Üzüntümüz hiçbir zaman sandığımız sebeplerle ilgili değildir. Üzüntü duyduğumuzda bunun yaklaşık % 90’ı geçmişle ilgilidir. Bizi üzdüğünü sandığımız şeylerle ilgisi yoktur. Genelde üzüntünün sadece % 10 kadarlık bir oranı yaşadığımız deneyimle bağlantılıdır.
Örneğin eşimiz bizi eleştirir gibi göründüğünde tepkimizin % 10’u onun bizim üzerimizdeki etkisiyle, % 90’ı ise geçmişimizle ilgilidir. İlişkilerimizin çoğunda, geçmişteki çözümlenmemiş duygularımız yüzeye çıkıyor olmasaydı, şimdi bize rahatsız edici ve üzücü gelenlerin % 90’ı böyle bizi etkilemezdi.
Kişinin eşinin onu sertçe eleştirmesinin sebebi, çoğunlukla geçmişteki üzüntüsünü ona hatırlatmasıdır.
Bir erkek, geçmişte yaşadığı tatsız olaylar su yüzeye çıktığında, genel olarak kendi kabuğuna çekilir. Böyle zamanlarda aşırı duyarlı olur. Çabuk etkilenir. Bu durumda erkek duyguların kuyusuna iner ve sevecen, sevgi dolu bir yaklaşıma ihtiyaç duyar.
Bu sebeple eşinden alınmış kimse öncelikle geçmişteki duygularına bir göz atmalıdır. Eşler geçmişten gelen acının % 90’ının sorumluluğunu yüklendikleri zaman çok daha rahat ederler.
Bugün yaşadığımız depresyon ve anksiyete gibi duygusal rahatsızlıklarımızın sebebi, başımıza gelen veya gelmesi ihtimal dâhilinde olan dış olaylar değildir. Bu rahatsızlıkların sebebi, gerçek dünyadaki olaylar değil, bu olaylarla ilgili yanlış, aşırı genelleştirilmiş ve mantıksız değerlendirmelerimizdir. Sağlam bir temele dayanmayan inançlarımızdır.
Pek çok insan şöyle düşünür ve sonunda üzülür: “Hak ettiğim şeyleri alamıyorum.” “Başıma ne geleceğini bilemiyorum” “Bana saygılı ve adil davranmayan insanlar, kesinlikle kötü insanlardır.”
Bu mantıksız düşüncelerimizi yıkıp yerine daha sağlıklı fikirler koymadan mutlu olamayız.
Şimdi soralım: Hangimize hayatta herhangi bir şey için garanti verilir? Öleceğimizden başka evrende kesinlik var mı?
John Gray, Erkekler Mars’tan, Kadınlar Venüs’ten, çev. Gülden Şen, Altın Kitaplar, İstanbul, 2015.