Oynadığı dizide üzerine giydiği Trabzonspor formasını sansürsüz izletebilmek için verdiği mücadeleyi kazanan fanatik bir Bordo - Mavi taraftarı olan Trabzon doğumlu ünlü sinema ve dizi oyuncusu Başak Akbay, Trabzonspor Dergisi’ne konuştu.
RÖPORTAJ: KAMİL ANAHAR - Haberforza
FOTOĞRAFLAR: DENİZ GÜMÜŞ
Sizi tanıyabilir miyiz?
9 Nisan 1987 yılında dünyaya gelmiş, Trabzonlu bir baba ve İzmirli bir annenin kızıyım. Konuşmayı oldukça seven, asla tam anlamıyla çocuk olmadığı söylenen biriyim. ???? Hep sanatçılara ve sporculara saygı duymuş, kendi yolumu da sanata çevirmiş, sporu da ihmal etmeyen biriyim. Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümünde okurken profesyonel sahne kariyerine Ankara Devlet Tiyatrosuyla başlamış, mezun olduktan sonra da Deniz Yıldızı adlı günlük diziyle ekran hayatına merhaba demiş ve mesleğinin her yönünü deneyimlemenin keyfini, hazzını, getirisini, götürüsünü öğrenmiş biriyim. Televizyon, sinema, reklam da olsa tiyatrodan kopamayan, asıl olana sahip çıkmak için mücadele eden biriyim. Şimdilerde de yepyeni bir serüvenin içinde 70 yıl sonra kurulan İzmir Şehir Tiyatrosu’nun sanatçısı olarak İzmir’deyim. Trabzon, Ankara ve İstanbul’dan sonra anne memleketi İzmir’deyim. Kendimi kurcalayan, iç sesime kulak vermeyi deneyimleyen, bolca şifa çalışmaları yaptığım bambaşka bir süreçteyim.
Sizde Trabzonspor’un bu aşkı nereden kaynaklandı?
İçine doğdum. Aksi düşünülemezdi. Trabzonluyum her anlamda ve fanatik bir babanın kızıyım. Yetmez mi?
Dizilerinizde Trabzonspor formasını giydiniz. Bunu nasıl gerçekleştirdiniz?
Epey uğraştım açıkçası. Sansür yememek için izinler gerekliydi. Kimi bulursam aradım. Önce anlamadılar, forma mı istiyorsunuz, kaç bölüm gerekli, senaryo nedir gibi sorulara cevap vermek durumunda kaldım. Hayır, ben kendimde olanları sansürsüz giyebilmek istiyorum dedim. Zaten bu zamana kadar da Trabzonspor’un bir hediyesini görmedim açıkçası. Neyse oradan onay çıktı ama kanala ulaşmak güç oldu. Bölüm yayınlanınca gördüm ki başarmışım.
Trabzonspor sevginiz ve Trabzonluluğunuzdan bahseder misiniz?
Benim gözümden Trabzon, Karadeniz sınırlarına girerken gözlerimin dolmasıyla başlıyor. Bakmak lazım, görmek lazım, tatmak lazım her bir lezzeti. Kemençe sesini duyduğumda mesela, zihnimdeki fotoğraf şu: sis, dağların gerisinden tüm şehri yalar ve kaplar, mis gibi hava… Ben Trabzon’da doğup büyüyen ve oradan kaçmak isteyenlerden olmadım hiç. Çünkü harika bir aileye doğdum ve şehre göre nasıl yaşanır, nasıl mutlu olunur biliyordum. Şimdi başka şehirlerdeyim. Özlemim baki ama her yerde başka bir şey öğreniyor insan. Bazen şehirler seni kendine benzetiyor hatta. Ben her yerde kendim olabilmenin mücadelesini veriyorum. Neden tiyatro, neden Trabzonspor gibi saçma sorulara maruz kalıyoruz bazen. Eskiden Karadeniz damarıma göre sert cevaplar verirdim. Artık başka yöntemler deniyorum, kısa kesip kapatıyorum muhabbeti. Neden olmasın?
Sanatçılar arasında Trabzonspor’u tutmanızın bir farkını hissediyor musunuz?
Bu soruya, buraya röportaj verdiğim için evet politik cevabını verirsem yalan söylemiş olurum. Sadece sıkı takipçilerim tarafından bilinmek ve takımıma sahip çıktığım için takdir edilmek hoş bir duygu ama herkesin takımı kendisi için özeldir zaten. Ancak kulüpler o insanlara özel olduklarını hissettirebilirler. Ben bunu sanırım yıllardır yaşayamıyorum. Çocukluğumda maça giderdim ve pek çok futbolcuyla tanışma şerefine nail oldum. O zaman daha ayrıcalıklı hissediyordum galiba, ???? daha ünlüydüm.
Trabzonspor’u TV’den veya tribünden izlerken yorum yapar mısınız?
Maç izlerken çok geriliyorum açıkçası. İzlememeye de söz verdim kendime diyebilirim. Dayanamayıp bakıp, tekrar söz veriyorum. Sonuçları takip ediyorum. Maalesef fanatizme katlanamıyorum. Tribün ayrı bir coşku farkındayım ama geçmişte kaldı. Yıllardır oradan izlemedim, zaten kamera gibi de algılayamıyorsunuz diye düşünüyorum. Sadece seyirci olarak 12. kişi olma ayrıcalığını yaşamak pahasına gidiliyor aslında. Yoksa hangi gözle algılayıp, pozisyonlara hakemin verdiği karara itiraz edip sahaya atlıyorlar, inanamıyorum. Müthiş. Futbol seyircisinin gözleri inanılmaz.
Futbolcuları bir sanatçı olarak kabul eder misiniz? Bu konudaki düşünceleriniz?
Futbol bir temaşa sanatı. Sizin mesleğinizde öyle olmalı. Ne gibi farklar vardır acaba?
Futbolcuları sanatçı olarak kabul edemem açıkçası. Spor ve sanat birbirlerinden beslenen 2 ayrı dal. Benzer yanlar, tavırlar bulsak bile bambaşka kavramlar diye düşünüyorum. Sahada çok özel bir adam görebiliriz, şiir gibi oyunuyla, paslarıyla, golleriyle bize adeta görsel şölen sunabilir ama bu o kişiyi sanatçı yapmaz. Alanında çok yetenekli biri yapar sadece. Bizim mesleğimiz, gösteri sanatları seyirciye haz verir, eğitir, öğretir, yeri geldiğinde seyirci alması gereken kıssadan hisseleri kendince alarak çıkar salondan. Bir yandan da stadyumdan çıkan seyirciye bakalım. Kazanan taraf keyiflenir, kaybeden öfkelenir çoğunlukla. Maalesef sporun özündeki pek çok şey unutulur, genelde dostluk kazanmaz. Benzer yanları ise yönetmen, seyirci, oyuncular ve ortak alan (sahne, saha)… Mesela seyirciyi ele alalım. Futbol kuralları olan bir spor olmasına karşın hakemin verdiği kararlara herkes farklı yorumlarda bulunur. Bizim sanatımızda da belli kurallara uymak gerekir. Göreceli kelimesi çok kullanılır mesela. Biri benim için iyi oyuncudur der, diğeri beğenmiyorum der. Gerçekten bu kadar öznel bir iş mi bu? Bence her işte genel geçer kurallar vardır, olmalıdır. Nasıl efsane olarak nitelendirdiğimiz sanatçılar ve sporculara kimse “hmm ben beğenmiyorum, nasıl efsane” diyemiyorsa, aynı şey. Bakış açıları, olması gerekenler noktasında benzeşiyoruz bence. Oyunculuk hep çalışması gereken kasları çalıştırmayı ister. Belli noktalarda bir sporcu gibi disipline çalışmanız gerekir. Galiba zorluğu ve güzelliği acısından çocukluğumdan beri ya spor ya sanat derdim. Müthiş saygı duyuyorum ikisine de.
Sizce ülkemizde futbolcular bu kadar öndeyken, siz sanatçılar bu duruma bakış açınızı öğrenebilir miyiz?
Daha önce bir röportajımda şöyle başlık atılmıştı: futbolcuya sanatçıdan daha fazla değer veriliyor. Hala aynı düşüncedeyim. Vergilendirme sisteminde bile öyle maalesef. Daha az kazanıp daha fazla vergi veren oyuncular…
Hatırladığınızda heyecanlandıran, unutamadığınız bir maç var mı?
Koyu bir Trabzonsporlu olduğunuza göre Akyazı Şenol Güneş Stadı’nın neresinden maç izlemeyi tercih edersiniz. Neden?
Avni Aker Stadına özlemle diyerek başlayacağım galiba. Ben orda büyüdüm. Yeniliğe açık olmalıyız evet, Şenol Güneş Stadı da oldukça etkileyici olabilir. Ama doğa er geç kendinden alınanı alacaktır diye düşünüyorum ve doldurulan denizi unutamıyorum. Mac bittikten sonra saatlerce evine dönemeyen halk da cabası. Ben galiba eski kafalı bir kızım nostaljide kaldım. Şanslılardandım Avni Aker’in şeref tribünü seyircisi olduğumdan. Ama hep o kale arkası taraflarının görüş açısının iyi olduğu söylenirdi. Denemek kısmet olmadı.
Bir kadın olarak ülkemizdeki kadın futbolu hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Maalesef çok bilgi sahibi değilim ve bu sistemimizin bir hatası. Hep diğerlerinin gölgesinde bırakılıyor diye düşünüyorum. Farklı spor dallarından sporcularımız, bir basari elde ettiğinde bununla gururlanıyoruz ama hep daha geç öğreniyoruz. Yani ben başarılı bir kadın futbolcumuzu Survivor programı sayesinde öğrenmemeliyim. Gerekirse gözümüze soka soka tekrar haberlerini vermeliler. Bir şeyler yapmalılar ki bilmemek benim cehaletim olsun.
Trabzonspor’un şampiyonluğu sizin için ne ifade edecek?
Ah çok şey… Her şeyden öte yenilince yas tutan hemşerilerim delirecekler. Kırılmayan döngü kırılmış, yaşatılmayan mutluluk yaşanmış olacak. Hababam Sınıfı zamanının Trabzonspor’una büyük bir selam olacak mesela. Takımı için kalbini yoran kendini çürüten babam sevinecek. ???? Daha ne olsun. Kendi mutluluğumu daha insani boyutlarda yaşamayı tercih ediyorum artık. ????
Sizin söylemek istediğiniz, başka mesajlarınız var mı?
Babamla yakın zamanda yaşadığımız deneyimden bahsedebilirim. Maçı izlerken üzülmemesi adına, sakin ol belki de öyle değildir söylemimin üzerine, “nasıl değildir görmüyor musun? Benden ne istiyorsun” gibi anlamsız, komik ama bir o kadar da yorucu karşılıklar aldım. Ve tamam artık bırakıyorum dedim. Bu röportaj yayınlandığında 35 yaşında olmuş olacağım çoktan. Diyeceğim o ki yıllarım maç gecelerinin gerginliğiyle, aman babam üzülmesinlerle geçti. Genç arkadaşlarım hadi babalara müdahale yok ama ne olur siz aklınızı başınıza alın. ???? Siz takımınız için kanser olabilirsiniz ama bunun ilahi planda bir ehemmiyeti olduğunu düşünmüyorum. Hayatı coşkuyla, tutkuyla yaşamak güzel ama ortada sadece spor olmalı. İçine siyasetin, karışmadığı etik sportif karşılaşmalar hayal ediyorum.’
BAŞAK AKBAY KİMDİR?
Başak Akbay, 9 Nisan 1987 tarihinde Trabzon’da doğmuştur. Babası Trabzon’lu, annesi İzmirlidir. İlkokulu ve ortaokulu Trabzon 100.yıl ilköğretim okulunda, liseyi ise Trabzon Yunus Emre Lisesinde okumuştur. Lise yıllarında 2000 yılında Trabzon’da Devlet Tiyatrosunda açılan tiyatro kursuna 1 yıl devam etti.
2005 ve 2006 yıllarında Hacettepe Ünv. Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Oyunculuk Bölümünü okudu ve oradan mezun oldu. Başak Akbay dans üzerine yoğunlaşmış ve Salon Dansları ile Modern Dans eğitimi almıştır. 2007 – 2008 sezonunda, Konservatuvar 3. Sınıfta Hristo Boytchev’in yazdığı “Titanik Orkestrası” adlı oyunda oynadı. 2008 – 2009 sezonunda, 4. sınıfta Eugne Ionesco’nun yazdığı “Kel Şarkıcı” adlı oyunda oynadı. İki sene süren bu profesyonel oyunundaki rolü için ona 9. Lions Tiyatro Ödüllerinden Kerem Yılmazer “Genç Yetenek Teşvik Ödülü” verilmiştir. Tiyatro Kafe’de “Sizden Benden Bizden”de rol almıştır. Başak Akbay, sporu sevmekte ve Eskrim yapabilmektedir. Dizi filmlerde oynayan Başak Akbay, 2008-2009 sezonunda Ankara Devlet Tiyatrosu tarafından sahneye konan “Aç Sınıfın Laneti” adlı tiyatro oyununda görev almıştır. Başak Akbay, 2013 yılında Show TV’de yayınlanan “Benzemez Kimse Sana ” yarışmasına yarışmacı olarak katılmıştır.
Filmleri: 2009 – 2012 – Deniz Yıldızı (dizi film) Tr