’a seslenmek isterim;
Türk devleti, Kürtlerle değil, teröristlerle mücadele ediyor..
Yıllarca, Ortadoğu’daki kaoslarda, per-perişan yollara düşen mazlumlara, hep Türkiye kucak açmıştır..
Türk milleti ve Türk devleti saldırmaz, katletmez..
Türkiye bölgeye girerse, milli güvenliğini tehdit eden teröristlere haddini bildirmek için girer..
Aziz milletim;
Ekranlarda Amerikan Başkanı’ndan Avrupa liderlerine kadar herkese atar-gider yapılıyor ya..
Kanmayın.. Düşman ilan ettiklerinin isteklerini, ertesi gün yerine getiriyorlar..
Çünkü ortada bir devlet duruşu yok..
Bakın ben size Devlet adamlığı nedir, bir örnek vereyim..
1964 yılında, Türkiye Kıbrıs’a harekat hazırlıklarına başlar.. Bunun üzerine Haziran ayında, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Johnson, Başbakan İsmet İnönü’ye bir mektup yazar ve der ki;
-Kıbrıs’a harekat yapamazsınız.. Verdiğimiz NATO silahlarını da kullanamazsınız..
Başbakan İnönü bu mektuba, diplomatik bir dille yanıt verir,, ve sonunda da noktayı koyar;
-Bay Başkan, Yeni bir dünya kurulur, ve Türkiye de bu dünyada yerini bulur.
Amerikan Başkanı’na verilen cevap bu; “Yeni bir Dünya kurulur.. Türkiye de bu dünyada yerini bulur..
Peki bugün ne oluyor?
Fırat’ın doğusuna harekat hazırlığına başlayan Türkiye’ye, yine bir Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Trump, sosyal medya üzerinden mesaj verip, “Suriye’de güvenli bölge oluşturacağız.. Türkiye Kürtlere saldırırsa, ekonomisini mahvederiz” diye tehdit ediyor..
Türkiye’den açıklamalar peş peşe geliyor.. Deniyor ki; “Güvenli bölge falan yok.. Tehtite papuç bırakmayız..”
Peki aynı günün akşamına ne oluyor? Bakın ertesi gün falan da değil, aynı günün akşamına..
Sayın Cumhurbaşkanı, sayın Trump’la telefonda görüşüyor..
Sonuç?
Yapılan açıklama net; “Trump ve Erdoğan, Suriye’nin kuzeyinde bir güvenli bölge oluşturulması konusunda görüş alışverişinde bulundu..”
Başka?
“Türkiye ile Amerika’nın ekonomik ilişkilerinin devamı konusunda fikir birliği sağlandı..”
Yani..
Yanisi şu;
55 yıl önce Amerika Başkanı’na had bildiren bir devlet geleneği, bir devlet duruşu var Türkiye’nin..
55 yıl sonra bugünse,, hem de aynı gün içinde, tehdit edenin istediği noktaya gelen bir iktidarı var, Türkiye’nin..
Tarihimize bakın lütfen; Yedi düvele meydan okuyan Mustafa Kemal’den başlayın.. İnönü’nün had bildiren duruşuna bakın.. Cumhuriyet tarihi, Süleyman Demirel’in, Bülent Ecevit’in, Necmettin Erbakan’ın, yeri ve zamanı geldiğinde, Türk devletinin onuru için dik duruşlarının örnekleriyle doludur..
Bir yanda, yokluklar içinde Johnson’a meydan okuyan bir Başbakan,,, diğer yanda, varlık içinde Amerikan başkanına boyun eğen Cumhurbaşkanı..
Yakışmıyor sayın Erdoğan.. Emin olun yakışmıyor..
Çağrım şudur;
Bu konu bir seçim malzemesi yapılamayacak kadar hayatidir..
Türk devleti “gireceğim” demişse girer. Tarih şahittir ki, Mehmetçiğin postalının değdiği yerde, gül biter. Fırat’ın doğusu batısı demeden girilsin,, ve terör yuvaları yerle bir edilsin..
Aziz milletim, değerli milletvekilleri;
Bütün bunlar iktidarın öncelikli olarak çözmesi gereken meseleler..
Ama bakıyoruz, başka gündemlerle milleti oyalamaya çalışıyorlar..
Yeni bir uzmanlıkları var; kendi yaptıklarını, başkası yapmış gibi anlatıyorlar..
Bakın ne diyor Cumhurbaşkanı;
-Deniz kenarlarını , orman alanlarını betona çevirmişler. Doğa umurlarında değil..
Şaka değil, sayın Erdoğan söylüyor bunları.. Dahası var, “Sanatta- kültürde geri kaldık” diyor.. Eğitimdeki niteliksizliği anlatıyor..
Günaydın.. Ben de buradan soruyorum;
Kim yaptı bunları.. Bunun sorumlusu kim?
Muhalefet mi?
Bunların sorumlusu, 25 yıldır şehirleri, 16 yıldır ülkeyi yöneten Ak Parti’dir..
Ülke ekonomisi dönmüş dolaşmış ve 2002’deki hale gelmiştir. Bu tabloyu bir başarı hikayesi diye anlatsanız da inanan olmaz. Uydurma rakamlarla enflasyonu düşük göstermeye çalışsanız da çarşıda, pazarda, markette hiçbir fiyatın düşmediğini biliyoruz. Soğanın kilosu hala 5 TL. Bir paket çay 30 TL..
Kombi dipte yanıyor.. Eczaneler ilaç getirtemiyor.. Hastalar ilaç bulamıyor..
Doktor diyor ki, ilaç yerine ıhlamur için.. Ihlamurun kilosu olmuş 200 lira..
İşten de artmıyor, dişten de artmıyor..
Millet çektiği sıkıntıya mı inanacak, damat Berat’a mı inanacak? Gelen faturaya mı inanacağız, damat berata mı inanacağız? Boş cebe, boş cüzdana mı inanacağız ,damat Berat’a mı inanacağız?
Naylon poşetten medet umar hale gelmişler. 25 kuruşa poşet sattırıp 15 kuruşunu bütçeye aktarıyorlar. Geri dönüşüm için de kullanılmıyor bu para. 15 kuruşa muhtaç ettiler devleti İktidar ellerinde, yetki ellerinde.. Ama sorumluluğu başkalarına yüklemeye kalkıyorlar..
Efendiler, siz yaptınız siz !
Aziz milletim,
Yerel seçimlere işte bu şartlar altında giriyoruz..
Bu süreçteki siyasetlerini de,, yine yalan ve yanlış üzerine bina ediyorlar..
Anayasa diyor ki, “Meclis Başkanı siyasi parti faaliyetlerine katılamaz..”
Sayın meclis başkanı da çıkıp, “seçim siyaset değildir” diyor.. Güler misin, ağlar mısın? Doğru, seçim bir magazin faaliyeti.. Tövbe tövbe.. Bu söze verilecek cevap da yok ki..
Kendi fikridir deyip geçelim.. Ama anayasayı açıkça ihlal etmesini görmezden gelemeyiz. Hukuksuzluğun, kural tanımazlığın kalıcı hale gelmesine,, seyirci kalamayız. Böyle devlet anlayışı olmaz. Güçlünün haklı sayıldığı yerde, adalet de olmaz, devlet de olmaz..
Kanuna, kurala, anayasaya herkes uyacak!
Aziz milletim,
Ekonomik krize, hayat pahalılığına çözüm üretemeyen iktidar, kutuplaştırma taktiğini yeniden devreye soktu..
Bütün bu hukuksuzlukların, millete her gün hakaretler yağdırmalarının nedeni budur. Hizmet yok. Üretim yok. Refah yok.. Huzur yok huzur..
Böyle olunca haliyle milletin de oy vereceği yok. Bunu kendileri de görüyor. Geriye tek yol kalıyor: Ger-kutuplaştır-kazan.
Yaptığımız güçbirliği için, “Sayın bahçeli zillet diyor, ben de illet diyorum” dedi Sayın Erdoğan..
Övündükleri şeye bakar mısınız? Milletimize hakaret ediyorlar.. Marifetmiş gibi de, bununla övünüyorlar.
Bekliyorlar ki biz de aynı seviyeye düşelim. Bizim dağarcığımızda o kelimeler yok..
Ama şunu söylemeden geçemem;
Yakışıyor mu size.. Mukaddes kitabımız der ki;
-Kimse kimseyi,, yani bir yaratılan diğerini Aziz de kılamaz, zelil de kılamaz. Bu güç,, ancak ve ancak Allah’a aittir..”
Bu kesin hükme rağmen, ne demektir zillet, illet..
“İslam’ın şartı beştir, altıncısı haddini bilmektir” diye bir söz var Anadolu’da..
Her şeyden önce haddinizi bilin, haddinizi!
Allah bizi Aziz kıldıklarından eylesin inşallah!!!
Allah kimseyi, öz milletine “illet-zillet” diye hakaretler yağdıracak kadar zelil kılmasın!
Allah kimseyi, üç-beş belediye uğruna, milleti birbirine düşman etmeyi göze alacak kadar hırslandırmasın..!
Bizim siyasette varlık sebebimiz, milletimize hizmet etmektir.
Milletin arasına fitne sokarak, milletimizin onuruna, şerefine, izzetine dil uzatarak elde edilecek bir başarı, bizden uzak olsun!
Bütün şehirleri, ilçeleri, beldeleri kazanacaksın deseler bile, bir tek AK Partili kardeşimin izzetine dil uzatırsam, dilim kurusun!
Bir tek MHP’li kardeşimin izzetine söz edeceğime, varsın İYİ partiye kilit vurulsun!
Küçük Hesaplarınız sizin olsun!
Kirli oyunlarınız sizin olsun!
Köpürmüş hırslarınız sizin olsun!
Eğer ölümüm yaşatacaksa devleti,
Bu canı koruyan nefse yazıklar olsun!
Bakın buradan sesleniyorum;
Asıl zillet nedir biliyor musunuz?
Türk Milleti’nin binlerce yıllık değeri, kıymeti, Bozkurt işareti yapabilmek için, “Türk Milliyetçiliğini ayaklar altına alanlardan izin almaktır..”
Bozkurt bir siyasi parti sembolü değildir.. Sağcısıyla-solcusuyla, doğusuyla-batısıyla, Büyük Türk Milleti’nin sembolüdür.. Atatürk'ün bastırdığı paradan, cumhuriyetin ilk heykellerine, her yerde izi vardır..
Bozkurt, Ergenekon’dan çıkarken, birilerinden izin mi istedi?
Alparslan Türkeş ve Ebulfez Elçibey, Bozkurt işareti yapmak için, birilerinden icazet mi aldı?
Türk Milliyetçilerine şirin görünmek için, seçim otobüsünde eğreti Bozkurt işareti yaparken, o sana sordu mu da, şimdi sen ona soruyorsun?
Afrin yollarında, Kızılelma’ya gidiyoruz diyerek şehadete yürüyen aslanlar, birilerinden izin mi istedi ki, sen izin istiyorsun..
Asıl zillet budur..
Bozkurt kimseden izin almaz.. Yabancılar bu yüzden Mustafa Kemal’e Bozkurt demiştir..
Dün, o sarışın mavi gözlü Bozkurt’u doğuran ananın, Zübeyde Hanım’ın vefatının yıldönümüydü.. Ruhu şad olsun.
Ben, Meral Akşener;
AK Partili kardeşlerime sesleniyorum.. MHP’li kardeşlerime sesleniyorum.. CHP’li kardeşlerime sesleniyorum.. Saadet Partili kardeşlerime, Demokrat Partili kardeşlerime, Büyük Birlik Partili kardeşlerime sesleniyorum.. Bozkurt hepimizindir.. Kimseden izin istemeyin..
Asıl zillet, özgürlüğün sembolü Bozkurt’un işaretini yapabilmek için, izin istemektir..
Bozkurt özgürlüktür.. Baş eğmemektir.. Direnmektir..
Ve Bozkurt işareti yapmak için, önce Bozkurt'a yakışır bir duruşa sahip olmak gerekir..
Bizi biz yapan, o muhteşem değerlerimizin önünde saygıyla eğiliyor, ve diyorum ki;
Allah bize yar olsun, Türk’ün özü var olsun..
Allaha emanet olun.