Zafer ÇOBAN - Trabzon / Gündoğumu
Bu söyleşi Trabzon Gazeteciler Cemiyetinde yudumladığım nefis çayın eşliğinde yazılıyor
Karşınızdaki isim duayen olunca sektirmeden ve doğru sorular yönelterek işinizi yapmak zorundasınız.
Biz de öyle yapmaya çalıştık. Kuzey Ekspres’ten Kamil Anahar’ı sayfamıza konuk ettik.
Trabzon’da neler konuşulması gerekiyorsa onu konuştuk, yanıtlar aradık.
Kimdir Kamil Anahar?
1960 Trabzon doğumlu olan Anahar’ın babası devlet memuru annesi ise ev hanımıdır. Trabzon Soğuksu Köyü nüfusuna kayıtlıdır. İlk, orta, lise tahsilini Trabzon’da görmüştür.
1983 yılında Karadeniz Gazetesi spor servisinde mesleğe başladı.
Burada Spor Müdürlüğü görevini yürüttü. Bir süre sonra ulusal yayın yapan Güneş gazetesine geçti. 1987 yılında vatani görevini tamamladı. 1989 yılında Tercüman Gazetesi Trabzon Bürosu’nda çalışmaya başladı. Gazete kapanana kadar burada görev yaptı. Bir süre mesleğe ara verdikten sonra halen Kuzey Ekspres Gazetesi’nde spor yazarı olarak görevine devam etmektedir.
Kamil Anahar ayrıca 1996 - 1999 yılları arasında İHA Trabzon Bölge Müdürlüğünde Haber Müdürü olarak görev aldı. 1999 - 2012 yılları arasında Yeni Şafak Gazetesi Trabzon Muhabiri, Trabzonspor Yazarı mesleğini sürdürdü. 2016 yılında emekli oldu.
Yerel gazetelerden Son Nokta; Türksesi gazetesinde çalıştı. Evli ve 2 çocuk babasıdır.
Anahar’dan çok çarpıcı Trabzon gerçeği dün ve bugün
Şehri iki türlü ele almak gerekiyor
Bir, Cumhuriyet öncesi sonra 90’lı yıllar ve bugün.
Cumhuriyet öncesi Trabzon’da 11 tane devletin konsolosluğu bulunuyordu. ABD, Fransa, İtalya, Rusya İran’da dâhil olmak üzere
Şehirde sanat eserleri ve tiyatrolar vs. yer almaktaydı.
İnsanların sosyal yaşamını geliştirecek alanlar yer mevcuttu.
İstanbul’dan sonra Trabzon ipek yolu üzerindeki şehir olarak ticareti hat safhadaydı
Çünkü;
Trabzon, Müslüman ve gayri Müslümanlarla birlikte iç içe yasadığı tarihi 5000 bin yıl öncesine dayanan bir kültür şehriydi.
Cumhuriyetin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’le birlikte daha da gelişen ve Türkiye’nin adından en fazla söz ettiren bir kenti iken Trabzon özellikle 90 yıllardan sonra önemli bir değişime hâsıl oldu.
Nedir bu ayrıntı?
Trabzon ve çevresindeki il, ilçe ve köylerden şehre gelen göç çok fazlaydı.
Trabzon yerlisi yani Aristokratlar ve tüccarları kenti terk ederek büyükşehirlere kapak atınca Trabzon öksüz kaldı
Köyden kente gelişim Trabzon’un yapısını oldukça bozdu. Trabzon karışık ve dediğiniz gibi kozmopolit bir şehir haline geldi.
Bunlar olmalıydı
Tarımın belkemiği Fındık, tütün, deniz mahsulü hamsiyi de sayarsak yok oldu bir balık fabrikası kurulması dahi düşünülmedi
Samsun’da Azot sanayi, Ordu’da soya sanayi, Giresun Fiskobirlik, Rize’de ÇAYKUR gibi şehrin ekonomisini parlatan kurumlar varken Trabzon’da bir et balık genel müdürlüğü gibi veya Türkiye’nin çok ihtiyacı olduğu denizcilik bakanlığı maalesef olmayınca Trabzon’a da olumsuz yansıdı.
Duayen kalem Kamil Anahar burada çok önemli bir konuya dikkat çekiyor..
200 bin aile bir o kadar da balıkçılık ve fındıkla geçiniyor.
İki mahsule dee nedense iktidara gelenler pek açıkgözle bakmadılar.
Trabzon kenti bir memur ve öğrenci şehri olarak kaldı
Üniversite ile şehir arasındaki kopuklukta kentin gelişimini olumsuz etkiledi.
Bomba teşhis: Trabzon son elli yıl da Trabzonspor ile uyutuldu
Belki en tatlı sert eleştiriler bu cümlede saklı. Şehirle ilgili bir gerçeğin altını çiziyor Kâmil Anahar!
Siyasete girenler Trabzonspor formasıyla belli mevkileri kaparken şehre hiç bir büyük bir yatırımı getiremezken istihdam da oluşturamadılar.
Sokakta gezen gençlerin ve kahvelerin sayısal fazlalılığı ve doluluğu bunu açıkça ortaya koyuyor.
Peki siyaset; Trabzon’da neler oluyor?
Burada da Erdoğan realitesi geçerlidir. Milletvekillerini Sayın Erdoğan seçiyor; halk gidip oy veriyor. Çok söze gerek yoktur.
Birde küçük eleştiri!!
Trabzon, böyle yönetilmeye devam ederse kendisini bitirecek. İsmi büyük şehir ama maalesef küçükşehir olarak kalacak.
Ekonomiden söz edersek..
Son yıllarda belki bazı insanlarımızın ret ettiği, karşı çıktığı Arap ülke vatandaşlarının Trabzon’a ekonomik müthiş rakamlar sağlasa da durum değişmez..
Bir süre önce Çaykara Uzungöl’de yaşanan üzücü hadise şehir gündemindeydi. Bir şey söylemek istermisiniz?
Uzungöl’deki olayın önceden tasarlanmış bir durum olduğuna inanmıyorum
Karadeniz insanının olmadığı ortaya çıkıyor
Kamil Anahar olarak Zafer Çoban Güneydoğu’ya, Antep’e gidiyorsa oradaki insanların TC sınırları içerisinde olan şehre gelmesi etrafı görmesi dolaşması gerekir o denli tepkilere gerek yoktur.
Ve Trabzonspor gerçekleri..
1970’lere döndüğümüzde Ts kendi evlatlarına değil İstanbul, Ankara, İzmir’in futbolu bırakmaya yüz tutmuş isimleri ve de antrenörleri bünyesinde çalıştırmıştır
Bu konuda da direkten dönerek başarılı olamamıştır.
Ts, Ankara’da 1971 yılında PTT’ye 1 - 0 mağlup olması sonrası şampiyonluğu kaybetmesinin ardından Ts yönetim kurulu ‘Anadolu ihtilali’ başlangıcı olarak yerel teknik kadrolara ve kendi öz evlatlarına sahip çıkmıştır. Zira bu bir mecburiyetti.
Şu an Ts son üç yönetiminden daha öndedir.
Sadri Şener’in 2. Dönemi, Hacıosmanoğlu ve Muharrem Usta’dan çok çok daha iyidir.
Şunu söyleyeyim..
2 sene önceye baktığımızda Ts yerinde sadece ismi vardı
Yüksek meblağlar gündeme girince dönüş özkaynaklara oldu. Bugünkü kısmi iyileşmiş tablo ortaya çıktı. 1974 1984 arasına 6 şampiyonluk, CB Kupası, Türkiye kupası sığdırıldı..
Başarısız yıllar..
Bence Mehmet Ali Yılmaz yalnız kaldı. Paralı başkan dönemi başladı..
Şu bir gerçektir; Trabzonspor Türk futbolunun nadide bir gülüdür, Ts’suz lig düşünülmez.
Elinde altyapısındaki oyuncuları iyi kullandığı müddetçe kulüp ayağını yorganına göre uzatırsa Ts, lig de her zaman zirveye oynayacak bir takımdır.
Yusuf Yazıcı’yı unutmadan..
Kulübe katkısı şu an itibarıyla tartışılmaz.
Ts’a kazandırdığı iyi para tarihinin en büyük ekonomik girdisini sağlamıştır
Alttan gelen gençlerin hedefinde bu transfer daha da büyümüştür…
Takım da oynamayı hayal bile edemeyeneler şimdi bu hayali gerçekleştirmişler ve yurt dışına gitmişlerdir.
Son 2 yılda çok büyük bir mesafe alınmıştır.
Bu mesafede en önemli kaynaklardan birisi Ts içinde doğan büyüyen ve teknik direktörüne kadar uzanan başarı da emeği olan Sadi Tekelioğlu’nu hiçbir zaman inkar etmemeli ve asla unutulmamalıdır.