Hiç düşündünüz mü? Neden bazı insanlar her türlü maddi imkâna sahip olduğu halde depresyona giriyor veya intihar ediyor? 
   

Bunun temel sebebi,  varoluşsal boşluk veya anlam boşluğudur. Varoluşsal boşluk, hayatının tüm hedeflerini kaybetmiş ve varlığının anlamını göremeyen bir kişinin yaşadığı bir iç boşluk durumudur. Victor Frankl buna “bir uçurumda yaşamak” diyor. Kişi, çoğu zaman bu boşluğu maddi mallarla doldurmaya çalışır. Ancak bu konudaki her denemesi genellikle kaygı oluşturur ve zaman kaybettirir. 
     

İnsanoğlu bütün maddi isteklerine ulaşsa da bir gün geliyor kendisine, “Tüm bu yaşadıklarım ne için?”, “Ne olacağım?”, “Neden buradayım?” “Bu dünyada var olmamın amacı ne?” sorularını soruyor.  İnsan, mutluluk ve anlam arayan bir varlıktır. Bu dünyada sadece insan anlam arayışı içinde olabiliyor ve anlam üretebiliyor.
                     

Önlenemeyen boşluk hissi 

Son yıllarda bu boşluk hissi ve  önlenemez can sıkıntısı pek çok insan için  çok ciddi boyutlara  ulaşmıştır. Geçmiş yıllarda gülüp geçilen bu boşluk hissi zamanla basit can sıkıntısı olmaktan çıkmış ve bir umutsuzluk dalgası haline gelmiştir. Lise öğrencileri arasında  uyuşturucu bağımlıllarının sayısı hızla artmaktadır. Bu gençlerin çoğunun hayatlarıyla ilgili hiçbir olumlu amaçları yoktur. Kişi kendini sıradan, boş ve anlamsız hissetmeye uzun zaman dayanamaz. Eğer herhangi bir faaliyete katılmazsa kısa zaman sonra ruhsal bunalıma girer. O zaman var olan potansiyeli yerini boş vermişlik ve  umutsuzluğa bırakır. Bu durumda kişi yıkma ve yok etmeye dayalı davranışlara yönelerek kendi sonunu, kendi oluşturmuş olur (May, s. 26).  
   

Yirminci yüzyılın önde gelen ve varoluşsal terapinin en önemli isimlerinden biri olan Avusturyalı Psikiyatrist Victor E. Frankl, ikinci dünya savaşı sırasında Auschwitz Nazi toplama kamplarında hayatta kalabilmek için geliştirdiği Logoterapiyi, “İnsanın Anlam Arayışı” kitabında anlatıyor. 
     

Frankl, varoluşta kişisel anlam eksikliğini varoluşsal boşluk olarak adlandırır. Anlam eksikliği  yaşayan kişide, şüphe, içsel boşluk, sıkılma, duygusuzluk, nedensiz korku, sevgi yoksunluğu, geleneklere uyma, kötümser düşünme ve anlamsız varoluş belirtileriyle ortaya çıkar. Varoluşsal bir boşluk, Frankl'a göre yaşam amaçlarından, benzersiz anlamlardan ve kişisel değerlerden kaçış veya terk etme sonucu bir insanda oluşan bir iç boşluk hissidir.  
     

Günümüzde birçok insan kendine bir anlam ve amaç bulamıyor. Varoluşsal boşluk denilen boşuna yaşama, anlamsızlık ve boşluk duygusunu yaşıyor. Boşluk duygusunun başlıca belirtisi can sıkıntısıdır. “Can sıkıntısı, acının seyreltilmiş halidir.” diyor yazar Ernst Jünger. İnsanlar maddi bakımdan zengin olabiliyor ama uğruna yaşanacak bir amaç, bir anlam bulamıyor. Pek çok insanın boş zamanı bol ama bu zamanı harcayacak anlamlı bir şeyleri yok (Frankl, 1999, s. 93).
     

Son zamanlarda yapılan istatiksel bir araştırma, Avrupalı öğrencilerin arasında % 25’inin şöyle veya böyle belirgin bir varoluşsal boşluk gösterdiğini ortaya çıkarmıştır. 
   

Boşluk duygusu; olumlu ya da olumsuz hiçbir duygu hissetmemek anlamına gelir. İnsan beyni her zaman bir duyguya ihtiyaç duyar, olumlu ya da olumsuz bir duygu hissetmek ister. Pilsiz bir saat nasıl hareketsizse, duyguların yönlendirmediği bir insan da tıpkı pilsiz saat gibi işlevini gerçekleştirecek enerjiden mahrum olur.
   

Nietzsche’nin şu sözlerinde bilgelik vardır. “Yaşamak için bir sebebi olan insan, her türlü zorluğa katlanabilir.” İnsanın gerçekte ihtiyaç duyduğu şey, gerilimsiz, acısız bir durum değil, daha çok uğruna çaba göstermeye değer bir hedef, özgürce seçilen bir amaç için uğraşmak ve mücadele etmektir. Acı, bir anlam bulduğu anda acı olmaktan çıkıyor  (Frankl, 1988, s. 105, 107).
     

Nevrozların temel sebebi nedir? 
     

Varoluşsal boşluk kalıcı  olduğu zaman, büyük bir ihtimalle nevrozlar ortaya çıkıyor. Hayatını anlamsız gören pek çok insan, bu anlam boşluğunu şiddet, uyuşturucu, yeme-içme ve cinsellikle doldurmaya çalışıyor. Bob Jones’in şu sözü çok anlamlıdır: ”Bir amaç uğruna ölmek, bir hiç uğruna yaşamaktan iyidir.
     

“Bir Amerikan üniversitesinde intihar girişiminde bulunan 60 öğrenci üzerinde anket yapılmış ve bu öğrencilerin yüzde 85’i, intihar girişimlerine gerekçe olarak “yaşamın anlamsız gözükmesini” göstermiştir. Daha da önemlisi, yaşamı anlamsız gören bu öğrencilerin yüzde 93’ünün aktif bir sosyal yaşamları vardı, akademik performansları yüksekti ve aileleriyle ilişkileri iyiydi.” Burada söz konusu olan duyulmayan bir anlam çığlığıdır…Yaşam savaşı şiddetini kaybedince “ne için yaşam?” sorusu gündeme gelmiştir. Başka bir ifadeyle “Nasıl yaşarım?” sorusu gündemden düşünce, “Niçin yaşıyorum?” sorusu gündeme gelmiştir. Bugün insan iyi yaşam için gerekli araçlara sahip, ama yaşamak için bir anlamı yok (Frankl,1999, s.15).
       

Sonuç
     

Mutluluk artırıcı programlara her zamankinden daha fazla ihtiyacımız vardır. Son yapılan araştırmalara göre insanların %11’i şevksiz, isteksiz, hevessiz, cansız, neşesiz durumdadır. Yani boş, amaçsız ve umutsuz hayatlar yaşıyorlar (Lyubomirsky, s.241). Bu sebeple mutluluk artırıcı stratejiler önemlidir. Bu stratejiler, hoş duyguları tetikleyerek depresyonun panzehiri olur. Neşe, tatmin ve mutluluk, kişilere hayatlarıyla ilgili büyük resmi görme konusunda yardımcı olur. 
     

Victor E Frankl’ın sözleriyle açıklayacak olursak, “Hayatında hiçbir anlam, amaç, hedef göremeyen ve bu nedenle sürdüreyi anlamsız bulan kişinin vay haline. Kaybetmesi uzun sürmeyecektir.”
   

“Artık hayattan beklediğim hiçbir şey yok.”cümlesini çok sık kullanan kişilerin anlam boşluğu içinde olduklarını düşünebiliriz. 

   

Faydalanılan kaynaklar
FRANKL, E. Victor. İnsanın Anlam Arayışı, çev.Selçuk Budak, Öteki Yayınları, Ankara, 1998. 
FRANKL, E. Victor. Duyulmayan Anlam Çığlığı, çev. Selçuk Budak, Öteki Yayınları, Ankara, 1999.
LYUBOMİRSKY, Sonja, Nasıl Mutlu Olunur?  Çev. Gülfer Göze, Ketebe Yayınları, İstanbul, 2019.
MAY, Rollo. Kendini Arayan İnsan, çev. Ayşen Karpat, Kuraldışı Yayınları, İstanbul, 1998.
ÖZKAN, Zülfikar, İç İletişimin İyileştirici Gücü- Kendinle Barışmak, KOCAV Yay., İstanbul, 2017.
ÖZKAN, Zülfikar. Zihinsel Terapi, Hayat Yayınları, İstanbul, 2015.

 

 

Advert