Türkiye nereye sürükleniyor?

MHP Ankara Milletvekili Prof. Dr. Özcan Yeniçeri terör örgütü lideri Öcalan’ın muhatap alınma girişimleri ve ana dilde savunma hakkı konusunda TBMM'nde basın toplantısı düzenledi

 


Ankara Milletvekili Yeniçeri'nin basın toplantısının satır başları

Türkiye Nereye Sürükleniyor?

Son zamanlarda Türkiye’nin iç gündemini üç önemli sorun haddinden fazla meşgul eder hale gelmiştir. Birincisi açlık grevleriyle başlayan ölüm oruçları, ikincisi ana dilde savunma hakkı, üçüncüsü de İmralı’daki kitle katliamcısı Abdullah Öcalan’la yapılan görüşmeler.
Bugünkü basın toplantımız üçü de birbiriyle ilgili bu üç konuda olacaktır.

Hatırlayalım, KCK’da tutuklu sanıklar, ‘savunmamızı  ya Anadilimizde yapacağız ya da savunma yapmayacağız’ demişlerdi. Mahkeme ise ‘anadilde savunma’ yapmaya izin vermemiştir. Bunun üzerine KCK’lı sanıklar her duruşmayı propaganda ve protesto arenasını çevirmiş ardından da açlık ve ölüm orucu tutmaya başlamışlardır.

Anadilde savunma hakkı için ölüm orucu tutanların bunu niçin yaptıklarını anlayabilmek için KCK denilen paralel devlet yapılanması ve onun sözleşmelerine bakmak gerekir.

KCK yapılanmasının fikir babası olan Öcalan’ın bu konudaki düşüncelerine kısaca değinmeden yapılmak istenileni anlamak mümkün değildir.

PKK’nın 31.10.1990 tarihli 4. Kongresinde Öcalan “Politik Rapor” adlı kitapta şunları söylüyor: “Bağımsız bir kimlik kazanılmamış ki, o kimliğe dayalı politikalar; dolaysıyla, kaderini tayin hakkı, insan hakları, kültürel haklar, siyasi haklar söz konusu edilsin... Öncelikle halledilmesi gereken kimlik sorunudur; kimlik savaşının kazanılması gereği birincil derecede önem kazanmaktadır. Bugün de savaşın bir boyutu “kimlik savaşı” olmaktadır. Bireysel düzeyden tutalım, ulusal düzeye kadar, geliştirmeye çalıştığımız, biraz da kazanmaya çalıştığımız ulusal kimlik ve onun üzerinde gelişecek toplumsal özgürlük iradesidir”.

Öcalan’ın daha sonra yazdığı “Özgürlük Sosyoloji” adlı kitapta, “sınırlara dokunmadan ulus inşası” yapan bir örgütlenmeden bahseder. KCK bu amaca cevap vermek için kurulmuştur, hedefi “Bütün Kürtlerin ulus örgütü” olmaktır.

Türkiye’yi Kendi İradesiyle Bölünmeye Razı Etmek!

Başlangıçitibarıyla “4 parçada özgürlük” sloganıylay ola çıkan KCK’nın, 4 parça olarak nitelendirdiği Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de 4 ayrı partisi bulunuyor. Türkiye’de PKK çatısıaltında bulunan örgüt unsurları; İran’da PJAK (Kürdistan Özgür Yaşam Partisi), Irak’ta PÇDK (Kürt Demokratik Çözüm Partisi) ve Suriye’de PYD (Demokratik Birlik Partisi) adları altında faaliyetgösteriyor.

Özeti şudur: KCK, dört ülkede şimdilik sınırlar içinde kalınarak meydana getirilmiş paralel bir çatı devleti yapılanmasıdır.

25 Mayıs 2007 günü Kongra - Gel tarafından yürürlüğe konulan KCK sözleşmesi, bölgede uygulamaya konulan yeni bir devletin anayasa taslağıdır.

Dört ülkedeki parçaları kapsayan bir Pan-Kürdizm projesidir. 46 Maddeden oluşan KCK sözleşmesi, girişinde Kürt toplumunun köy, mahalle, semt ve şehir “komün”leri halinde inşa edileceği belirtiliyor. KCK sözleşmesine göre “toplum çeşitli komünlerden oluşur, herkesin bir komünü olmalıdır”.

 Marx’ın ilkel komünal toplum anlayışının 21. Yüzyıla taşıyan “komünalsistem” KCK’nın 22. Maddesine göre “tepe”ye uymak zorundadır. Kararlar Kongre-Gel ve sözleşmeye göre oluşturulmuş Halk Meclisleri kararıyla uyumlu olmak zorundadır.

 KCK’NIN 11.Maddesi, Amblemi, yirmi bir ışından oluşan sarı güneş içinde kırmızı yıldızdır. Bayrağı, yeşil zemin üzerinde, içinde kırmızı yıldızın yer aldığı yirmi bir ışınlı sarı güneşten oluşur.

Advert