Ne İsmail Kahraman’ın Atatürk tahammülsüzlüğü,
Ne Beş trilyonluk makam aracı,
Ne İçtüzük!
Ne de muhalefetin sesinin kısılıyor olması.
İşin artısı,
MHP’nin CHP’ye muhalefet etmesi…
Bir virgül koyalım..
CHP GENLERİNE GERİ DÖNMELİDİR
1950’nin iktidarı Menderes döneminde de yaşanan; muhalefetin sesinin kısılması meselesinin bugüne benzer yansıması enteresandır.
O gün İsmet Paşa meclise sokulmazken bugün anamuhalefetin sesi de kısılmak isteniyor zira muhalefet yok gerçekten yadsınacak bir durumdur.
Üç dakikalık muhalefet hakkı ne kadar gerçekçidir!
Beş trilyonluk mercedesin yanında lafı mı olur diyorsanız o başka..
Bu yüzdendir ki CHP, genlerine dönmek zorundadır.
Kurucu iradenin özünü yaşamak zorundadır.
Gazi meclisi sessiz, sadece sembolik bir hale getirme anlayışına karşı halka gerçeği anlatmalıdır.
Bunun yeri ise demokratik eylemlerin sergileneceği anayasadan elde edilen güçle sokaktır, caddedir, alanlardır.
Adalet yürüyüşü önemlidir ancak CHP bu tür organizasyonları artırmalıdır.
Seçmenin, halkın üstündeki moralsizliği almak zorundadır.
AK Parti iktidarının sonsuz olmadığını anlatmak zorundadır.
Parti binalarından, masa başından edilecek bir iki kuru sözün artık bir hükmü de yoktur.
Haksızlığa direnen, inançlı, karşısındakini de inandırmış, ben yüzde yirmi beşi temsil etmiyorum Türkiye’nin partisi CHP’yim diyecek bir anlayışa gereksinim vardır.
Bunun yolu da dinamik, daha çalışkan daha üretken bir örgüt anlayışı ile olması gerçeği de kaçınılmazdır.
Dolayısıyla;
İçtüzük düzenlemesinin bir başka izahatı da yoktur